Türkiye, coğrafi konumu ve tarımsal alanlarıyla hayvancılık sektöründe büyük bir potansiyele sahip. Ancak son yıllarda yaşanan sorunlar, bu potansiyelin tam olarak değerlendirilemediğini gösteriyor. İhracat/İthalat Danışmanı Pınar Asil ile yapılan röportajda, Türkiye'nin hayvancılık sektörünün mevcut durumu, ithalat-ihracat dinamikleri ve geleceğe dair beklentiler masaya yatırıldı.

Türkiye'nin Hayvancılık Potansiyeli

Türkiye, 14 milyon hektarlık çayır-mera alanı ve 23 milyon hektarlık ekilebilir tarım arazisi ile hayvancılık için oldukça elverişli bir coğrafyaya sahip. Avrupa ülkeleri arasında küçükbaş hayvan varlığında birinci, büyükbaş hayvan varlığında ise Fransa'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Ancak bu potansiyele rağmen, Türkiye canlı hayvan ve et ithalatı yapmak zorunda kalıyor. Pınar Asil, bu durumun temel nedenini 1980'lerden itibaren yaşanan köyden kente göç ve hayvan sayısındaki azalma ile açıklıyor. 2010 yılından itibaren başlayan ithalat süreci, zaman zaman artış ve azalışlar gösterse de devam ediyor.

 İthalat ve İhracat Dinamikleri

Türkiye'nin canlı hayvan ve karkas et ithalatı 2010 yılında başladı ve 2017-2018 yıllarında zirve yaptı. 2022 yılı sonundan itibaren ise ithalat oranları tekrar artış gösterdi. Asil, bu artışın temel nedenlerini Covid-19 pandemisi sonrası artan girdi maliyetleri, kırmızı et ve çiğ sütteki fiyat baskısı olarak açıklıyor. İhracat tarafında ise 2018 yılına kadar neredeyse yok denecek kadar az olan küçükbaş hayvan ihracatı, 2022 yılında 540 bin başa ulaştı. Ancak bu rakam 2023 yılında 44 bin başa geriledi.

İthalat Sürecindeki Zorluklar

İthalat sürecinde karşılaşılan en büyük zorluklar, ülkeler arası ticaret kuralları ve sağlık sertifikasyon süreçlerinden kaynaklanıyor. Gümrük işlemleri ve yurtdışı tedarikçilerle yapılan sözleşmeler de süreci zorlaştırıyor. Özellikle hava koşulları ve yüksek sıcaklıklar, hayvan nakli sırasında ciddi sorunlar yaratabiliyor.

Hükümet Politikaları ve Gelecek Beklentileri

Hükümetin son yıllarda açıkladığı hayvancılık yol haritası, stratejik öneme sahip ürünleri kapsıyor. Ancak Pınar Asil, kırmızı etteki ithalat bağımlılığının sona erdirilmesine yönelik yeterli politika göremediğini belirtiyor. Gelecek 5-10 yıl içinde ise teknoloji ve sürdürülebilir üretim yöntemlerinin daha fazla önem kazanacağını öngörüyor. Hızla artan dünya nüfusu ve kısıtlı kaynaklar, gıda teminini stratejik bir hale getirecek. Bu nedenle, Türkiye'nin kırsal kalkınmayı destekleyen akılcı ekonomik politikalara ihtiyacı var.

 Sektör Paydaşlarına Mesaj

Pınar Asil, hayvancılık sektöründe kendine ait yem üretimi yapmanın ve işletmelerin sağlıklı bir yapıya sahip olmasının kritik önem taşıdığını vurguluyor. Devlet desteklerinden yararlanmak ve konuya hakim kişilerden danışmanlık almak, çiftçilerin daha verimli ve kazançlı iş yapmalarına yardımcı olacaktır.

Sonuç

Türkiye'nin hayvancılık sektörü, büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen, ithalat bağımlılığı ve diğer sorunlarla mücadele ediyor. Gelecekte teknoloji ve sürdürülebilir üretim yöntemlerinin ön plana çıkması beklenirken, sektörün desteklenmesi ve doğru politikaların uygulanması büyük önem taşıyor. Pınar Asil, hayvancılık sektörünün geleceği için umutlu olduğunu belirterek, bu alanın desteklenmesi gerektiğine inandığını ifade ediyor.

 

Röportaj: Hayvancılık Sektörü ve Türkiye'nin Potansiyeli Üzerine
Röportaj Konuğu: Pınar Asil  İhracat/ İthalat Danışmanı

Röportajı Yapan: Suat Elibüyük Dış ticaret Uzmanı/ Gazeteci

Bu röportaj, Türkiye'nin hayvancılık sektörünün mevcut durumunu ve geleceğe dair beklentilerini ortaya koyarken, sektör paydaşlarına da önemli mesajlar veriyor. Hayvancılık, Türkiye'nin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynayacak potansiyele sahip, ancak bu potansiyelin değerlendirilmesi için doğru adımların atılması gerekiyor.

Advert