Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bir konuşma, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.

Sayın Yazmacı, emeklilerin refah seviyesinin yükseldiğini ve Avrupa’nın artık Türkiye’yi örnek aldığını ifade etti. Ancak bu sözler, özellikle emekliler başta olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden ciddi tepkiler aldı.

Bir milletvekilinin asli görevi, halkın sesi olmak; yaşadığı şehrin dertlerini meclis kürsüsünden dile getirmektir. Oysa Şanlıurfa’nın bugünkü manzarası, vekilin sözleriyle çelişiyor. Halen şehirde yoğun bakım ünitelerinde hasta kabulü konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Kanser hastaları, temel cihaz eksikliği nedeniyle her gün Gaziantep’e gitmek zorunda kalıyor. Üstelik bu hastalar yalnızca sağlık sistemindeki bir arızayla değil, aynı zamanda fiziksel ve ekonomik yorgunlukla da mücadele ediyor.

Şanlıurfa’da çocuk işçiliği hâlâ çözülmemiş bir yara. Mevsimlik tarım işçileri her yıl binlerce kilometre yol kat edip zor şartlarda çalışırken, onların yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için ciddi adımlar atılmadığı bir gerçek. Eğitimde fırsat eşitsizliği, okullaşma oranlarındaki dengesizlik, işsizlik sorunu ise cabası.

Elbette Türkiye’nin refahı önemlidir. Ancak bu görev, ülkeyi yöneten hükümetin sorumluluğundadır. Milletvekilleri ise öncelikle kendi bölgelerinin gerçeklerine kulak vermelidir. Bir şehirde insanlar tedavi olamıyor, çocuklar okula gidemiyor, gençler işsizse; Avrupa’nın bizi örnek alması, halkın gündeminde yer bulmaz.

Şanlıurfa’nın öncelikleri belli: Sağlık, eğitim, istihdam ve insanca yaşam. Bir vekilin başarısı, bu konulara ne kadar eğildiğiyle ölçülür. Kısacası; gerçekler göz ardı edilerek yapılan her açıklama, halkın kalbinde bir değil, birçok soru işareti bırakır.

 

Advert