Nereye Gidiyor Bu Taziye Kültürü?

Süleyman Turan yazdı; Cenazede Story Atan Toplum: Ölümle Dalga Geçiyoruz!

YAŞAM - 14-09-2025 23:30

Cenazeler artık matem değil, sosyal medya içeriği oldu. Taziye kültürü hızla yozlaşıyor; defin sırasında telefonla uğraşanlar, camide ticaret konuşanlar, taziyeyi reklama çevirenler... Saygı kayboldu, gelenek bozuldu. Gençler ise ölümden, taziyeden, acıdan her geçen gün daha da uzaklaşıyor. Peki, bu toplum nereye gidiyor?

Eskiden bir cenaze duyulunca, köyde ya da mahallede hayat dururdu. Dükkan kapanır, çarşı sessizleşir, çocuklar bile oyununu bırakırdı. Herkes bilir, o evde bir acı vardır ve o acıya ortak olmak gerekirdi. Taziye, sadece baş sağlığı dilemek değildi; acıyı paylaşmak, omuz vermek, susmak, dinlemek, bazen bir tas çorbayla teselli etmekti.

Peki şimdi ne oldu?

Telefonla "başın sağ olsun" deyip kapatıyoruz. Sosyal medyada “#başsağlığı” etiketleriyle cenazeyi paylaşıyoruz. Cenaze namazı kılınırken, biri selfie çekip "nazarlık taktım, taziyedeyim" diye paylaşım yapıyor. Mezarlıkta defin sırasında bile telefona gelen mesajlara bakıyoruz, hâttâ cevaplıyoruz. Fatiha okunurken zihnimiz faturada, işte, pazarda. Hangi noktada bu kadar yabancılaştık ölüme, hüzne, acıya?

Cenaze artık "fotoğraf karesi" oldu, taziye "story malzemesi". İnsanlar cenazede bile "göründüm mü" derdinde. Gerçekten "orada olmak"la, "orada görünmek" arasındaki farkı unuttuk. Camide saf tutarken bile aklı işinde, elinde telefon. Cenazeden çıkıp dükkanına dönerken yaptığı ilk şey, yeni müşteri kovalamak. Hani saygı? Hani ölümün vakarı?

Eskiden defin sırasında el birliğiyle toprak atılır, dua edilirdi. Şimdi biri mezarın başında dua okurken, diğeri kameralara poz veriyor. Cenaze sonrası taziye evinde bile "iş konuşuluyor." Kartvizit alışverişi yapılıyor. Acının gölgesinde ticaret kuruluyor.

Bunları yazarken öfke değil, büyük bir hüzün taşıyorum içimde. Çünkü biz büyük bir kültürü, bir medeniyetin en ince duygularını kaybediyoruz. Taziye, bu toprakların en zarif geleneklerinden biriydi. Küslükler orada biter, insanlar birbirine yeniden bağlanırdı. Gençler büyüklerinden merhameti, sabrı, hayatın geçiciliğini öğrenirdi. Şimdi gençler defin merasimine bile gelmiyor. Vakti yokmuş, işi varmış, uygun değilmiş...

Ama uygun olan ne? Eğlenceye vakti var, düğüne, konsere, kafeye vakti var da bir ölünün ardından Fatiha okumaya mı yok? Bu, sadece bireysel bir sorun değil. Bu, kültürel bir çöküş. Çünkü ölüm, hayatın en büyük öğretmenidir. Ölümle yüzleşmeyen, hayatı da öğrenemez. Taziye, bir araya gelmenin, insan olmanın, başkasının acısını sahiplenmenin adıdır. Bunu unutan toplum, yavaş yavaş çürür.

Bazı şeyler geri gelmeyecek biliyorum. Zaman değişti. Ama hâlâ elimizde olanı kaybetmemek bizim elimizde. En azından cenazeye giderken telefonumuzu bir kenara bırakabiliriz. En azından bir Fatiha’yı gerçekten niyet ederek okuyabiliriz. En azından orada bulunmanın hakkını verebiliriz.

Çünkü ölüm, hepimizin kapısını çalacak. O gün geldiğinde, bizim için de biri sadece "story" mi atacak, yoksa gerçekten bir dua mı edecek?

Ne kaybettik farkında mısınız?

Sessizliği, saygıyı, duayı, acıyı paylaşmayı, insanca yas tutmayı…Ve belki de en önemlisi: insan olmayı.

Süleyman Turan yazdı

Günün Diğer Haberleri