Eskiden sofralar kurulunca “komşu çağırmadan oturulmaz” denirdi. Şimdi ise sofrayı kurunca hemen telefona sarılıyoruz. Bir güzel fotoğraf, filtre üstüne filtre... Sofrada kim var, kim yok, kimin gözü kaldı, kimin midesi boş düşünmeden...
Oysa Allah paylaşmayı emrediyor. Sofrayı, lokmayı, ekmeği... Bizse sadece görüntüyü paylaşıyoruz. Ekranlarımız dolup taşarken, bazı çocukların midesi bomboş.
Memleketin dört bir yanında hâlâ açlıkla boğuşan insanlar var. Ama daha da acısı Filistin’de yaşanıyor. Çocuklar bir lokma ekmek için gün boyu bekliyor. Bazen sadece bir hurmayla iftar açılıyor orada. Bizse birkaç tabak eksik olunca sofrayı eksik sayıyoruz.
Bu nasıl bir adalet? Nasıl bir vicdan? Sofralarımız gösterişli, ama kalplerimiz mahzun. Paylaşmak gösteri değildir. Paylaşmak, karşılığını Allah’tan beklemektir.
Bir tabak yemeği bir komşuyla, bir yetimle, bir gariple paylaşalım. Çünkü gerçek paylaşım fotoğrafta değil, kalpte başlar.