6 Şubat 2023 depremleri, sadece binaları değil; Şanlıurfa’nın kalbini, mahallelerini ve insanlarını da sarstı. Aradan geçen zamana rağmen, Şanlıurfa merkez ilçelerinde hâlâ büyük bir dönüşüm sancısı yaşanıyor. Kentin diğer ilçelerinde de tablo farklı değil: riskli yapılar, plansız genişleme, yetersiz denetim ve giderek azalan yeşil alanlar.

Deprem sonrası Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen kentsel dönüşüm çalışmaları umut verici gibi görünse de sahada manzara aynı: eski binalar yıkılıyor ama yerlerine yükselen yeni yapılar, şehrin karakterine ve insanın yaşamına ne kadar dokunuyor, tartışılır.

Mahalle aralarındaki tarih, eski sokakların dokusu ve şehrin kimliği birer birer kayboluyor. İnsanlar doğup büyüdükleri yerleri terk ediyor, beton yükseldikçe Urfa küçülüyor. Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen bu süreç, ne yazık ki çoğu zaman bir “insan dönüşümü” değil, “rant düzeni” haline geliyor.

Yerel yönetimler vitrine konan birkaç projeyle tabloyu süslese de, arka sokaklarda hâlâ çürük binalar, yıkık duvarlar ve unutulmuş insanlar var. Deprem bir uyarıydı ama Şanlıurfa, o uyarıdan yeterince ders alamadı. Plansız büyüme, denetimsiz inşaatlar, kontrolsüz yapılaşma ve yeşil alanların yok oluşu... Tüm bunlar yaşam kalitesini düşürüyor, şehrin nefesini kesiyor.

Şanlıurfa’nın geleceği sadece bakanlık raporlarında veya belediye projelerinde değil, vicdanlı bir şehir anlayışında gizli.

Bu şehir; tarihiyle, insanıyla, doğasıyla yeniden ayağa kalkabilir. Ancak bunun için “rant değil insan”, “yıkmak değil yaşatmak” diyen bir anlayış gerekir.

Urfa artık bir yol ayrımında:

Ya geçmişten ders alacak, ya da betona gömülen bir geleceğe teslim olacak.

Ama sormak gerekiyor: Bu dönüşüm gerçekten “insan için mi”, yoksa “beton için mi”?

 

Süleyman Turan

Gazeteci / Yazar