U. Erdem Işıkan
Matematiğin dört işlemini bilerek ve gazeteyi tersten okuyarak ilkokula başladım. Rahmetli öğretmenim Muhsine Şahinoğlu bana okulu ve sınıfı sevdirmek için aylarca uğraştı. Gerek onun, gerek eğitime katkıda bulunan tüm hocalarımın ve gerekse babamın anısına tanıştığım tüm öğretmenlere saygıda kusur etmemeye çalışırım.
Mevlana’nın şu sözü günümüzün öğretmenleriningerçekleri ile ne güzel buluşmaktadır. “Öğretmen bir mum gibidir kendisi erirken etrafına ışık saçar.”
Sohbet sırasında kendilerini “ emekli öğretmen” olarak tanıtanlara da aynı yaklaşımla “öğretmenin emeklisi olmaz, öğretmen ölene kadar öğretmendir” diyerek hem düşüncemi anlatır, hem onları yüceltmeye çalışırım. Gerçekten oturup kalkması, yemek yemesi, giyinmesi, düşünceleri ve davranışları ile öğretmenler ölene kadar bizlere ışık tutan kimselerdir.
Öğretmene olan saygımı sizlerle paylaştıktan sonra esasen bize tarihi bir ders veren örnek bir davranışı sunmak istedim. Şubat ayının 20 sinde bol tirajlı gazetede ve çeşitli sitelerde çıkan haberi mutlaka okumuşsunuzdur. Belki de başka şeylerle meşgul iken dikkatinizden kaçmıştır veya belki de önemsememişsinizdir. Sizlere hatırlatmak da büyük yarar umuyorum.
Haber neydi; Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi 61 yaşındaki Prof. Dr. Attila Oğuzhanoğlu, geçtiğimiz Cuma günü mide kanseri tedavisi gördüğü PAÜ Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Oğuzhanoğlu, vasiyetinde bedenini öğrencilerinin anatomi eğitimi için bağışladığını belirtmesi üzerine eşi kendisi gibi akademisyen olan Prof. Dr. Nalan Oğuzhanoğlu'nun da onayıyla bedeni bağışlandı.
Denizli'de mide kanseri sonucu hayatını kaybeden ve bedenini öğrencilerinin eğitimi için kadavra olarak bağışlayan Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Oğuzhanoğlu için görev yaptığı hastanede tören düzenlendi. Prof. Dr. Esat Adıgüzel, törende yaptığı konuşmada; “Oğuzhanoğlu, vefatının ardından bıraktığı bedeniyle bilime ışık tutmaya devam edecek. Bir hocanın kendi vücudunu öğrencilerine adaması çok önemli… Kendimi çok zor tutuyorum. 22 yıldır tanışıyoruz. Hiç olmayacak yerlerde deneyler yaptı. Biz onunla çok şeyler paylaşıyorduk. Çok derin bir insandı.
Onun vasiyetiydi bilimin galibiyeti. Kendisinin ve pek çok insanın yaşamını sonlandıran kanser ve daha nice amansız hastalıklara karşı insanların galip gelmesinin yolunun ancak bilimle ve iyi hekimlerin emeği ile mümkün olacağından bedenini eğitim için bağışladı. Bunu belki de onun hocalık hayatındaki son ders olarak görüyoruz. Bilimi yüceltmek istiyorsak, karanlığın duvarını yıkmak istiyorsak, cehalet ve bağnazlığı yeneceksek onun gibi bir ruh taşımalıyız.
Attila ağabey, kendi öğrencilerinin eğitimi için kendi burada bulunacak. Bana ’Niye buraya alıyorsunuz, başka üniversiteye verseydiniz’ diye soruyorlar. Attila ağabeyin istediği zaten asıl buydu. Biz de elimizden geleni yapacağız. Sizlerin de desteğine ihtiyacımız var. Bu düşünceyi yayabilmek için, tıbbın önüne geçen tıp dışı uygulamaları, cahillerin eline düşmüş hastaları kurtarabilmemiz için bu yolu açabildiğimiz kadar açmak zorundayız. Burada öğrencilerin en büyük dersi aldıklarını sanıyorum."
Bedenini insanlığın emrine hibe etmesi düşüncemin eksiliğini vurguladı. Akademik ünvanlı öğretmen Oğuzhanoğlu naaşını öğrencilerine bağışlamıştır. Kendi öğrencilerinin omuzlarında anatomi salonuna ve öğretmenliğe devam… Ne incelik ve ne yücelik…Bundan ben de dersimi aldım, tüm öğretmenleri saygıyla anarak deyişimi değiştiriyor “öğretmen öldükten sonra da öğretmendir” diyorum. Simone De Beauvoir’ün sözünü çok anlamlı buluyorum. “Hayat hem kendini geliştirmek hem de aşmaktır. Eğer bir şey sürekli aynı durumda kalıyorsa, o zaman yaşamak sadece ölmemektir.”
Bu davranış elbette örneğini toplumda bulacaktır. Bizlerin bir organımızı vermekten imtina ettiğimiz bir zamanda bedeninin tamamını kadavra olarak kullanılmasına müsaade eden insana ancak ve ancak saygı duyulur. Rahmet dileklerimle…