ÇOCUKLARIMIZIN MATEMATİK KORKUSU

Ali Haydar Üzülmez

20-02-2025 16:38

Matematik yalan söylemez.

Matematiğin kendi dili vardır. O dil de bilimin dilidir. Kişiler, yöneticiler, toplumlar kendileri ile ne kadar övünürlerse övünsünler matematik onların yalanlarını ortaya çıkarır. Örnek mi? İşte size örnek:

Dünyada matematikten en çok korkan çocuklar sıralamasında Türkiye baştan üçüncü sırada. Ne demek bu? Yöneticiler, toplum, ebeveynler ve öğretmenler olarak çocuklarımıza matematik öğretmekte başarısızız. Demek ki, bilimsel çalışmalarda yeterli değiliz. Çocuklarımız matematikten korkuyorlar. Korkunun olduğu yerde de sağlıklı öğrenim olmaz, bilim de gelişmez.

Peki neden çocuklarımız matematikten korkuyor?

Yıllarını matematik öğretmeni olarak geçirmiş bir öğretmen olarak sorunu şöyle açıklayabilirim:

—Sınav odaklı eğitim-öğretimden ötürü çocuklara haddinden fazla bilgi yüklüyoruz. Çocuklar edindikleri bu bilgileri yaratıcılıklarının gelişmesi veya günlük yaşamda ihtiyaçlarını karşılamak için öğrenmiyorlar. Onların tek odaklandığı nokta sınavda iyi bir başarı sağlamak ve iyi bir liseye veya üniversiteye gitmek. Bu bitmez tükenmez maraton çocukları sıkıyor ve bazı çocuklar yarıştan korkup çekiliyor.

Bu konunun daha iyi anlaşılması için geçmişte yaşadığım örneklerden birini verebilirim: Ortaokul sekizinci sınıf müfredatında benzerlik konusu vardır. Derste çocuklara konuyu anlatarak ilgili örnekleri verdim ve bol sayıda soru, test çözdük.

Çocuklara dedim ki, performans ödevi olarak mahallenizdeki minarenin gerçek yüksekliğini kâğıt üzerinde benzerlikten yararlanarak bulun ve bana getirin. Size bu ödevden performans notu vereceğim.

Benzerlik sorularını kâğıt üzerinde, hemen saniyeler içinde çözen çocuklar gerçek hayattan olan bu örnek karşısında sus pus oldular ya da şaşırıp afalladılar.

—Nasıl yapacağız öğretmenim, minarenin üzerine mi çıkacağız? dediler.

Çocuklar haklı mıydı? haklı. Biz öğretmenler benzerliği çocuklara uygulamalı olarak anlatmıyoruz ki!

Peki, haklı olarak “hocam neden anlatmıyorsunuz?”diyebilirsiniz.

Çünkü, çocukları hayata değil, sınava hazırlıyoruz. Zamanla ve fazla soru çözmekle yarışıyoruz.

Oysa bu ödevi; bir adet sırık, bir mezura ve iki öğrenci kolaylıkla yapabilir. Bu başarısızlığın sorumlusu kim? Kabahat öğrencide mi, öğretmende mi, müfredatta mı, yoksa Milli Eğitim Bakanlığı’nın zihniyetinde midir? Bakanlıkta ve müfredatta eksikler olduğunu söyleyebilirim. Ders kitaplarında ünite/konu sayısı çok fazla, zaman kısıtlı ve hep sınav odaklı çalışılıyor. Uygulama yapmadan çocuklara bilgileri yükleyip sınava hazırlıyoruz. Çünkü başarı sınavla ölçülüyor.

—Ebeveynler olarak da farkında olmadan hata yaparak, çocuğumuzun matematikten korkmasına neden oluyoruz. Nasıl mı? Anlatayım.

Sevgili veliler ne olursunuz çocuklarınızın veya çocukların yanında “matematik zordur” demeyin. Farkında olmadan onları korkutuyorsunuz. Çünkü çocuklar büyüklerin ağzından çıkan her sözcüğü ciddiye alıyor ve olduğu gibi kabulleniyor.

Matematik soyut bir sistemdir. Düşüncelerimizin kısa yoldan sembollerle ifadesidir. Kendi içinde bir mantığı ve kuralları vardır. Matematiğin önemini yalnızca sayılar üzerinden fazla abartarak çocuklarımıza vermeye kalkarsak çocuklar sıkılır, matematikten adım adım uzaklaşır ve korkarlar. İki, üç yaşından itibaren çocuklara matematik öğretimi verilebilir. Bizdeki yanlış algı matematiğin sadece sayılardan ibaret olduğudur. Sayılar elbette ki matematiğin en önemli alanı, temelidir ancak geometri de matematiğin içinde bir alandır ve geometriyi matematikten ayrı düşünemeyiz. Platon, yaklaşık 2400 yıl önce Atina'da kurduğu Akademi'nin girişine "Geometri bilmeyen giremez.” yazısını boşuna yazmamıştır. Ayrıca değişik örüntüler de matematiğin alanına girer. Veliler olarak değişik geometrik şekiller, örüntüler, somut cisimler, sayılar ve hatta kendimizin yarattığı oyun ve masallarla, değişik oyunlar oynayarak masallar anlatarak matematiği çocuklarımıza sevdirebiliriz. Bizler yaratıcı matematik oyunları oynamak için çocuklarımıza zaman ayırabilmeliyiz. Sevgi ve ilgi ile yetiştirilen çocuklar, özgüven sahibi olur matematikten korkmaz ve yaratıcı olurlar.

Gelelim biz öğretmenlere: Özellikle de matematik öğretmenlerine… Bizler de bilerek veya bilmeden hata yapıyoruz. Diyarbakır ve İstanbul’da birçok devlet okulunda çalıştım. Öğretmen arkadaşlarım bana “Öğretmenim siz nasıl matematik öğretmenisiniz? Öğrenciler sizden hiç korkmuyorlar, hep sizinle birlikteler. Siz çocuklara çok yumuşak davranıyorsunuz. Oysa bizim bildiğimiz matematik öğretmenleri biraz sert olur; öğrenciler matematik öğretmeninden çekinir. Hatta kimi matematik öğretmenlerinden biz öğretmenler de çekinirdik” diye şaşkınlıklarını ifade ediyorlardı. Ben o öğretmenlerden değilim deyip, gülüp geçiyordum. Bu anımı şunun için paylaştım; benim öğrenciliğim de sert matematik öğretmenleri ile geçti. O dönem bu eğitimde belki de bir yöntem idi. Hatta kimi matematik öğretmenleri kendi egolarını tatmin ediyorlardı, buna da şahit oldum. Ama bugün insanlık internet, yapay zekâ çağını yaşıyor. Artık çocuklara bilgiyi yüklemeyi değil, bilgiyi kullanmayı öğretmeliyiz.

Uygulamalı matematik öğretimine geçmeliyiz. Bu konuda kendimiz de çok şey yapabiliriz.Çocuklarla uyumlu olmalıyız. Çocuklara karşı saygılı olmalı, sevgi ile yaklaşmalı, onlara öğretirken onlardan da öğrenmeliyiz. Demokratik bir eğitim-öğretim ortamı yaratmalıyız. Matematik öğretmenleri olarak velilere, çocuklara ve hatta müfettişlere, idarecilere matematik öğrenimi konusunda doğru rehberlik yapabiliriz.

Çocukların matematik korkusunu hep birlikte yenebiliriz. Ve yine matematik öğretmenleri olarak matematiğin dilini ve gizemini çocuklara sevdirebiliriz.

Son olarak şunu da belirtmezsem haksızlık etmiş olurum; ana dillerinde eğitim-öğretim alamayan Kürt çocukları; okula başlama, Türkçe ve matematik öğrenme korkusunu Türk çocuklarına göre çok daha fazla yaşıyorlar.

Not: Çocuklarımız için, yazının yetkililere, anne-babalara ve öğretmenlere ulaşması için paylaşım yapabilirsiniz. Teşekkürler.

DİĞER YAZILARI BÖLGESEL TEK GÜCE DOĞRU! 01-01-1970 03:00 İLK CİNAYET VE İLK MİRAS KAVGASI 01-01-1970 03:00 YETKİLERİ GÖREVE ÇAĞRIYORUM 01-01-1970 03:00 GELDİK BUGÜNLERE 01-01-1970 03:00 İSRAİL’IN İRAN’I ÇÖKERTME STRATEJİSİ VE İSLAM’IN SİYASAL BİR DİN OLARAK KURUMSALLAŞMASI 01-01-1970 03:00 ÖCALANIN ÇAĞRISI: KURBANSIZ KURBAN BAYRAMI 01-01-1970 03:00 Matematik ve Ezanın Evrensel Ölçüleri 01-01-1970 03:00 Bir İnsanlık Hali Üzerine Düşünceler 01-01-1970 03:00 SOSYALİZM ÖLDÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KÜRTLER GÜNEŞ Mİ, RÜZGÂR MI OLMALI? 01-01-1970 03:00 KARARI SİZLERE BIRAKIYORUM 01-01-1970 03:00 Anayasa Tartışmaları ve Kenan Paşa’nın Gizli Hayranları 01-01-1970 03:00 TENEKE VE ALTIN 01-01-1970 03:00 ARAYIŞ DEVAM EDİYOR; MARSA YOLCULUK  01-01-1970 03:00 DOMOKRATİK SİYASETE VE KARDEŞLİĞE ÇAĞRI 01-01-1970 03:00 GÖZLER ÖCALAN’DA 01-01-1970 03:00 TARİH YENİDEN KÜRTLERİN KAPISINI ÇALDI, KÜRTLER ÇOK DİKKATLİ OLMALI! 01-01-1970 03:00 KÜRTLER TARTIŞIYOR 01-01-1970 03:00 HAYBER KALESİ CENGİ VE BİTMEYEN DİN SAVAŞLARI 01-01-1970 03:00 DÜRÜST, GÜZEL NARİN! 01-01-1970 03:00 MUNDAR OLMAK 01-01-1970 03:00 Baskın Oran Hocama Açık Mektup 01-01-1970 03:00 EŞİTLİĞE DOĞRU 01-01-1970 03:00 İSLAMCILARIN KENDİ EKONOMİK MODELLERİ VAR MIDIR? 01-01-1970 03:00 DAYANAK NE? 01-01-1970 03:00 DİKTATÖR, SAVAŞ VE HAYAT 01-01-1970 03:00 BENİMDE BİR HAYALİM VAR 01-01-1970 03:00 ÇIKIŞ YOLU 01-01-1970 03:00 İKİ BÜYÜK YALAN 01-01-1970 03:00 GELEN İKİ TELEFON VE DÜŞÜNDÜKLERİ 01-01-1970 03:00 CARİYE VE HÜR KADININ ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 DEM Parti ve Kürtler 01-01-1970 03:00 YÜREĞİMİN SESİ 01-01-1970 03:00 "Nietzsche: Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur 01-01-1970 03:00 MARKSİZM VE SOVYET PRATİĞİ 01-01-1970 03:00 AŞKIN YÜZÜ, ELAZIĞ VE ADNAN YÜCEL 01-01-1970 03:00 GÜLÜMSEME ZAMANI 01-01-1970 03:00 AŞKI YAŞAYAMAYANLARIN HAZİN DURUMU 01-01-1970 03:00 ÜÇ KURAL VE ZAHİR DEĞİL ÖZ 01-01-1970 03:00 ANA AKTÖR KÜRT BİRLİĞİ OLABİLİR 01-01-1970 03:00 İDEAL OLAN 01-01-1970 03:00 ÜÇ GÜZEL VARLIK 01-01-1970 03:00 Değişim iyidir, güzeldir, hayattır! 01-01-1970 03:00 MERAK EDİLEN YAKIŞIKLI 01-01-1970 03:00 Yakışıklının devamı. 01-01-1970 03:00 YAKIŞIKLI VE DİCLE’NİN YİĞİT ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 ÖNCE SÖZ DEĞİL SES VARDI 01-01-1970 03:00 Alevileri Ne Kadar Anlayabiliyoruz? 01-01-1970 03:00 Önyargıları Kırıp Alevileri Tanımak ve Sevmek 01-01-1970 03:00 EĞİTİM Mİ, KÜLTÜR MÜ? 01-01-1970 03:00 Gönüllere Dokunma 01-01-1970 03:00 8 Mart ve Erkekler 01-01-1970 03:00 YENİ BİR PARADİGMA VE STRATEJİK DEĞİŞİKLİK NEDEN GEREKLİDİR 01-01-1970 03:00 Hangi sosyalizmi istiyoruz? 01-01-1970 03:00 YENİ DURUM VE ÜÇ YAZIM-1 01-01-1970 03:00 GÜLHANE PARKI, POSTACI VE BEN 01-01-1970 03:00 SEVGİLER GÜNÜ 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-2 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-1 01-01-1970 03:00 ÜÇ ROMAN İKİ DÜŞÜNÜR 01-01-1970 03:00 HAYAT/ YAŞAM 01-01-1970 03:00 KÜRTLER, "İSLAM KARDEŞLİĞİ"SARMALINDAN ÇIKABİLECEK Mİ? 01-01-1970 03:00 AĞLAYIP SIZLAMA ÇARE DEĞİL 01-01-1970 03:00 DİCLE KURURKEN! 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN l-İ PÜR MELALİ-2 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ-1 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ GİRİŞ 01-01-1970 03:00 "Keké 01-01-1970 03:00 Hayatının Sonbaharını Yaşayanlara Öneriler 01-01-1970 03:00 ŞEYHMUS KAPTANI VE AMEDSPOR 01-01-1970 03:00 DEVLET, ÇIKAR MI HİZMET Mİ ARACIDIR ? 01-01-1970 03:00 Bir Asırdır Demokrasiyi Kurumsallaştıramadık, Neden? 01-01-1970 03:00