DAYANAK NE?

Ali Haydar Üzülmez

17-08-2024 10:51

Bir dayanağınız olmalı!
Her nesnenin fiziki olarak tutunduğu bir dayanağı vardır.
İnsanlar, diğer canlılardan farklı olarak kafataslarının içinde beyinleri olduğu için düşünme, akıl yürütme, yaratıcılık yeteneğine sahiptirler. Neden mi?
Nedeni basit, doğa ana/doğa Tanrı insanları öyle var etmiş öyle kodlamış.
İnsanın yaratıcılığı sınırsızdır. İnsanın bu günkü yaratıcılığına artık biz okumuşlar da akıl sır erdiremiyoruz. Oysa her şey, bu gün için bizlere çok basit gelen şeylerden/soyut düşünce ve yaratıcı kurgu ile başladı. 
İzninizle mesleğimden ötürü matematikle konuyu anlatmaya çalışayım.
Sayıları düşünelim.
Daha önceleri sayılar yoktu.
Akıllı bilge, yaratıcı insanlar önce sembolleri, yani “0”(sıfır) hariç rakamları kullanmaya başladılar. Sıfır rakamı, MS 1500. yüz yılda Hintliler tarafından kullanılmaya başlandı; o nedenle sıfır rakamını Hint matematikçilerin bulmuş olduğu kabul edilir. 
O tarihten önce sıfır rakamı işlemlerde kullanılmıyor; sıfır, sembol/rakam olarak yok. Rakamlardan sonra Sayma Sayılara, Doğal Sayılara, Tam Sayılara, Rasyonel Sayılara, İrasyonel Sayılara (rasyonel olmayan sayılar), Karmaşık ve logaritmik sayılara,.. geçildi ve yeni sayılarla sayılar kümesinin büyümesi devam ediyor.
Dayanak ne?
Bu gün Batıyla birlikte, bizimde kullandığımız, Arapların, Rusların, Çinlilerin kendilerine özgü  semboller kullandıkları yani, on parmağımızla sınırlandırıp kullandığımız {0,1,2,3,4,5,6,7,8,9}, 10 adet sembol/rakam.Tabi en kolay, kullanışlı olduğu için on tabanını, on sembol/rakamı seçtik; başka tabana göre rakamları/sembolleri artırmak veya azaltmak mümkün. O zaman bu günkü kulandığımız sayı sisteminden farkı sayı sistemine geçmiş oluruz.
Farklı sistemleri kullandığımız, sistemler algoritmalar var.
Geçelim Geometriye.
Geometride her şey (.) Nokta ile başladı. Dayanak noktadır.
Nasıl mı?
Açıklıyayım.
Bitişik bitişik noktalar bir araya getirilerek doğru parçası, ışın, doğru; doğru parçaları bir araya getirilerek üçgen, dörtgen, beşgen,.. yani kısaca çokgenler ve bu çokgenlerin içi noktalarla doldurularak çokgensel bölgeler elde edildi, ediliyor. Noktalar bir merkez etrafında eşit uzaklıkta eğik bir şekilde sıralanarak çember ve çemberin içi noktalarla doldurularak daire elde edildi. Çokgensel bölgeler kullanılarak üç boyutlu prizmalar, piramitler, konik ve silindir oluşturuldu; ve tüm bu cisimler, bu gün dijital makinalarla çeşitlendirilerek çok güzel ürünler tasarlanıp üretildi, üretiyor.
Dayanağımız ne idi? Nokta.
Bunları kim düşünüp yarattı? 
İnsan aklı!
Devam edelim.
Noktadan başlayarak (nokta da mikro bir dairedir) çizebildiğiniz en küçük daireyi çizin, sonra adım adım daireleri büyütün ve dünyanın en büyük dairesini çizdiğinizi hayal edin. Sonra da elinize bir metre ile ip alın, iple dairelerin uzunluğunu, metre ile dairelerin çapını ölçün. Her uzunluğu/çevreyi kendi çapına bölün. Hep aynı sayı çıkacaktır. Bu sayıya da harika, tanrısal (π) pi sayısı diyoruz; o tektir, yalnızdır, eşi benzeri yoktur. Yani, 3,14… olarak bilinen bilgisayarlarla 480 basamak yürütülerek sonuca varılamayan o özel tek, tanrısal sayı. Bu sayının gizeminden ötürü dünyada pi kulüpleri kuruldu, kuruluyor. Dayanak ne, (.) nokta.
Zamanı düşünelim.
Zaman soyut bir kavramdır. İnsan aklının ürünüdür. Esin kaynağımız doğadır. Doğada da güneşin doğuşu ve batışıdır. Yani gece ve gündüzdür. Farkında olmadan, doğa yasalarına uyumlu olarak atalarımız yaşamı( ki zaman insanın doğumu ile başlar, ölümü ile biter.) ikiye ayırmış oldular. Gündüz çalışmaya, gece uyumaya dinlenmeye ayrıldı.  Sonra gündüzü ve geceyi ikiye ayırdılar. Gündüzün yarısı öğlen, gecenin yarısı, gece yarısı oldu. Zamanı, gündüz güneşin hareketleri ve gölge ile; geceyi ise ayın ve yıldızların hareketleri ile ölçmeye çalıştılar. 
Sonra akıllı yaratıcı insanlar kum saati, başka saatler ve bu günkü kullandığımız saatlerle zamanı dört dilimden daha küçük dilimlere ayırdılar. Dünyanın kendi ekseni etrafında  dönüşü dayanak alınarak bir gün 24 saat  ve bunun 12 saati gece, 12 saati gündüz olarak kabul edildi. Zaman saat dilimlerine, Saat dakikaya, dakika saniyeye, saniye saliseye, salise mikro zamana ayrıldı. Dünyanın kendi etrafında dönüşünü 24 saat değil de örneğin 32 saat alsaydık kullandığımız saat, elbette bugünki kullandığımız saat  olmayacaktı.
Dünyanın güneşin etrafında dönüşünü 365 gün 6 saat olarak kabul ettik yıl, ay, hafta ve gün olarak zamanı bir başka şekilde dilimlere ayırdık. 
Görüldüğü gibi insanların mucitliği doğa yasaları, doğadaki kendi yaşamını etkileyen cisimlerin hareketleri ile uyumlu.
Peki, zamanı yaratma ve bu günkü saati kullanmada dayanağımız ne?
Doğa ve doğadaki cisimlerin hareketleri.
Harfleri düşünelim.
Önce ses vardı (bu başlıkla yazdığım yazım en fazla beğeni alan yazılarım arasında yer aldı. Yazılarımın yayınlandığı gazetelerde o yazı var okuya bilirsiniz), ses ve işaretlerle insanlar anlaşıyorlardı. Sonra ses, sembollerle ifade edilmeye başlandı. O semboller/işaretler de bu gün kullandığımız sesli ve sesiz harflere söze dönüştü. Harf, hece, sözcük, cümle, paragraf, makale ve değişik; hikâye, roman, destan, kutsal metinler, şiirler, edebiyat eserleri sözlü ve yazılı olarak yaratıldı. Ve bu günlere geldik.
Dayanak ne?
Ses ve sese uygun yaratılan semboller yani sesli ve sesiz harfler.
Demek ki bilge, bilim insanı Arşimet, "bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım" sözünü boşuna söylememiştir.
Bireysel, sosyal ve siyasal yaşamınızda bir dayanağınız olsun; dayanaksız olmak, boşlukta  sallanmak, yaşamda yalpalamak, ne yaptığını bilmemek demektir; amaçsız, hedefsiz yaşamak, bir anlamda havanda su dövmektir.
Siyasal, toplumsal dayanağımız demokrasi ve evrensel değerleri taşıyan erdemli insanlar olsun derim.
Kişisel dayanağınızı da dikkatlice siz kendiniz seçin. Dayanağınız yaşamınızı olumlu veya olumsuz etkileyecektir.
Ali Hocam sizin kişisel dayanağınız nedir, derseniz?
Cevap: mesleğim, matematik öğretmeni olmam ve kendime, aklıma; insan aklına ihanet etmeyerek değişimden, dönüşümden; bilimden, doğrudan  yana devrimci olmam. 
İdeolojilerin algı yaratma mucizelerine inanmadım, inanmam. Ama insan beyninin/aklının doğanın bir mucizesi olduğuna inandım, inanıyorum. O, her insan için müthiş bir hazine, ışıktır!
En kıymetli hazineniz olan aklınızı kullanarak ona sahip çıkın; tembel, uyuşuk, doğmaların, ideolojilerin esiri olmuş bir beyin/akıl kendi varlığına ihanettir. Beyniniz şüpheci, sorgulayıcı, yaratıcı ve aktif olmalı derim.
Selametle kalın!

DİĞER YAZILARI İDEOLOJİLERİN TUTUCULUĞU VE AYDINLAR 01-01-1970 03:00 MECLİS KOMİSYONU, YENİ ANAYASA VE BARO BAŞKANININ ÇAĞRISI 01-01-1970 03:00 ÖZGÜRLÜK PLATFORMU 01-01-1970 03:00 BÖLGESEL TEK GÜCE DOĞRU! 01-01-1970 03:00 İLK CİNAYET VE İLK MİRAS KAVGASI 01-01-1970 03:00 YETKİLERİ GÖREVE ÇAĞRIYORUM 01-01-1970 03:00 GELDİK BUGÜNLERE 01-01-1970 03:00 İSRAİL’IN İRAN’I ÇÖKERTME STRATEJİSİ VE İSLAM’IN SİYASAL BİR DİN OLARAK KURUMSALLAŞMASI 01-01-1970 03:00 ÖCALANIN ÇAĞRISI: KURBANSIZ KURBAN BAYRAMI 01-01-1970 03:00 Matematik ve Ezanın Evrensel Ölçüleri 01-01-1970 03:00 Bir İnsanlık Hali Üzerine Düşünceler 01-01-1970 03:00 SOSYALİZM ÖLDÜ MÜ? 01-01-1970 03:00 KÜRTLER GÜNEŞ Mİ, RÜZGÂR MI OLMALI? 01-01-1970 03:00 KARARI SİZLERE BIRAKIYORUM 01-01-1970 03:00 Anayasa Tartışmaları ve Kenan Paşa’nın Gizli Hayranları 01-01-1970 03:00 TENEKE VE ALTIN 01-01-1970 03:00 ARAYIŞ DEVAM EDİYOR; MARSA YOLCULUK  01-01-1970 03:00 DOMOKRATİK SİYASETE VE KARDEŞLİĞE ÇAĞRI 01-01-1970 03:00 ÇOCUKLARIMIZIN MATEMATİK KORKUSU 01-01-1970 03:00 GÖZLER ÖCALAN’DA 01-01-1970 03:00 TARİH YENİDEN KÜRTLERİN KAPISINI ÇALDI, KÜRTLER ÇOK DİKKATLİ OLMALI! 01-01-1970 03:00 KÜRTLER TARTIŞIYOR 01-01-1970 03:00 HAYBER KALESİ CENGİ VE BİTMEYEN DİN SAVAŞLARI 01-01-1970 03:00 DÜRÜST, GÜZEL NARİN! 01-01-1970 03:00 MUNDAR OLMAK 01-01-1970 03:00 Baskın Oran Hocama Açık Mektup 01-01-1970 03:00 EŞİTLİĞE DOĞRU 01-01-1970 03:00 İSLAMCILARIN KENDİ EKONOMİK MODELLERİ VAR MIDIR? 01-01-1970 03:00 DİKTATÖR, SAVAŞ VE HAYAT 01-01-1970 03:00 BENİMDE BİR HAYALİM VAR 01-01-1970 03:00 ÇIKIŞ YOLU 01-01-1970 03:00 İKİ BÜYÜK YALAN 01-01-1970 03:00 GELEN İKİ TELEFON VE DÜŞÜNDÜKLERİ 01-01-1970 03:00 CARİYE VE HÜR KADININ ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 DEM Parti ve Kürtler 01-01-1970 03:00 YÜREĞİMİN SESİ 01-01-1970 03:00 "Nietzsche: Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur 01-01-1970 03:00 MARKSİZM VE SOVYET PRATİĞİ 01-01-1970 03:00 AŞKIN YÜZÜ, ELAZIĞ VE ADNAN YÜCEL 01-01-1970 03:00 GÜLÜMSEME ZAMANI 01-01-1970 03:00 AŞKI YAŞAYAMAYANLARIN HAZİN DURUMU 01-01-1970 03:00 ÜÇ KURAL VE ZAHİR DEĞİL ÖZ 01-01-1970 03:00 ANA AKTÖR KÜRT BİRLİĞİ OLABİLİR 01-01-1970 03:00 İDEAL OLAN 01-01-1970 03:00 ÜÇ GÜZEL VARLIK 01-01-1970 03:00 Değişim iyidir, güzeldir, hayattır! 01-01-1970 03:00 MERAK EDİLEN YAKIŞIKLI 01-01-1970 03:00 Yakışıklının devamı. 01-01-1970 03:00 YAKIŞIKLI VE DİCLE’NİN YİĞİT ÇOCUKLARI 01-01-1970 03:00 ÖNCE SÖZ DEĞİL SES VARDI 01-01-1970 03:00 Alevileri Ne Kadar Anlayabiliyoruz? 01-01-1970 03:00 Önyargıları Kırıp Alevileri Tanımak ve Sevmek 01-01-1970 03:00 EĞİTİM Mİ, KÜLTÜR MÜ? 01-01-1970 03:00 Gönüllere Dokunma 01-01-1970 03:00 8 Mart ve Erkekler 01-01-1970 03:00 YENİ BİR PARADİGMA VE STRATEJİK DEĞİŞİKLİK NEDEN GEREKLİDİR 01-01-1970 03:00 Hangi sosyalizmi istiyoruz? 01-01-1970 03:00 YENİ DURUM VE ÜÇ YAZIM-1 01-01-1970 03:00 GÜLHANE PARKI, POSTACI VE BEN 01-01-1970 03:00 SEVGİLER GÜNÜ 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-2 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Çaresi: Demokrasi-1 01-01-1970 03:00 ÜÇ ROMAN İKİ DÜŞÜNÜR 01-01-1970 03:00 HAYAT/ YAŞAM 01-01-1970 03:00 KÜRTLER, "İSLAM KARDEŞLİĞİ"SARMALINDAN ÇIKABİLECEK Mİ? 01-01-1970 03:00 AĞLAYIP SIZLAMA ÇARE DEĞİL 01-01-1970 03:00 DİCLE KURURKEN! 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN l-İ PÜR MELALİ-2 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ-1 01-01-1970 03:00 EĞİTİMİMİZİN HAL-İ PÜR MELALİ GİRİŞ 01-01-1970 03:00 "Keké 01-01-1970 03:00 Hayatının Sonbaharını Yaşayanlara Öneriler 01-01-1970 03:00 ŞEYHMUS KAPTANI VE AMEDSPOR 01-01-1970 03:00 DEVLET, ÇIKAR MI HİZMET Mİ ARACIDIR ? 01-01-1970 03:00 Bir Asırdır Demokrasiyi Kurumsallaştıramadık, Neden? 01-01-1970 03:00