Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM) amacı, 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlamak. Bu amaç doğrultusunda AYM aynı zamanda ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştırıldığı bir büyüme stratejisi olarak kurgulanıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile hız kazanan yeşil dönüşüm sürecinin önümüzdeki dönemde üretim süreçleri üzerinde önemli etkileri olması bekleniyor.
Avrupa Birliği’nin (AB), Türkiye’nin, 2020 yılında ihracatının yüzde 41,3’ünü yönlendirdiği en büyük ihracat pazarı olduğu göz önünde bulundurulunca bu sürece uyum sağlanması kuşkusuz kilit önem taşıyor.
"Yenilenebilir enerjiye ağırlık vermek artık bir zorunluluk haline geliyor"
Yenilenebilir enerji artık bir alternatif olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline gelmeye başladı diyebiliriz. Yenilenebilir enerjinin, ithal enerji bağımlılığımızı azaltmanın yanında yeni iş alanları yaratarak istihdama katkı sağlayabilir. İhracatta mevcut pazarlarımızı ve rekabetçiliğimizi korumak için yenilenebilir enerjiye ağırlık vermek önümüzdeki günler için ülkemizin uluslararası arenada konumunu güçlendirecektir.
"Türkiye, AB’nin en büyük ithalat ve ihracat ortaklarından biri"
“Bu durumda bu şirketler ya elektriklerini çatı üstü güneş enerji santralleri (ÇATIGES) ile veya öz tüketim rüzgar enerji projeleri (RES) ile yenilenebilir enerjiden üretecekler ya da ihracatı yapmaya devam edebilmek için bir karbon vergisi ödemeleri gerekecek. Yani aslında ihracatını gerçekleştireceğiniz “tişört”ü üretirken gerçekleştirdiğiniz karbon salımı miktarı kadar bir vergi ödeyeceksiniz.” diyen Utku Korkmaz, “Karbon emisyonu sertifikaları da bu işin başka bir ekonomik boyutu. Karbon vergileri artacak. Bu tip bir uygulamada alınacak en verimli çözüm yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının yaygınlaşması ve enerji tüketiminin yenilenebilir enerjiden karşılanarak karbon salımının azaltılması. Çatı üstü güneş enerji santralleri ile ÇATIGES de Avrupa “Yeşil Mutabakatı”nı destekleyen önemli bir argüman. Çatı GES projeleri Türkiye’deki güneş enerjisi potansiyeli de düşünüldüğünde başvurulacak yenilenebilir enerji kaynakları arasında birinci öneme sahip. Türkiye açısından bakıldığında bundan etkilenen en önemli sektörlerden biri kuşkusuz tekstil firmaları olacak. Daha sonra demir-çelik ve çimento. Şimdiden “Yeşil Mutabakata” uygun hareket etmeye başlayan ve enerjisini güneşten üreten işletmeler de var tabii. Enerjisini tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından üretiyorlar. Bugün hem bireysel hem de şirketler ve kamu olarak çocuklarımıza temiz bir gelecek, dünya bırakmak istiyorsak bu dönüşüme ayak uydurmalıyız. Bu şekilde devam edilirse iki kuşak sonrasının mevcut durumla ilerlemesi iklim krizi, aşırı hava olayları, su seviyesinin yükselmesi gibi beklenen olumsuz etkiler ile çok daha zor olacak. “ diye konuştu.
“Karlı çıkan yenilenebilir enerjiye yönelenler olacak”
Solarçatı Yönetim Kurulu Başkanı Utku Korkmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bireysel olarak bakıldığında karbon ayak izi diye bir kavram var. İnsanlar evde ya da iş yerinde kullandığı elektrikten tutun dışarıda bindiği arabaya kadar bir karbon emisyonu salımına neden oluyor. Bilinçli tüketiciler var. Şehir içinde müstakil evlerde yaşayıp evdeki elektrik, ısınma ya da elektrikli arabasını şarj etmek için güneş enerjisini kullananlar var. Türkiye’nin her yerinden bizle iletişime geçenler oluyor. Bu konuda bir bilinçlenme var aslında. Çatı üzeri güneş enerji sistemlerini hem kurumlarda hem de bireysel olarak kullanmak mümkün. Burada üretiyorsunuz, tüketiyorsunuz ve fazlalık var ise satabiliyorsunuz. Eksiklik olur ise de satın alabiliyorsunuz. Bu sayede elektrik, doğalgaz ve akaryakıt faturalarından kurtuluyorsunuz. Bu sistem çevre dostu bir uygulama. Hem de kurulum sonrası Solarçatı sistemleri kendisini 5-6 yılda amorti edebiliyor. Kurum olarak bakıldığında maddi ve manevi olumlu tarafı var. Gelecek yıllarda Avrupa Yeşil Mutabakatı uygulanmaya başladığında Avrupa tarafından bir karbon yaptırımı başlayacak. Ama eğer siz kurum olarak rüzgârdan veya güneşten elektrik üretirseniz hem bu yaptırımdan kurtulacaksınız hem de daha geniş kapsamda düşünüldüğünde karbon salımını azaltacak ve temiz havaya katkı sunacaksınız. Bir de olayın şöyle bir tarafı var ki bu şekilde dönüşüme ayak uydurmayan fabrikalar ile çalışmak istemeyenler olacak. O zaman yine karlı çıkan yenilenebilir enerjiye yönelenler olacak. “