Kalın’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Ne zamanki Türkiye, hem kendi milli çıkarları, hak ve menfaatleri açısından hem de bölgesel perspektifi çerçevesinde adımlar atmaya başladığında ‘Türkiye, batı ekseninden uzaklaşıyor. NATO’da artık güvenilir bir müttefik değil’ gibi eleştirilerle üzerimize aslında bir hegemonik baskı kurmaya çalışıyorlar. Bu alışkanlıktan bütünüyle vazgeçmiş de değiller. Bunlara karşı göğüs gerdik, bundan sonra da germeye devam edeceğiz. Türkiye, güçlü bir şekilde kendi eksenini inşa ediyor.
Türkiye ekseni, Türkiye’nin kendi milli hak ve menfaatleri çerçevesinde dış politikayı 360 derece perspektifinden okuması ve uygulaması sürecini ifade ediyor. Dış politikaya sıfır toplamlı bir oyun olarak bakmıyoruz. NATO ittifakı içinde yer almamız, Batı güvenlik mimarisi içinde bulunuyor olmamız bizim Rusya, Çin, Afrika, Orta Doğu veya dünyanın başka bölgeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmamıza engel teşkil etmez.
Türkiye ekseni özellikle dünyanın çok kutuplu, eksenli hale geldiği, küresel süreçlerin iç içe geçtiği, birbirini artık eski tabirle tedahül ettiği bir dönemde tek bir kutupta, blokta, eksenden bahsetmek mümkün değil. Küreselleşmenin tabiatı böyle bir indirgemeci bakış açısını jeopolitik alanda da imkansız kılmaktadır. Türkiye aslında bu yeni jeopolitik gerçekliğe de bir cevap veriyor. Bu cevabı verirken de kendi bulunduğu coğrafyayı esas alarak dünyaya dair bir okuma yapıyor. Bunu yaparken Türkiye sadece kendi dar bakış açısıyla, bencil bir tutumla bölgeye ve dünyaya bakmıyor.
Bölgesel barış ve istikrara, küresel güvenlik mimarisinin de adalet temelinde yeniden şekillendirilmesi için aslında bir çağrıda bulunuyor. Türkiye ekseni bu anlamda Türkiye’nin kendi dış politikasını, yerli ve milli unsurlarını dikkate alarak ama kendini dünyaya kapatmadan inşa ettiği bir perspektifi ifade etmektedir. Bu manada Türkiye ekseni stratejik bir aklın, özgüvenin ve milli bir duruşun ifadesidir.
Türkiye’nin milli çıkar ve menfaatlerine hizmet etmeyen hiçbir girişimin içinde olmadık, bundan sonra da olmayız. Türkiye’nin hak ve menfaatlerine hedef alan hiçbir girişme bugüne kadar ilgisiz, bigane, tarafsız kalmadık, bundan sonra da kalmayacağımızı ifade etmek isterim.
Bizim dış politikada dünyanın hangi aktörü olursa olsun temel yaklaşımımız, karşılıklı çıkar ve saygı temelinde göz hizasında hiyerarşilerin olmadığı bir ilişki biçimidir. Türkiye ile ilgili eleştirilerin önemli bir kısmı Türkiye’nin özellikle bu noktada yaptığı itirazından ve özellikle de dış politikanın başkomutanı, kaptanı konumundaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın itirazlarından kaynaklanıyor. Biz bunu da gayet iyi biliyoruz. Göz hizasında hiyerarşik olmayan bir ilişki istediğinizde birtakım geleneksel kalıplaşmış zihinler ‘Acaba bunlara ne oluyor? Türkiye nereden çıktı? Bu tutum nereden kaynaklanıyor?’ diye birtakım kendilerince sorgulamalar içerisine giriyorlar. Biz eşitler arasında bir ilişki dediğimiz zaman ilkeler temelinde hak, hukuk, karşılıklı çıkar, karşılıklı saygı temelinde bir ilişki biçimi istiyoruz.
Cumhurbaşkanımız aslında dünya sistemine bir ayna tutuyor ve o sistemin çarpıklıklarını karşı tarafa yansıyor. Aynada kendi suretini gören ve bundan memnun olmayanlar kendilerini düzeltmek yerine aynayı tutana taş atmayı tercih ediyor.
Küresel bir agnostisizm içinde yaşadığımızı söyleyebilirim. Bir bilinmezlik, ne olacağını bilmediğimiz, neyin geldiğini kavrayamadığımız, hissedemediğimiz bir küresel bilinmezlik çağında yaşıyoruz.
Terörle mücadelenin sadece bizim kapımızda, sınırımızda değil sınırın ötesinde başlaması gerektiğini zaten bir doktrin olarak uzun bir zamandır söylüyoruz ve uyguluyoruz. Burada da özellikle PKK terörünü şu veya bu gerekçeyle, şu ya da bu başlık altında, şu yahut bu bayrağın altında korumaya, kollamaya, meşrulaştırmaya çalışanlara çok açık bir şekilde söylüyoruz. PKK, PYD, YPG ve onun değişik varyasyonları bizim için nerede olursa olsun, hangi bayrağın altına saklanırsa saklansın açık ve meşru hedeftir."
Hibya Haber Ajansı
?