Emekçi Hareket Partisi (EHP) İl Örgütü İktisat Komitesi, Kasım 2025 dönemine dair ekonomi raporunu açıkladı. EHP İstanbul İl Örgütü’nde yapılan basın toplantısının metnini EHP İktisat Komitesi adına Gülşah Suileten yaptı. Yayınlanan raporda, kişi başı milli gelirin 50 bin TL’ye ulaştığı ve enflasyonun geldiği aşama göz önüne alındığında asgari ücretin 65 bin TL olması gerektiği vurgulandı.
TÜİK’in Ekim ayı için yüzde 2,55 olarak açıkladığı aylık enflasyonla, yıllık enflasyon oranı yüzde 28,63'e ulaştığını belirten Gülşah Suileten, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, açıklanan enflasyon verisi sonrası "Yıllık enflasyon sınırlı da olsa gerilediğini söyledi. Şimşek’in dezenflasyon sürecinde geçici dalgalanmalar yaşansa da genel tablo değişmediğini söyleyen Gülşah Suileten, “Bizce bu bir savunma değil, acı bir itiraftır. Türkiye’nin dünya enflasyon liginde Venezuela, Güney Sudan, İran ve Burundi'nin hemen ardından 5.sıraya demirlediği bir utanç tablosudur. O tablo; 2,5 yıldır 'dezenflasyon' adı altında faturanın sadece emekçiye ve emekliye kesildiği bir yoksulluk tablosudur” ifadelerini kullandı.
ALIM GÜCÜ ERİMESİ
Bu yılın başında asgari ücret, siyasi iktidarın "Enflasyona ezdirmedik" vaadiyle 22.104 TL olarak belirlendiğini aktaran Gülşah Suileten, “O gün 22.104 lira olan nominal ücret, yani kağıt üzerindeki para, aylar geçtikçe enflasyon tarafından yutuldu. Şu kırmızı çizgi, yılın başında 22 104 TL olarak belirlenen asgari ücreti, mavi çizgi ise asgari ücretin enflasyonla eriyen reel alım gücünü gösteriyor. Aradaki şu pembe alan, işte burası emekçinin çalınan ekmeğidir. Ekim ayı enflasyonunun açıklanmasıyla birlikte yaşadığımız gerçek şudur: Asgari ücretin alım gücü 15.776 liraya kadar düşmüştür. Demek oluyor ki sadece Ekim ayında, tek bir ay içerisinde, bir asgari ücretlinin cebinden, enflasyon nedeniyle silinen para tam 6.328 lira. Ocak ayından bu yana toplam kaybımız 35.697 lira” şeklinde konuştu.
GIDA ENFLASYONU VE MENEMEN ENDEKSİ
Yoksullaşmanın mutfaktaki yansımalarına dikkat çeken Gülşah Suileten, şunları söyledi: “Mehmet Şimşek, enflasyonun düşmemesini kuraklığa, zirai dona, küresel koşullara. Peki, tüm dünya aynı iklim krizinden muzdarip değil mi? Ekim ayında tüm dünyada gıda fiyatları gerilerken, Türkiye’deki gıda fiyatları bir roket gibi yukarı fırlamaya devam ediyor. Dünyada gıda fiyatları son 2,5 yıldır yatay seyrederken, Türkiye dünyadan tamamen kopmuş durumda. Bu tablo; tarımı bitiren, halkı üç harfli market zincirlerinin insafına terk eden politikaların eseridir. Bugün TÜRK-İŞ verilerine göre açlık sınırı 28.412 lira. Asgari ücret ise 22.104 lira. Bunun tercümesi şudur: Asgari ücretle geçinen 4 kişilik bir aile, ayın 30 gününün sadece 23 gününü karnı tok geçirebiliyor. Geriye kalan 7 günü aç geçirmek zorunda.”
BARINMA KRİZİ
Gıda krizinin yanı sıra barınma sorunun bir memleket bir kriz haline geldiğini kaydeden Gülşah Suileten, İstanbul’da ortalama kiraların 33 bin lirayı aştığını belirtti. Asgari ücretli bir emekçinin maaşının tamamını, ev sahibine verse bile, ayın 20’sine kadar yeteceğini ifade eden Gülşah Suileten, “Yani ayın 30 günü çalışıyor, ama kazandığı para ancak 20 günlük barınmaya yetiyor. Kalan 10 günü borçla yaşamak, eksiye düşmek zorunda. Sadece İstanbul mu? Hayır. Ankara’da ve İzmir’de de durum farksız. Oralarda da maaş, ayın 23’ünde kira için tükeniyor.
İKTİDARIN TOKİ PROJESİ
İktidarın yeni TOKİ "müjdesi" ekonomik krizi temelden yanlış okuyan, göstermelik bir adımlar olduğunu vurgulayan Gülşah Suileten, “ İktidar, TOKİ'nin ekonominin çok daha parlak olduğu dönemlerde bile 5 yılda 500 bin konut hedefine ulaşamadığı gerçeğini unutup yine daha fazla beton vaadiyle ortaya çıkıyor. Oysa Türkiye’nin temel sorunu bir konut açığı değil. Sorun, konutun bir "barınma hakkı" olmaktan çıkarılıp, bir "yatırım ve rant aracı" haline getirilmesidir. Sorun, 2021'den beri uygulanan faiz politikalarıyla konut fiyatlarının şişirilmesidir. Geldiğimiz noktada ise tam bir çelişki yaşanıyor: Bir tarafta kirasını ödeyemeyen milyonlar, diğer tarafta kâr amacıyla kilit altında tutulan milyonlarca boş konut var” diye belirtti.
BÜTÇE TERCİHLERİ VE SENDİKAL İHANET
Türkiye’deki yoksulluk tablosuna rağmen Meclis'e getirilen 2026 bütçesinin halkın bütçesi olmadığını belirten Gülşah Suileten, bütçenin bir rant ve savaş bütçesi olduğunu vurguladı. 2026’da faiz lobilerine ödenecek paranın 2 trilyon 742 milyar lira olduğunu kaydeden Gülşah Suileten, “Peki, halk gıda kriziyle boğuşurken tarıma ayrılan pay ne kadar? Faize ayrılanın üçte biri bile değil. Sosyal yardıma ayrılan pay ne kadar? Yine faize ayrılanın üçte biri. Eğitime, sağlığa para yok ama ‘savunma ve güvenlik’ adı altında savaş politikalarına 2 trilyon liradan fazla kaynak var. NATO zirvelerinde emperyalistlere silahlanma sözü verirken cömert olanlar, sıra emekliye, asgari ücretliye gelince ‘kaynak yok, bütçe disiplinini sağlamamız gerek’ diyorlar. Biz bu bütçeyi reddediyoruz. biz EHP olarak, emekçilerin politik öncüleri olarak meydanları ve sokakları boş bırakmayacağız” dedi.
TALEPLER
Gülşah Suileten’in sıraladığı talepler şu şekilde:
*Kira artışları, piyasanın ve enflasyonun insafına bırakılamaz. Yüde25’lik kira artış sınırı uygulaması sürdürülmelidir.
*Barınma krizi varken, konutların bir yatırım aracı olarak boş tutulması ve fiyatların yapay olarak şişirilmesi kabul edilemez. Spekülasyonu kırmak için Boş Konut Vergisi getirilmelidir.
*Kâr amacı gütmeyen, nitelikli, depreme dayanıklı ve yaygın bir kamusal sosyal konut hamlesi başlatılmalıdır. Bu hamlenin amacı konut satmak ya da kiralamak değil, ihtiyacı olan öğrencilere, emekçilere ve emeklilere kamu mülkiyetinde kalacak ve gelire duyarlı, örneğin hane gelirinin yüzde 20'sini geçmeyecek kiralarla "kiralık sosyal konut" sağlamak olmalıdır.
*Kaynaklar, faiz lobilerine, kur korumalı mevduata ve inşaat baronlarına değil; halkın barınma, beslenme ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak bu kamusal projelere aktarılmalıdır.
MA

