ŞANLIURFA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI ZEYNEL ABİDİN BEYAZGÜL VE MERKEZ BELEDİYE BAŞKANLARININ,YERDE SÜRÜNEN BELEDİYECİLİĞİ

Çok hızlı seyreden bir hengâme var.

Yeşeren sürgünler, solan güller var.

 Bağı İrem olsa fazla özenme

 Bayram gelmiş neyime diyenler var.                                                 

İnsan yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği bir işe talip olmamalıdır. İki günlük fani dünya hayatı için değmez. Hele bu bir kamu hizmeti görevi ise daha da ağır sorumluluk içermektedir. Zira tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına girer. Mazlum , gariban itilmişlerin vebalini alırsınız. Bir şey daha var: Eğer İslâmi  bir kimlik ve misyona da sahipseniz, durum bir kat daha ağırlaşır. Tabi bu şuurda bir kaygı taşıyorsanız. Tüm bunları umursamaz kaale almazsanız ‘’bugünkü duruma’’ düştüğünüz gibi olursunuz. Ne olmuş derseniz? Bir diyeceğimiz yoktur. Allah ıslah etsin, deriz ancak…


      Bin dokuz yüz yetmiş ikiden sonra, Urfa’ya okul okumak için köyden geldim. Bir çok belediyelerin devir teslim işlemlerine, uzaktan da olsa şahit oldum. Belediye başkanları değişip, yerine yenileri geçti. İcraatlarını takip ettim. ‘’Feridun Yazar dönemi’’ hariç hiç birinin böyle (bugünkü gibi) dibe vurduğunu görmedim. Defalarca yazdım. Güçlü liyakatli, kendini bilen, taşıyan kişilerden müteşekkil bir kontrol (denetleme) ekibiniz yoksa, ağzınızla kuş da tutsanız, başarılı olma şansınız yoktur.

Etrafınızdaki yalaka, şakşakçı kesimin kendilerine faydaları yok ki size olsun. Şahsi menfaat ve ihtiras gözlerini köreltmiş. Hakkı hakikati tersten okuyup göremiyorlar. Eli kalem tutan yazar­-çizerlerin çoğu da eften, püften boş şeylerle meşgul olup, güya yazarlık ediyorlar zehabına (yanlış düşünce)kapıldıkları, ‘’ilamı malumu’’dur. Fransız filozof gündüzleri el feneri ile geziyormuş. Neden böyle geziyorsun üstat? Dediklerinde ‘’adam arıyorum’’ diye cevaplamış. Kâht-ı Rical’in(adam kıtlığı) dönemini yaşıyoruz.


         Alenen ve net olarak sesleniyorum: Halkın nazarında ‘’çöp kadar’’ itibar ve değeriniz kalmamıştır. Beni dinlerseniz ‘’izzet-i ikbâl’’ ile terk edip gidersiniz. Yoksa battıkça batarsınız. Mâiyetiniz, başkan yardımcıları, danışmanlar, daire amirleriniz ki yüzde 99’u dalkavuktur‘’istisnalar hariç’’ tenzih ederim. Bir icraatları olmadığı gibi, sizleri yanlış bilgilendiriyorlar. Tabi balık baştan kokar. Başkan ne ise avanesi de o olur. ‘’At sahibine göre kişner’’ sözü boşuna söylenmemiştir.

Bir belediye başkanı çıkar şehri gezer, problemleri bizzat kendi gözüyle görüp tespit eder. Çözüm üretir, hâl eder. Fakir fukaranın, garibanların  evine, misafir olur çayını içer. Halktan biri olduğunu tesciller. Eliniz ‘’tezek’’ kokmamış ki, tepeden bakma, üstenci bakışla yapılırsa, böyle ‘’tiksinti  arz eden manzaralar’’ ortaya çıkar. Halk bunlar başkan mı, yoksa ‘’bostan korkuluğu’mudur?  Demekten kendilerini alamıyor.

Milletin çok istediği bir şey yok, sokağının temizliği, suyunun akıp akmadığı, yapılması gerekenlerin vaktinde, yapılıp yapılmadığına bakıyor.  Falan yerin açılışını yaptık, şu  binayı restore ettik vs. gibi şaşaalı söylemlere çok itibar etmiyor.

     Organize sanayi bölgesine, mahalle içerisinden bir su borusu götürdüler. İnsanlar tozdan, dumandan bezdi. Tahmini iki ay sürdü. Bu borunun kestirme bir yerden götürülmesi lâzımken, öyle yapmadılar. Daha üstü tam olarak kapatılmadı. Enkazın bir kısmı, bunca zaman geçmesine rağmen hâlen ortalıkta duruyor. Bu caddelerin temizlenip yıkanması gerekirdi. Hiç buna yanaşan olmadı. Okullar açıldı, mahalleli bir yeniliğe şahit olmadı. Yapılan işler, yarım yamalak kalıyor ve baştan savma olarak yapılıyor. Yalansa Büyükşehir Belediye Başkanısın: Çık bir gün ‘’Salih Özcan bulvarı caddesi’’ni yukardan (Devteşti Mahallesi’nden) Süleymaniye Mahallesi’ne  kadar dolaş. Durumun içler acısı olduğunu görürsünüz. Gelip kontrol etseniz de değişen bir şeyin olacağını tahmin etmiyorum. Çünkü Belediye olarak bitmişsiniz. Herhangi bir yaptırım gücünüz kalmamıştır.


   Bu park bahçe ‘’müdürleriniz’’ ne iş yapar? Eskiden on- on beş günde kaldırımlardaki ağaçlar sulanırdı. Hele ağaç köklerini bıraktık, sulamayı da kestiler. Herkes sizden cesaret alarak ‘’nemelâzımcılığa’’ çekilmiş. Oysaki bunlar, bu milletin kanını sülük   gibi emiyorlar. Vaziyeti Allah’a havale ediyoruz.

    Haliliye Belediye Başkan’ı Mehmet  Canpolat, Devteşti Mahallesi zirve semtinde ‘’bir millet bahçesi’’ inşa etti. Yapılışı boyunca bir gün gelip, kontrol ettiğine şahit olamadık.  Şu zavallı milletin emeğini, parasını, pulunu, trilyonlarını oraya harcadı. Davet ediyorum, gelsin baksın. Millet bahçesi mi, yoksa bilmem… neyin otlağı mı?  Bir tek görevli yok.  Niçin görevli yok?.  Çünkü eliniz kolunuz bağlı çalıştıramıyorsunuz.   Dervişe sormuşlar ‘’deve türkü söyler’’mi?  Bilmem ama onu dinleyen, muhteremler(!) olsa, gazel bile okur diye cevaplamış. Suç ortaklarından birisi de yerel basındır. Zira  basın sizlere karşı gebedir.

   Esas mesele şudur: Memur, işçi ismi altında dost, ahbap, yandaş, fondaş zorlamalarıyla ‘’oturulacak yer kalmadı’’ belediyeye adamları doldurdunuz. Ballı ihaleleri de yine tanıdıklarınıza, ‘’ağababalarınız’’a peşkeş çektiniz. Sistemi tıkadınız. Şuan ne bir personel (işci-memur) çalıştırabiliyorsunuz, ne de yapılan işleri kontrol ettirebiliyorsunuz.Bir de  ‘’Hoşafın fazlası’’ ortalıkta görünmeyen ‘’bankamatik memurları’’ var. Onlarda kimlerdir, sayısı ne kadardır?  Allah’la sizler  arasındadır. Yarın büyük mahkemede hesap verirsiniz.

     Silsile yoluyla saltanatlık devam ediyor. Eski bürokratların çocukları bugün dahil, aynı şekilde babalarının yerini, çok rahat koruyorlar. Buradan merkezi hükümete sesleniyorum: ‘’Bunların tümünün maiyetiyle’’ beraber görevden alınması, yerine ‘’kayyım’’ların ivedilikle atanması elzemdir. Hatta geç bile kalınmıştır. Yoksa 2024 yerel seçimlerine bunlarla giderseniz, açık ara ile hezimete uğrarsınız. Korkunun ecele faydası yoktur…

    Bir Ak Partili olarak benden söylemesi…