MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa

Müslüm Üzülmez

18-01-2021 19:12

“Bugünün dünden farklı olmasını istiyorsan, geçmişte olup bitenleri iyi bilmelisin.” -Spinoza

Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye’nin en eski siyasi partilerinden biriydi. 10 Eylül 1920’de Bakü’de kuruldu. 7 Ekim 1987’de Türkiye İşçi Partisi (TİP) ileTürkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adı altındabirleşme kararı alınca hukuksal varlığısona erdi.

TKP, nicel gücü olmasa da, nitel ağırlığı olan veya öyle olduğu düşünülen ya da rakip taraflarca böyle görülmesi istenilen bir partiydi.

Acılı ve sancılı bir tarihi vardır. Acılı olanların en başta geleni TKP’nin kurucu başkanı Mustafa Suphi ve yönetici yoldaşlarının 28/29 Ocak 1921’de Karadeniz’in derin sularındaöldürülmeleridir. Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinin kara lekelerinden biridir.

TKP’ye 1977’de Diyarbakır’da kendi isteğimle, hevesleüye oldum. 1989’da Diyarbakır ve çevresine bakan biri olarak o zamanki parti politikasıyla bir yere varılamayacağını düşünerek üzülerek görevimi bırakıp ayrıldım.

1984’te Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nden çıktıktan sonra ve özellikle de TKP’deki görevimi bırakıp ayrılmamla birlikte süreç içerisinde politik ve ideolojik önyargılardan yavaş yavaş arınmayla beraber bazı şeyleri yeniden sorgulamaya, neden ve niçinlere yanıtlar aramaya başladım. Bunlardan biri de Mustafa Suphilerinin öldürülmesi olayında Lenin’in,Stalin’in, Bolşevik Partisi veKomintern’in sessiz kalmalarıve/veya bu olayı geçiştirmeleridir. TKP’deyken o zamanlar bu ve benzerişeyleri düşünemezdim. Çünkü bir komünist olarak Lenin’e, Bolşevik Partisi’ne sarsılmaz bir inançla inanıyor ve güven duyuyordum. Kitabi bilgiler pusulamızdı. TKP’deki görevimi bırakmam, TBKP’nin sönümlenmesi ve ardından kapanması, Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov’la birlikteGlastnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılandırma) politikalarının başlatılması ve sonrasında SSCB başta olmak üzere sosyalist ülkelerin bir bir buharlaşıp yok olması önyargılardan kurtulmama, olay ve olgulara eleştirelbakmama neden oldu. Benim gibi TKP’li olan kardeşim Ali Haydar’lageçmişte zaman zaman bir araya geldiğimizde TKPve SBKP’nin politikalarını eleştirel bir bakışla sorguladığımızı;Mustafa Suphi olayındada Lenin’in, Bolşevik Partisi ve SSCB’nin sessiz kalmasının arka planında nelerin olduğunu çokça konuştuğumuzu hatırlıyorum. O zamankikonuşmalarımızdanortak şu sonuçlara varmıştık. Birincisi, Bolşevik Partisi ile Mustafa Suphi arasında düşünce ayrılığı var.Dahası, Mustafa Suphilerin öldürülme olayını büyütülmemesi, önemli olanın Ankara-Moskova ilişkilerinin bozulmaması, kapitalist/emperyalistlerin ablukası altında bulunan SSCB’nin “tek ülkede sosyalizm” düşüncesinin bir sonucu olarakTürkiye ile ilişkilerin sürdürülmesi gerekliliği nedenlerindendolayı sessiz kalındı. İkincisi, bu öldürülme olayında dönemin yöneticileri Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal’in rolü vardır. Onların haberi olmadan, böylesi hassas bir dönemde, bu cinayet işlenemezdi. Aynen Dersim kırımında olduğu gibi bu cinayet planlı bir şekilde yapılmış, planın uygulayıcısı da bizzat Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal’dir. Bu yargılara öyle çok fazla bilgi ve belgeye başvurarak değil, elimizdeki kırıntı bilgilerle sadece analitik düşünüp neden sonuç ilişkisi kurarak sezgiyle varmıştık. Ahmet Kardam’ın Mustafa Suphi Karanlıktan Aydınlığa(*)kitabı bu düşüncelerimizde yanılmadığımızı gösterdiği gibi, yanıtlarını aradığımız birçok soruyu da aydınlatmış oldu.Bu aydınlatmanın yanında, kitabı okurken çoğu zaman tarif edilmez biçimde yüreğimde derin acılar hissettiğimi de söylemeliyim.

TKP’nin tarihi önemlidir, mutlaka iyiincelenmelidir. TKP tarihi bilinmeden:Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkileri, Türkiye-ABD/Batı ilişkileri, Türkiye’nin NATO’ya girişi ya da NATO’ya karşı çıkışlar, Soğuk Savaş, ABD askerî üslerinin varlığı, 6. Filo’nun Türkiye’ye geliş nedenleri, ABD Marshall Planı, işçi sınıfının sendikal ve siyasi örgütlenme mücadelesi, sosyalistlerin/komünistlerin Kemalizmle ilişkileri, değişik sol örgütlerin ortaya çıkış nedenleri ile sol-sosyalist/komünistlerin dağınıklığı ve maddi bir güç haline gelemeyişleri, “Kürt Sorunu” konusunda sosyalist/komünist hareketlerin doğru bir tutum alamayışları ve sorunun çözümünün gecikme nedenleri; Nâzım Hikmet başta olmak üzere aydınlar ve sanatçılar üzerinde estirilen terör, siyasi partiler üzerindeki kısıtlayıcı hükümler, Türkiye’de doğru dürüst ciddi bir muhalefetin olmayışı, kısacası bugün her alanda yaşadığımız sıkıntılar nasıl bilinecek/anlaşılacak.TKP tarihini bilmenin, TKP tarihini aydınlatmanın önemi bundan kaynaklanıyor. TKP tarihi bilinmezse, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin bir kısmı karanlıkta/eksik kalır. Bu nedenle, komünist olsun olmasın Türkiye’de tarihle, siyasetle, toplum sorunlarıyla ilgilenen herkesin şu veya bu şekilde TKP tarihini bilmelerinde yarar vardır.

Herkesin kendine göre bir tarih yazdığı aşikârdır. Bu davranış doğru bir davranış değildir. Tarih yazıcıları sağlam kaynak ve bilgilere, bilimsel bir bakış açısına sahip olmalı, yanılgı ve yanlışlardan olabildiğince uzak durmalı ve tutarlı olmalıdır. Yalanla yazılan tarih insanları aydınlığa götürmüyor. Elbette, tarihçinin bakış açısı, bilgi birikimi, olayları değerlendirme tarz ve yöntemi de çok önemlidir. Ama her olay, her anlatı, her yazılı olan tümüyle doğru veya yanlışmış gibi ele alınmamalı, olaylar ve eldeki veriler akıl süzgecinden geçirilmelidir. Tarihin çoğu kez tek taraflı bir yazım/anlatım olduğu ve bu tek taraflı yazımın/anlatımın da bizlere doğruymuş gibi sunulduğunu unutmamalıyız.

TKP’nin son dönem merkez yöneticilerinden Ahmet Kardam, konuya yabancı olmayan biri olarak analitik bir yaklaşımla, kılı kırk yaran titizbir çalışmayla belgelere dayalı hazırlamış olduğu Mustafa Suphi Karanlıktan Aydınlığa kitabıyla büyük bir iş çıkararak tarihin karanlık sayfalarından birini birazcık aralayarak aydınlatmaktadır.

Ahmet Kardam’ınanlatımlarından, Mustafa Suphi (ve Doğulu/Müslüman Komünistler) ile Bolşevik Parti ve Komünist Enternasyonal arasında yaşanan görüş ayrılığının nedenlerini -anladığım kadarıyla-kısaca şöyle özetleyebilirim:

1. Doğu, yani Kafkaslarda ve Yakındoğu’da yaşayan Müslümanların sorununa yaklaşımda Rus Bolşeviklerinin tutarsız ve üstenci davranmaları; ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı konusunda verdikleri sözleri tutmamaları ve dolayısıyla doğru bir politikayı yaşama geçirmede isteksiz/ikircimli davranmaları,

2. Bolşeviklerin Batı’da oluşacak “Dünya Devrimi”ne önem verdikleri kadar, sömürge ve yarı sömürgelere önem vermemeleri, beklenen dünya devriminin gerçekleşmemesi sonrasındaise “Tek Ülkede Sosyalizm”e sarılmaları ve kapitalist/emperyalist ülkelerle yan yana bir arada var olabilmek için Doğu halklarını İngilizlere karşı bir koz olarak kullanmaya çalışmaları, verilen sözlerin tutulmaması ve ayak oyunlarıyla yoldaşça olmayan bir tutum sergilemeleri,

3. Bolşeviklerin, devrim ve iç savaş sonrasında çöken ekonomiyi canlandırmak, alt yapının yeniden inşası için “Batı’ya Açılma” ve NEP diye anılan Yeniden Ekonomik Program’ı uygulamaya koymanın bir zorunluluğu olarak İngilizlerle 16 Mart 1921’de Ticaret Antlaşması öncesi uzlaşma arayışına girmelerinin bir sonucu parçalar bütüne feda edilerek Türkiye, İran ve Afganistan’ı gözden çıkarmaları,

4.Bolşeviklerin, büyük “Rus şovenizmi”ni komünizm kılıfı altında yürütmeye çalışmaları(s.68), sınıf temelli, tekçi, tepeden inmeci yaklaşımları,

5. Bolşeviklerin başta Mustafa Suphi olmak üzere gerçek komünistleri bir kenara koyarak çalışması: Enver Paşa, Talat Paşa, CemalPaşa gibi İttihat ve Terakki liderlerini muhatap almaları ve TKP içerisinde ittihatçıların yer almalarını, ittihatçıların Mustafa Suphi’ye karşı muhalefet ve karalama çalışmalarına göz yummaları, hatta teşvik etmeleri.

Mustafa Suphi, işte böylesi kritik bir süreçte tüm riskleri göze alarak yasal bir komünist parti kurma, serbest çalışma ortamı yaratma ve emperyalizme karşı olduğu sürece bağımsızlık mücadelesini desteklemek için; Stalin’in, Bolşevik Partisi ve Komünist Enternasyonal’in, Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal’in bilgileri dâhilinde Bakü’den Ankara’ya TKP yöneticileriyle birlikte dönme kararını alır.

Yoldaşlarıyla birlikte 19 Aralık 1920’de Bakü’den yola çıkarak 29 Aralık’ta Kars’a kadar gelir. Bir sürü şifreli yazışma ve gizli planların ardından “ölüm yolculuğuna” çıkartılır: Kars’tan Erzurum’a, Erzurum’dan Trabzon’a gönderilir. Burada tekneye bindirilerek Karadeniz’in derin soğuk sularında Ankara’nın tetikçisi Yahya Kâhya ve adamlarınca 28/29 Ocak 1921’de yoldaşlarıyla birlikte katledilerek Karadeniz’in derinliklerine gönderilir.

Mustafa Suphi’nin peşinden hemen Yahya Kâhya da öldürülür. “Muhafız Alayı Komutanı olan İsmail Hakkı Tekçe, ölümünden sonra yayımlanan anılarında, ‘aldığım emir üzerine’ Topal Osman’ın adamlarını da yanına alıpYahya Kâhya’yı öldürdüklerini itiraf eder. Mustafa Suphilerin katledilmesi karşısında çıtı çıkmayan Büyük Millet Meclisi, Yahya Kâhya’nın öldürülmesi üzerine Trabzon’a bir tahkikat heyeti gönderir. Bu heyet içinde yer alan Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey de daha sonra Mustafa Kemal’in muhafızı Topal Osman tarafından öldürülür. Ardından Topal Osman da üzerine sevk edilen askerî birliklerle girdiği çatışmada,yaralanıp sağ olarak ele geçirilmesi mümkün olduğu halde öldürülür.

28/29 Ocak 1921 katliamını izleyen bu ‘faili meçhul’ cinayetler zinciri, Mustafa Suphilerin öldürülmelerinin eksiksiz bir ‘derin devlet operasyonu’ olduğunun ek göstergesidir.” (s.382)

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının öldürülmesinde Ankara yönetiminin çevirdiği dolap ve fırıldaklardan sonra “üç maymunları” oynaması, Bolşevik Partisi ve Komünist Enternasyonal’inise Mustafa Suphi ve yoldaşlarını sahiplenmemesi veolayın hesabını sormayarakbütün umutları boşa çıkarması, düşündürücüdür. Sankiolayın bu şekilde gelişmesinden ve sonuçlanmasından her iki taraf da sessizce bir memnuniyet duymuştur.

Mustafa Suphi’nin öldürülüşü sıradan bir olay değildir. Ahmet Kardam’ın da belirtiği gibi:

“Onun kaybıyla birlikte, komünist-sosyalist hareket uzun yıllar boyunca Kemalizmin devrimciliğini, çeşitli aşamalı devrim modellerini tartışıp durdu.

Mustafa Suphi, ulusların kaderlerini tayin hakkını, ‘hür milletlerin hür ittihadı’ esasına dayalı ‘Federatif bir Cumhuriyet’ hedefi olarak tespit edip Türkiye Komünist Partisi’nin programına sokan liderdi. Onun bu yönünün belleklerden silinmesinin yarattığı tahribatın büyüklüğünün sembolü, TKP’nin Şeyh Said isyanına ve Dersim katliamına karşı takındığı yüz kızartıcı tutumdur. Ermeni soykırımı konusundaki suskunluğu da buna eklemek gerekir.

Mustafa Suphi, dinî inanç ve ibadet meselelerini, din eğitimi ve öğretimini her dinden ve inançtan insanların tercihlerine bağlı bir cemaat işi olarak gören, çeşitli dinleri temsil amacındaki ruhanî kurumların devletten ayrılarak cemaat teşkilatı halinde bırakılmasını, laikliği savunan bir liderdi. Aynı zamanda İslâm’la barışık bir komünistti. Onun kaybıyla birlikte, Türkiye komünist ve sosyalist hareketi İslâm’la bir daha hiç barışamadı.

Katledilmeyip Ankara’ya ulaşabilseydi ve Bolşevik Partisi’nin ve Sovyet Rusya’nın desteğini alabilseydi, anti-komünizm daha en baştan ‘devlet politikası’ haline gelmeyebilir, komünizm yasallığa sahip olabilir, her türlü demokrat/ilerici muhalefetin uzun yıllar boyunca ‘komünizm’ suçlamasıyla bastırılması mümkün olmayabilirdi. Suphi’nin kaybıyla Türkiye, henüz çok dar bile olsa, Birinci Meclis’teki muhalefet yelpazesini ve o yelpazeyi genişletmek imkânını, demokrasiyi, çoğulculuğu kaybetti.

Dönebilseydi, sonunda belki gene aynı akıbete uğrardı ama ardında halka dayalı radikal bir muhalefet bırakarak…”(s.395-396)

(*) Ahmet Kardam, Mustafa Suphi Karanlıktan Aydınlığa, İletişim Yayınları, 2020 İstanbul, 408 sayfa.

DİĞER YAZILARI Cep Telefonları Tespihlerin Pabucunu Dama mı Atıyor? 01-01-1970 03:00 Sömürgecilik ve Shakespeare’in Fırtına’sı 01-01-1970 03:00 Rüya, Rüya Yorumlama, Rüyam 01-01-1970 03:00 Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi” 01-01-1970 03:00 Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj 01-01-1970 03:00 Tarih ve Beklenen Öcalan Çağrısı  01-01-1970 03:00 Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? 01-01-1970 03:00 Herkes Kendi Hayatının Yükünü Taşır 01-01-1970 03:00 “Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi”ne Dair 01-01-1970 03:00 “Jiyana Nîvkuştiyan” 01-01-1970 03:00 Beşir Doğan Yoldaşımın Anısına… 01-01-1970 03:00 Hoşot (Dicle) Anıları ve Önemli Bir Öneri 01-01-1970 03:00 “Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı” Yazıma Gelen Yorumlar 01-01-1970 03:00 “Yaşam-Jiyan” Resim Sergisine Dair 01-01-1970 03:00 Güzel İnsan Kamil Sümbül’ün Ardından 01-01-1970 03:00 Hafız, İskân Azizoğlu ve Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Bir Çevirmen, Bir Kitap ve... 01-01-1970 03:00 Hafız, Nişo ve Kavalın Büyülü Gücü 01-01-1970 03:00 Eğitim Aykırı İnsanlar Yetiştirmeli 01-01-1970 03:00 Genç Bir Yazarımız: Neçirvan Bozkaplan 01-01-1970 03:00 HOROZLAR NEDEN ÖTÜYOR? 01-01-1970 03:00 Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı 01-01-1970 03:00 Ses Evreninde Efsunlu Bir Rum Kızı: EFTALYA 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin...”(2) 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…”(1) 01-01-1970 03:00 Dengbêj Gulo’nun Ardından Kılamlar Yetim Kaldı! 01-01-1970 03:00 Dengbêj Zifqarê Gulo’nun Ardından... 01-01-1970 03:00 4. Çermik Kitap Fuarı İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor 01-01-1970 03:00 “Yok Sessizlikten Başka Sesimiz” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -3 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -2 01-01-1970 03:00 “Devlet Aklı İnsan Merkezli Olmalı” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar-1 01-01-1970 03:00 Öfkelilerin Öfkesi: “Yeraltı Edebiyatı” 01-01-1970 03:00 “Olası Bir Dicle Romanına Katkı” ve Hafız’ın Sözsüz Ezgileri 01-01-1970 03:00 Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? 01-01-1970 03:00 Bilgisayarla tanışmam ve “kâinatın hâkimleri” 01-01-1970 03:00 Belalı Sevdalımız: MAKİNELER 01-01-1970 03:00 “Kara Yara”nın Romanı: Önce Kuşlar Öldü 01-01-1970 03:00 “Hafız Zülfo’nun Kavalı Ergani İstasyonunu İnletiyordu” 01-01-1970 03:00 Geçmişe Bir Yolculuk ve Bir Demet Şiir 01-01-1970 03:00 Recep Maraşlı’nın Kitabı: Pasolini’nin Filmi ve Diyarbakır 5 No’lu 01-01-1970 03:00 Teknolojik İşsizlik ve Gelecek Korkusu 01-01-1970 03:00 Ütopya, Distopya ve “Çalışılmayan Bir Dünya” Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri Üzerine 01-01-1970 03:00 Gül, Gulan, Anam 01-01-1970 03:00 Bir Fotoğraf Bazen Çok Şey Anlatır 01-01-1970 03:00 Fersûde [فرسوده]/ Erganili Mesud [ارغنيلى مسعود] 01-01-1970 03:00 Demokratik Tartışma Kültürü Üzerine 01-01-1970 03:00 Ukrayna-Rusya Savaşından Çıkardığım Bir Sonuç 01-01-1970 03:00 Kötülük ve Pislikler Çoğunlukla Kutsallık Adına Yapılır 01-01-1970 03:00 Tez ve Antitez Değiştiyse, Sentez de Değişmek Zorundadır 01-01-1970 03:00 Strateji, Gelecek, Kavramsal Tohumlar 01-01-1970 03:00 “Büyük Dönüşüm”, Korona, Geleceğimiz 01-01-1970 03:00 Elbet Gün Ağarır Anne(1) 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya’nın Kanayan Yarası 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 “Bêje çiyayêreş, ceylanı nasıl yem ettin kurda” 01-01-1970 03:00 Düşünmenin Düşünülmesi 01-01-1970 03:00 Kardeşime Gece Gelen Şiir 01-01-1970 03:00 Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Arzu Hayatın Kayıtsızlık Ölümün Belirtisidir 01-01-1970 03:00 Erganililer Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kongresinden İzlenimler 01-01-1970 03:00 Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri 01-01-1970 03:00 ÇERMİK HALKINA SAYGI İLE DUYURULUR, 01-01-1970 03:00 Kapitalizmin Mutasyonu, Yenilgimiz ve Yeniden Düşünmek 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Kumar, Dostoyevski ve Babam 01-01-1970 03:00 Sıradan Küçük İnsanlar… 01-01-1970 03:00 TÖS İle İlgili Arşivimde Bulunan Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi 01-01-1970 03:00 Bir İstihbaratçının Kaleminden Mezopotamya’nın İşgali 01-01-1970 03:00 Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı 01-01-1970 03:00 Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar 01-01-1970 03:00 Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi 01-01-1970 03:00 Dicle İlk Öğretmen Okulu İle İlgili Aldığım Bir Yazı 01-01-1970 03:00 Dostum Misbah Hicri’nin ardından… 01-01-1970 03:00 Şiir Okuyan Garip Bir Adam 01-01-1970 03:00 Dönemin Marazi Belirtileri 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (II) 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (I) 01-01-1970 03:00 Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz? 01-01-1970 03:00 Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE 01-01-1970 03:00 Bilimin Seyri, Paradigmalar ve COVID-19 01-01-1970 03:00 'Sosyal Mesafe' mi, 'Fiziksel Mesafe' mi? 01-01-1970 03:00 Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor 01-01-1970 03:00 Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok 01-01-1970 03:00 Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik 01-01-1970 03:00 Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı:HAFIZ ZÜLFİ YOKUŞ(1) 01-01-1970 03:00 Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme 01-01-1970 03:00 Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki IşıkYILMAZ GÜNEY 01-01-1970 03:00 Çiçek Kar Altında Yeşerir 01-01-1970 03:00 Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz:Anton Çehov 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Gömülü Şamdan ve Satranç 01-01-1970 03:00 “Savaş ve Amerikan Ekonomisi” 01-01-1970 03:00 Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül? 01-01-1970 03:00 İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932) 01-01-1970 03:00 Bilimkurgu Sadece Bilimkurgu Değildir 01-01-1970 03:00 İyi Kötü, Güzel Çirkin… 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (II) 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (I) 01-01-1970 03:00 Ben Sevgili Dayımı Türkiye Önemli Bir Değerini Yitirdi 01-01-1970 03:00 Bahar, Gül ve Bir Mayıs 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-2 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-1 01-01-1970 03:00 Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek 01-01-1970 03:00 Yapay Zekâya Kai-Fu Lee’nın Yaklaşımı-2 01-01-1970 03:00 Yapay ZekâyaKai-FuLee’nın Yaklaşımı-1 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri 01-01-1970 03:00 İki Dosttan İki Kitap – Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Bazı şeyleri unutmamak için yazmak Lazım 01-01-1970 03:00 “İdama Yürüyen Adam” 01-01-1970 03:00 “Arkamdan kimse ağlamasın” 01-01-1970 03:00 Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir 01-01-1970 03:00 Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine 01-01-1970 03:00 Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… 01-01-1970 03:00 Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır 01-01-1970 03:00 Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni 01-01-1970 03:00 Bir Tatlı Yanılgı: “Görünüyorum O Halde Varım” 01-01-1970 03:00 Ağza Giren İnsanı Kirletmez Ağızdan Çıkan Kirletir 01-01-1970 03:00 Adnan Aral’ın Ardından… 01-01-1970 03:00 İşimiz Zor 01-01-1970 03:00 “Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar” 01-01-1970 03:00 3.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 2.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 1.NUH’UN ADAMI ENVER ATILGAN’IN ANISINA 01-01-1970 03:00