Hayatta işe yarayan tek şey belki de “karakter”dir. Bugün bir makamda, bir görevde, bir sorumlulukta başarılı olmanın tek yolu, arkasında sağlam bir karaktere sahip olmaktan geçiyor. Peki karakteri olmayanlar ne yapacak? Cevap basit: Onlar da karaktersiz bir hayatı tercih ediyor.

Bazı insanlar, karakterli olmanın zorluğunu göze alır. Omurgalı yaşarlar, doğru bildiğini söylerler, yanlışla arasına mesafe koyarlar. Ama bazıları da eğilir, bükülür, kimliksizleşir. Kiminin dili dönerken yüreği dönmez, kimininse dün savunduğuna bugün küfrettiği duyulur. İşte burada ayrılır yollar: Karakterli olanlar ile karaktersizliği seçenler.

Kürtlerin çok yerinde bir sözü vardır: “Prêze”derler. Yani kişinin geçmişi, özü, geçmişinden bugüne getirdiği temizliği. “Prêze” temiz değilse o kişi hangi partide olursa olsun, hangi cemaate girerse girsin faydadan çok zarar verir. Çünkü geçmişi kirli birinin yarın da kirli olur. Bugün farklı bir kimlikle gelen ama geçmişinde yalan, dolan, üçkağıt, taciz, iftira varsa; ona değer veren cemaat de, parti de kendini sorgulamalı.

Siyasette, cemaatte, toplumun tüm yapı taşlarında artık bir duruş sergilemek gerekiyor. “Kimin adamı?” değil, “Nasıl bir adam?” sorusu sorulmalı. Karakterli mi? “Prêze’si sağlam mı? Bu soruların cevabını önemsemeyen yapılar, bir süre sonra içten içe çürür.

Yalancıya, dolandırıcıya, fırsatçıya, sahtekâra göz yumulduğu her an toplum kirlenir. Cemaatler ve partiler, geçmişi kirli insanlara alan açtığında yalnızca kendilerini değil, bir milleti de kandırmış olurlar. Bu memleketin insanına, bu halkın vicdanına bunu yapmaya kimsenin hakkı yok.

Artık yüzüne vuracak insan kalmadı çünkü yüz kalmadı. O yüzden, toplumun her bir bireyi olarak önce kendi içimize, kendi “Prêze’mize bakmak zorundayız. Temiz miyiz? Doğru muyuz? Onurlu muyuz?

Bir toplumu ancak karakterli insanlar ayakta tutar. O yüzden diyoruz ki:

Ne olursan ol, karakterli ol. “Prêze’n sağlam olsun.