Şanlıurfa…
Medeniyetin beşiğinde yer alan, bereketli hilalin tam kalbinde bir şehir. Güneşi bol, toprağı verimli, tarihi kadim… İlk tarım faaliyetlerinin yapıldığı, insanlığın doğduğu bu eşsiz coğrafya bugün ne yazık ki işsizlik, eğitimde geri kalmışlık, yoksulluk, altyapı eksiklikleri ve sosyal huzursuzluk gibi sorunlarla boğuşmakta.
Şanlıurfa; İnsanlık tarihinin ilk tarım faaliyetlerine ev sahipliği yapan bu topraklar, ne yazık ki bugün işsizlik, eğitim eksikliği, yoksulluk, altyapı sorunları ve sosyal huzursuzluklarla mücadele etmektedir.
Peki, bu sorunların temelinde ne yatmaktadır?
Bu soruya verilecek cevap çok katmanlıdır. Feodal yapı, aşiret kültürü, kontrolsüz göç hareketleri ve kentleşememe gibi yapısal sorunlar, Şanlıurfa’nın önünde ciddi engeller oluşturmaktadır. Ancak bunlardan da önemli olan, Urfalıların birbirine bakış açısında gizli bir problem yatmaktadır.
Şehirde sıkça rastlanan "çekememezlik", "haset" ve "benden olsun da küçük olsun" anlayışı, liyakat yerine aidiyet temelinde yapılan tercihleri beraberinde getirmekte, bu da toplumsal kalkınmanın önünde set oluşturmaktadır. Oysa Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) “İşi ehline verin” diyerek yüzyıllar öncesinden liyakatin önemini açıkça vurgulamıştır. Bugün ise ehliyet yerine sadakat öncelikli tercihler, kamusal yapıda da, siyasette de etkisini göstermeye devam etmektedir.
Geldiğimiz noktada, çözüm arayışları bireysel çıkar hesaplarına feda edilmekte; halkın içinden çıkan siyasî aktörler dahi mevcut yapıya uyum sağlamayı tercih etmektedir. Sistem, kendini yeniden üretmekte, yenilik ve değişime karşı direnç göstermektedir. Bu yapıdan sıyrılmaya çalışanlar ise ya dışlanmakta ya da görmezden gelinmektedir.
Artık Şanlıurfa için bir uyanış vakti gelmiştir. “Benden olan” yerine “ehil olan”ı seçmek, ortak aklı ve toplumsal uzlaşıyı merkeze almak elzemdir. Aksi takdirde, bugünün sorunları yarının çocukları için de tekrar eden bir kader hâline gelecektir.
Gerçek değişim, bu kadim şehrin kendi içindeki potansiyel değerlerin farkına varmasıyla mümkün olacaktır. Urfalılar, artık şu soruyu kendilerine sormalıdır: “Bu şehir neden potansiyelinin yarısını bile kullanamıyor?” Ve cevabı dışarıda değil, kendi içlerinde aramalıdır.
“Artık uyanma vaktidir” diyen Kırboğa, Urfa’nın potansiyelini kullanamamasının nedenini dışarıda değil, içeride aramamız gerektiğini vurguluyor. Gerçek bir dönüşümün ancak liyakate dayalı bir yapı ile, ortak akıl ve değer üretimiyle mümkün olacağını söylüyor.
Kırboğa:“Bu şehir neden potansiyelinin yarısını bile kullanamıyor?”
Cevap belki de hepimizin aynaya bakmasıyla mümkün olacak…
Kırboğa yazısını, “Artık Urfa’nın uyanma vakti gelmiştir. Ehil olanı tercih etmedikçe bu döngü kırılmaz. Şehrin potansiyeli içeridedir, cevap da içeride aranmalıdır” çağrısıyla noktaladı.