EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ GİRİŞ

Ali Haydar Üzülmez

22-12-2023 16:53

Ben bırakmak istesem de öğretmenlik, eğitim benim peşimi bırakmadı, bırakmıyor.
1973 yılının Temmuz veya Ağustos ayıydı, Ergani'de Berber Ekrem'in dükkânına uğradığımda, üniversiteye giriş sınavı sonucu zarfla, ismime gelmişti. Zarfı açtım, tek tercihim olan Diyarbakır Eğitim Enstitüsü akşam matematik bölümünü kazandığımı öğrenince sevindim. Ekrem, "Kazandın mı" diye sorduğunda, matematik bölümünü kazandım, matematik öğretmeni olacağım dediğimi hatırlıyorum. Ekrem gülerek, sevinçli bir şekilde "Sana da bu yakışır, artık seni hoca olarak çağırabilirim," demişti. O günden beri, 50 yıldır hocalığım kesintisiz devam ediyor. 2 lise ve 4 ortaokul olmak üzere devlette 29 yıl, dershanede 2 yıl sigortalı, 1 yılda ücret karşılığı çalıştım.
12 Eylül döneminde, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi'nde 36. Koğuşun sorumlusuydum, idarenin isteği üzerine, tutuklulara, Atatürk İlke ve İnkılapları'nı verilen kitaptan okumak zorunda kaldım, yani anlayacağınız işkence ve dayakla öğretmenliğe devam ettim. Moskova Bilimler Akademisi'nde okurken gurubun sorumluluğunu (bir anlamda idareciliğini/Öğretmenliğini) yaptım. Yöneticilik, idarecilik ve öğretmenlik hiç peşimi bırakmadı.
Pişman mıyım? Hayır, asla! Çünkü matematik öğretmenliğini tek tercih olarak seçmiştim. İyi ki de seçmişim. Hayatımda verdiğim en doğru karardır diye düşünüyorum. Çünkü matematik öğretmeni olma hayalimin peşinden gitmiştim.
Matematiği çok seviyordum, hâlen seviyorum. Matematik öğretmenliğini de severek, zevkle yaptım.
Binlerce öğrenci yetiştirdim. Onlara matematiği ve hayatı sevdirmeye çalıştım. Bunda da başarılı olduğuma inanıyorum. Yüzlerce öğretmen arkadaşım oldu. Onlarla sevgi ve saygı çerçevesinde hoş sohbet ve tartışmalarımız oldu. Birçoğu ile ilişkilerimiz halen devam ediyor. İdarecilik yaptım. Her düşünce ve görüşten müdür ve müdür yardımcılarıyla çalıştım. Aramızda kırgınlık dargınlık olmadı. Çoğu benim bilgi ve öğretmenliğimden övgü ile söz etti.
Müfettişlerle tartıştım. Genel toplantılarda konuştum, öneri ve düşüncelerimi sundum. Arkadaşlara, idareye, bakanlığa eğitim/öğretimle ilgili raporlar yazdım.
24 Kasım 2023 öğretmenler gününde, Milli Eğitim Bakan'ı şahsıma özel olarak bir mesaj gönderdi. Çoğu öğretmen arkadaşa sordum, onlara göndermemiş. Bana neden gönderdi? Anlamış da değilim. Çünkü zihniyet ve düşünce olarak demokratik zeminde çatışma halindeyiz.
AKP hükümetlerinin en başarısız (tabi ilerici/demokrat kamuoyu açısından) olduğu alan eğitim-öğretim alanıdır. Ama onlar, eğitim-öğretimin içini boşaltarak ve muhafazakâr bir çizgiye çekerek kendi düşünceleri doğrultusunda başarılı oldular. Peki, bu başarı kalıcı mıdır? Hayır, asla. Çünkü insanlığın gidişatı ve beklentileri başka; bilgi, İnternet çağında yaşadığımızı unutmayalım!
Eğitim-öğretimle ilgili düşüncelerimi ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Bey'in şahsıma gönderdiği mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum:
BAKANIN MESAJI
Saygıdeğer öğretmenim Ali Haydar ÜZÜLMEZ,
Öncelikle mesleğinizin 29. yılında Öğretmenler Günü'nüzü kutlarım.
Bu süre zarfında usta bir öğretmen olarak 2 şehirde 8 okulda eğitim verdiniz ve sadece öğrencilerinizin değil nesillerin hayatına dokundunuz.
Siz, bir toplumun eğitimi, kalkınması için sabırla, anlayışla, özveriyle, vefayla, kendi ruhunuzun ağırlığını zaman zaman hiçe sayarak bir ömür hasrettiniz. Ne yapsak emeklerinizi ödeyemeyiz.
Öğretmenim! Bilginizle bizim için sadece hazine değil, dünyanın sırlarını bizlere açan, yeni ufuklara yolculuk etmemizi sağlayan rehbersiniz. Varlığınızla duygudaşlığı, azmi, saygıdeğerliği gösterdiniz. Etkiniz; sınıfların duvarlarından mahallelere, şehirlere, artık da memleketin her köşesine dalga dalga vurup uzandı. Sizler, bütün bunların yanında, bu yolculuğun ummanı olmayı da üstlendiniz. Sizlere minnettarız.
Meslek hayatınız boyunca dokunduğunuz hayatlara bahşettiğiniz ilhamın ışıltısı Cumhuriyetimizin 100. yılından gelecek yüzyıllara dolacak ve çoğalarak aksetmeye devam edecektir. Şahsım ve ülkem size minnettardır.
Derin şükran ve hayranlıkla...
Yusuf Tekin
Millî Eğitim Bakanı

EĞİTİM-1
SAĞLIKLI BİR EĞİTİM-ÖĞRETİM İÇİN

Günlük yapılacak rutin bürokratik işlemleri bir kenara bırakırsak, okullarımızda sağlıklı bir eğitim-öğretim için, aşağıdaki sorulara yanıt arayıp, çalışmalarımızı buna göre sürdürmeliyiz diye düşünüyorum:
- Eğitim-öğretimde sevginin yeri nedir?
- Öğretmen ve idareciler olarak, mesleğimizi isteyerek, severek yapıyor muyuz?
- İyi bir öğretmen miyiz?
- Eğitimde kalitesizliği, yaratıcı olmayan, ezber sorununu nasıl aşacağız?
- Eğitim-öğretimde öğrenci merkezli, zekâ türlerine göre eğitim-öğretim yapabilecek miyiz?
- Eğitimin temel amacı ne olmalıdır?
- Eğitim-öğretimde anne ve babanın(ailenin) önemi nedir?
- Okulumuzun bulunduğu bölgenin, ilin, ilçenin, mahallenin, çevrenin veya köyün bilincinde miyiz?
- Eğitimde şiddet sorununu çözebildik mi?
- Eğitimde disiplin denince ne anlıyoruz?
- İdare/Öğretmen/Öğrenci/Veli arasındaki ilişkiler nasıl olmalı?
- Bilgi/İnternet Çağının çocukları olan çocuklarımızı ne kadar anlıyoruz?
- Karma eğitimin Öğretmen/Öğrenci/Veliler olarak öneminin farkında mıyız?
Soruları daha da çoğaltabilirim. Ancak gerek  görmüyorum, bu sorulara sağlıklı cevaplar verirsem meramıma ulaşmış olurum diye düşünüyorum.

EĞİTİM-ÖĞRETİMDE SEVGİNİN YERİ NEDİR?

Eğitim, kişiyi değiştirme, etkileme ve geliştirme işidir. Eğitim, insan ilişkilerine dayanır. Elimizdeki insan (hammadde) çocuktur. Çocuğu etkilemek, geliştirmek ve değiştirmek istiyorsak -ki istiyoruz- ona sevgi ile yaklaşmalıyız. Sevgi, eğitim-öğretimin temel unsurudur. Sevgisiz eğitim, çorak bir coğrafyada bitki yetiştirmeye benzer.
Bilgi unutulur. Zamanla, yeni bilgilerle önemini yitirir. Bu anlamda bilgi, eğitimin temel amacı/hedefi değildir. Çocuklara bilgiyi sevgi ile vermeliyiz. Eğitimcilerin/Öğretmenlerin sevgisi sürekli olmalı. Unutmayalım ki hayatta en büyük mutluluk insanın sevildiğini bilmesinden geçer. Sevildiğini bilen çocuk dinler, anlamaya çalışır. Soru sorar, sosyalleşir ve de değişir. Değişim de eğitimde temel amaç olmalı.
Hayatın katı gerçekleri biz eğitimcilere şunu da kesin olarak göstermiştir: Sevgisiz eğitim sağlıksız bir toplum demektir.
İçinde bulunduğumuz sağlıksız toplumun olumlu yönde değişmesi için, mutlak koşul: Hümanist değerleri özümsemiş, kültürlü, bilgili insanların yetiştirilmesidir. Bu da demokratik eğitimle olur.

ÖĞRETMEN VE İDARECİLER OLARAK MESLEĞİMİZİ, İSTİYEREK, SEVEREK YAPIYOR MUYUZ?

Üzülerek belirtmeliyim ki çoğu eğitimci/idareci/öğretmen arkadaşımız mesleğini isteyerek, severek yapmamaktadır. Sevgisiz ve isteksiz yapılan bir işte; sevgi, hoşgörü ve başarı beklemekte işin doğası gereği mümkün değildir. Bu da eğitim ve öğrenimimizin kalitesinin düşüren temel sorunlardan biridir.
Benim tüm eğitimci arkadaşlardan isteğim, mazeret ve haklı istemlerinizi bir kenara bırakıp işinizi doğru yapın derim. Çünkü yaptığınız iş çok kıymetli. İnsan eğitip, güzel Türkiye'mizin gelecek nesillerini yetiştiriyorsunuz. Lütfen hak arama(sendikal, demokratik) mücadelesi ile yaptığımız işin kalitesini birbirine karıştırmayalım.

İYİ BİR ÖĞRETMEN VE İDARECİ MİYİZ?

Her eğitimcinin, idarecinin, öğretmenin iyi niyetli olduğunu söyleyebilirim. Ancak iyi bir eğitimci, idareci ve öğretmen olduğunuzu kolay kolay söyleyemem. İyi olmak için:
- Sevgi ve şefkat dolu,
- Sabırlı ve hoşgörülü,
- Öğrencisini hep olumlu şekilde motive eden, öğrencilerinin başarısızlıklarını değil, başarılarını gören,
- Öğrencilerini iyi dinleyen,
- Öğrencilerin yansıttıkları kişilikleri olduğu gibi kabul eden,
- Öğrencilerini asla utandırmayan,
- Her koşul ve şartta öğrencilerine doğruyu söyleyen, ve doğruyu öğreten,
- Öğrencilerine konuşma, nasihatten ziyade davranış ve çalışmaları ile örnek olan,
- Öğrencilerine seçme hakkı veren,
- Öğrencilerinin karşısına bakımlı, temiz ve düzenli çıkan,
- İşinde titiz olan, derslerine hazırlıklı ve zamanında giren,
- Sınıf içi sorunlarda demokratik tutum alan,
- Kendi özel sorunlarını okuluna taşımayan,
- Gerekirse öğrencilerinin özel sorunlarıyla ilgilenen, onlarla sağlıklı iletişim kuran,
- Güzel düzgün konuşan; etkileyen, yönlendiren, ikna edebilen, genel kültür sahibi olan,
- Bilime, bilimsel araştırmalara açık, doğmalardan uzak; teknik ve teknolojiyi iyi kullanan,
Öğretmen ve idareciler olmalıyız.
Elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim, bütün bunları ne kadar yapıyoruz?
Öğretmenlik hayatım boyunca yukarılardan, birilerinden hiç bir karşılık beklemeden, yüzümü öğrencilerime dönerek öğretmenlik yaptım. Bu gün geriye dönüp baktığımda doğru yaptığıma inanıyorum. Şuna da inanıyorum, eğitimci arkadaşlar tek tek bu konularda duyarlılık gösterirse, okullarımızda eğitim ve öğretimin kalitesi artar. Yoksa hiç bir eğitimciye özellikle öğretmene yakışmayan "sallabaşı al maaşı" anlayışının öğretmenleri oluruz. Bunu da doğrusu hiçbir idareci ve öğretmen arkadaşıma yakıştırmam. DEVAM EDECEK.

DİĞER YAZILARI KÜRTLER GÜNEŞ Mİ, RÜZGÂR MI OLMALI? 01-01-1970 03:00 KARARI SİZLERE BIRAKIYORUM 01-01-1970 03:00 Anayasa Tartışmaları ve Kenan Paşa’nın Gizli Hayranları 01-01-1970 03:00 TENEKE VE ALTIN 01-01-1970 03:00 ARAYIŞ DEVAM EDİYOR; MARSA YOLCULUK  01-01-1970 03:00 DOMOKRATİK SİYASETE VE KARDEŞLİĞE ÇAĞRI 01-01-1970 03:00 ÇOCUKLARIMIZIN MATEMATİK KORKUSU 01-01-1970 03:00 GÖZLER ÖCALAN’DA 01-01-1970 03:00 TARİH YENİDEN KÜRTLERİN KAPISINI ÇALDI, KÜRTLER ÇOK DİKKATLİ OLMALI! 01-01-1970 03:00 KÜRTLER TARTIŞIYOR 01-01-1970 03:00 HAYBER KALESİ CENGİ VE BİTMEYEN DİN SAVAŞLARI 01-01-1970 03:00 DÜRÜST, GÜZEL NARİN! 01-01-1970 03:00 MUNDAR OLMAK 01-01-1970 03:00 Baskın Oran Hocama Açık Mektup 01-01-1970 03:00 EŞİTLİĞE DOĞRU 01-01-1970 03:00 İSLAMCILARIN KENDİ EKONOMİK MODELLERİ VAR MIDIR? 01-01-1970 03:00 DAYANAK NE? 01-01-1970 03:00 DİKTATÖR, SAVAŞ VE HAYAT 01-01-1970 03:00 BENİMDE BİR HAYALİM VAR 01-01-1970 03:00 ÇIKIŞ YOLU 01-01-1970 03:00 İKİ BÜYÜK YALAN 01-01-1970 03:00 GELEN İKİ TELEFON VE DÜŞÜNDÜKLERİ 01-01-1970 03:00 CARİYE VE HÜR KADININ ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 DEM Parti ve Kürtler 01-01-1970 03:00 YÜREĞİMİN SESİ 01-01-1970 03:00 "Nietzsche: Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur 01-01-1970 03:00 MARKSİZM VE SOVYET PRATİĞİ 01-01-1970 03:00 AŞKIN YÜZÜ, ELAZIĞ VE ADNAN YÜCEL 01-01-1970 03:00 GÜLÜMSEME ZAMANI 01-01-1970 03:00 AŞKI YAŞAYAMAYANLARIN HAZİN DURUMU 01-01-1970 03:00 ÜÇ KURAL VE ZAHİR DEĞİL ÖZ 01-01-1970 03:00 ANA AKTÖR KÜRT BİRLİĞİ OLABİLİR 01-01-1970 03:00 İDEAL OLAN 01-01-1970 03:00 ÜÇ GÜZEL VARLIK 01-01-1970 03:00 Değişim iyidir, güzeldir, hayattır! 01-01-1970 03:00 MERAK EDİLEN YAKIŞIKLI 01-01-1970 03:00 Yakışıklının devamı. 01-01-1970 03:00 YAKIŞIKLI VE DİCLE’NİN YİĞİT ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 ÖNCE SÖZ DEĞİL SES VARDI 01-01-1970 03:00 Alevileri Ne Kadar Anlayabiliyoruz? 01-01-1970 03:00 Önyargıları Kırıp Alevileri Tanımak ve Sevmek 01-01-1970 03:00 EĞİTİM Mİ, KÜLTÜR MÜ? 01-01-1970 03:00 Gönüllere Dokunma 01-01-1970 03:00 8 Mart ve Erkekler 01-01-1970 03:00 YENİ BİR PARADİGMA VE STRATEJİK DEĞİŞİKLİK NEDEN GEREKLİDİR 01-01-1970 03:00 Hangi sosyalizmi istiyoruz? 01-01-1970 03:00 YENİ DURUM VE ÜÇ YAZIM-1 01-01-1970 03:00 GÜLHANE PARKI, POSTACI VE BEN 01-01-1970 03:00 SEVGİLER GÜNÜ 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-2 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-1 01-01-1970 03:00 ÜÇ ROMAN İKİ DÜŞÜNÜR 01-01-1970 03:00 HAYAT/ YAŞAM 01-01-1970 03:00 KÜRTLER, "İSLAM KARDEŞLİĞİ"SARMALINDAN ÇIKABİLECEK Mİ? 01-01-1970 03:00 AĞLAYIP SIZLAMA ÇARE DEĞİL 01-01-1970 03:00 DİCLE KURURKEN! 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN l-İ PÜR MELALİ-2 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ-1 01-01-1970 03:00 "Keké 01-01-1970 03:00 Hayatının Sonbaharını Yaşayanlara Öneriler 01-01-1970 03:00 ŞEYHMUS KAPTANI VE AMEDSPOR 01-01-1970 03:00 DEVLET, ÇIKAR MI HİZMET Mİ ARACIDIR ? 01-01-1970 03:00 Bir Asırdır Demokrasiyi Kurumsallaştıramadık, Neden? 01-01-1970 03:00