Sırrı Gibi Derin, Süreyya Gibi Umutlu: Demokrasi Şehidi Sırrı Süreyya Önder
Toplumların tarihinde bazı isimler, sadece yaşadıkları dönemle sınırlı kalmaz. Onlar bir iz bırakır; yürüdükleri yol, ardında sessiz bir çağrı bırakır: barışa, vicdana, insanca yaşama…
Sırrı Süreyya Önder işte o isimlerden biriydi.
O, siyasetin ötesinde bir duruştu. Ne bir makama bağlıydı ne de bir sıfatın gölgesinde yürüyordu. Bir şairin yüreğiyle, bir devrimcinin inancıyla, bir mizahçının keskin zekâsıyla; toplumun en kırılgan yerlerine dokundu. Kimi zaman bir film setinde, kimi zaman Meclis kürsüsünde, kimi zaman sokakta halkla iç içe... Ama her zaman aynı yerdeydi: halkın yüreğinde.
Barış sürecinin sembol ismiydi. O süreçte, en hararetli anlarda bile soğukkanlı, çözüm odaklı, vicdanlı bir dili savundu. Espriyle karışık anlattıkları, gülümsetirken düşündürürdü. Sözünü sakınmaz, ama asla incitmezdi. Birleştirici, kucaklayıcı, dönüştürücüydü.
Onun varlığı, siyasette bir vicdan terazisiydi.
Sırrı Süreyya Önder’in ardından, siyaset sahnesinde büyük bir boşluk kaldı. Çünkü o, sadece bir milletvekili, bir sanatçı ya da bir yazar değildi. O, barışın diliydi. O, halkların kardeşliğine olan inancın ta kendisiydi. Geride bıraktığı yol ise hâlâ yürümeye değer bir yol: inadına barış, inadına adalet, inadına vicdan...
Şimdi soru şu: Sırrı Süreyya Önder’den sonra o yol ne kadar sürdürülebilir?
Cevap, bizde saklı. Onun örnek aldığı ve örnek olduğu tüm siyasilere, sanatçılara, gençlere, bu ülkenin vicdan sahiplerine düşüyor o yolun taşlarını döşemek. Çünkü Sırrı Süreyya Önder artık aramızda değil belki ama, onun bıraktığı iz, hâlâ bu topraklarda yankılanıyor.
Barışın sırrı, belki de onun adında gizliydi: Sırrı Süreyya Önder.
Ve biz, o sırrı yaşatmakla yükümlüyüz.