Süleyman Turan Yazdı:

Türkiye, tarihinin en kritik dönemeçlerinden birinin eşiğinde duruyor. Yıllardır süren çatışmalar, yüzlerce hayatın yitirilmesine, milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve ülkenin kaynaklarının güvenlik odaklı harcamalarla tükenmesine neden oldu. Şimdi, bu yorgun coğrafyada yeni bir nefese, yeni bir yola ihtiyaç var. Bu yolun adı barış; ve bu barış artık soyut bir ideal değil, somut bir fırsat olarak önümüzde duruyor.

Geçtiğimiz günlerde PKK’nın silahlı mücadeleyi sonlandırma ve örgütü feshetme yönünde aldığı karar, yalnızca bir dönemin kapanışını değil, yeni bir dönemin başlangıcını da işaret ediyor. Elbette bu açıklama, tek başına bir çözüm anlamına gelmiyor. Ancak siyasetin, toplumun ve kurumların ortak bir irade sergilemesi halinde, bu gelişme kalıcı barışa giden yolda eşsiz bir temel olabilir.

BOŞALAN KÖYLER, TERK EDİLEN HAYATLAR: GERİ DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ?

Güneydoğu Anadolu’nun yüzlerce köyü yaklaşık yarım yüzyıldır boş. Güvenlik endişeleriyle terk edilen bu yerleşimlerde sadece evler değil, hayatlar da yarım kaldı. Hayvancılık bitti, tarım geriledi, insanlar göç etmek zorunda kaldı. Ekonomik sıkıntılar, sosyal çözülmeler, kültürel kayıplar art arda geldi. Oysa şimdi, silahların susmasıyla birlikte, bu topraklar yeniden yaşamla buluşabilir. Bu köyler yeniden canlanabilir. Gençler umutla toprağa dönebilir, çocuklar silah sesleri yerine kuş sesleriyle büyüyebilir.

Barış, yalnızca çatışmaların sona ermesi değildir; barış aynı zamanda yeniden inşa sürecidir. Ekonominin, eğitimin, üretimin ve toplumsal barışın el ele yürümesidir. Bugün atılacak adımlar, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirecektir.

SİYASET KURUMU SINAVDA

Barış süreci bir çağrıyla başlamaz, bir tarafın iradesiyle de tamamlanmaz. Bu bir ortak irade meselesidir. Bu nedenle, başta iktidar ve muhalefet partileri olmak üzere tüm siyasi aktörlere tarihi bir sorumluluk düşüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önceki çözüm sürecindeki kararlılığı hâlâ toplumun hafızasında taze. Bugün yeniden o liderliğe ihtiyaç var. AK Parti’nin ortaya koyacağı irade, barış sürecinin sürdürülebilirliği açısından belirleyici olacaktır.

Öte yandan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de önemli bir misyon düşmektedir. Vatanın bütünlüğü ve milletin birliği konusunda her zaman net tutum sergileyen Bahçeli’nin bu süreçte yapıcı bir dil kullanması, hem kamuoyunun hem de milliyetçi tabanın sürece olan güvenini artıracaktır. “Önce Türkiye” diyen bir siyaset anlayışı, ancak milletin barış içinde yaşamasıyla anlam kazanabilir.

HALKIN VİCDANI, ANALARIN YÜREĞİ

DEM Parti’nin yaptığı açıklamada geçen “Annelerin gözyaşlarına son verelim” çağrısı, aslında bu ülkenin en hakiki duygusuna tercüman oluyor. Çünkü çatışmaların en ağır yükünü analar taşıdı. Evlatlarını yitirenler, ocakları sönmüş aileler, yurdundan edilen insanlar… Bugün barışa atılacak her adım, bu acıların bir daha yaşanmaması için bir duadır, bir temennidir.

PROVOKATÖRLERE GEÇİT YOK

Her barış süreci gibi, bu süreç de kolay olmayacaktır. Süreci sabote etmeye çalışanlar, siyaseti provoke edenler, “barış” kelimesine dahi tahammül edemeyenler ortaya çıkacaktır. Ancak artık toplum bu oyunları görmekte, bu tuzaklara düşmemektedir. Bugün, halkın sağduyusu, siyasetin cesareti ve medyanın sorumluluğu ile bu süreci sabote etmeye çalışanlara geçit verilmemelidir.

BARIŞIN STRATEJİK KAZANIMLARI

Barış, sadece iç huzuru değil, dış politikada da Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Ortadoğu’da diplomatik etkisini artırmak isteyen bir Türkiye’nin, iç istikrarı sağlamış bir yapıya sahip olması elzemdir. Ayrıca yatırımcı güveninin yeniden tesis edilmesi, ekonomik reformların hız kazanması ve gençlerin istihdam umudunun artması da barış ortamıyla mümkündür. Özetle; barış, sadece bir ahlaki sorumluluk değil, aynı zamanda stratejik bir tercihtir.

SON SÖZ: GEÇ KALINMAMALI

Bugün tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız. Bu fırsat heba edilirse, sadece bugünkü kuşak değil, gelecek nesiller de kaybeder. Siyaset kurumu artık küçük hesapları değil, büyük idealleri konuşmalı. TBMM üzerine düşeni yapmalı, liderler sorumluluktan kaçmamalıdır.

Çünkü barış, bir milletin olgunluğudur. Barış, yorgun yüreklerin şifasıdır. Ve barış, ancak cesaretle mümkündür.

 

 

 

Advert