Gömülü Şamdan ve Satranç

Müslüm Üzülmez

13-01-2020 22:47

Çok okuyan, az yazan biriyim. Okumak benim için olmazsa olmaz bir şey. Sürekli okurum. Bazen belli konulara dair (tarih, bilim, felsefe, din, siyaset gibi…) kitapları ya da kimi yazarların kitaplarına yoğunlaşarak peş peşe okurum. Bu aralar da bolca Stefan Zweig’in kitaplarını okuyorum. Okuduklarımdan ikisi hem çok etkiledi hem de çok düşündürdü beni.

Stefan Zweig usta bir yazar. Kurgu ve betimlemelerine hayran kaldım. Sözcükler cümlelerde matematiksel sıralanmış; anlam olarak geometrik, dizilimleri ise adeta aritmetik bir kusursuzluk örneği. Kalemi eline aldığında iç dünyasındaki fırtınaları ve gözlemlerini doğal haliyle yazmış gibi. “Rastladığı insanlar, karşılaştığı olaylar, gizemli bir simya ile, sayfalarda söz dizisine” dönüşmüş. Goethe’nin “İnsanlığa gösteriş yapmaya çalışan süslü nutuklar, sonbaharın kuru yapraklarını hışırdatan rüzgârlar gibi tatsız” özdeyişini kulağına küpe etmiş, sanki. Yazılarında yaşamın ve de mutluluğun tadına daha derinlerden varılmasını amaçlamış: İnsanca yaşamaya çağrılar var!

Stefan Zweig, Gömülü Şamdan kitabında çok farklı bir konuyu tarihi imgelerle ve de güzel bir anlatımla dantel gibi işlemiş. Beni oldukça düşündürdü. Okuduğumuzda dini ya da ulusal değerlerin, anlam yüklenmiş şeylerin tarihte nasıl önemli bir işlev gördüğünü; bir nesnenin nasıl insanları bir araya getirdiğini, onları kenetlediğini ve belli bir amaca yönlendirdiğine tanık olmaktayız. Kitapta Hz. Musa’nın idrak ettiği, Hz. Harun’un kutsadığı, Haz. Süleyman’ın evindeki Tanrı masasının üzerinde yer almış kutsal altın şamdan ve şamdanı kurtarmak için seçilen “acıyla sınanmış” Benjamin Marnefesch’in serencamı anlatılmakta.

Şamdanın serüveni kanlı ve uzun tarihi bir yolculuktur. Tarihlendirerek biraz anlatayım. Üzerinde mumların sonsuza kadar yanacağı şamdan önce M.Ö. 597’de Babiller tarafından kutsal mekânı Kudüs’ten alınarak Babil’e taşınır. Sonra Pers Kralı Kiros’un fermanıyla (M.Ö. 538) Babil’den tekrar Kudüs’e geri getirilir. M.S. 70’te Roma İmparatoru Titus Kudüs’ü kuşatır, kutsal tapınağı yakıp şamdan dâhil tüm kutsal emanetler Roma’ya taşınır. M.S. “455 yılının bol güneşli bir haziran günü” Roma’ya giren Vandallar tarafından şamdan ve kutsal emanetler yağmalanarak Kartaca’ya götürülür. “Ancak bir haydudun peşine daima bir başka haydut düşer, birinin güç kullanarak elde ettiği bir şey, onun elinden de güçle çekip alınır.” (s.58) Kartaca 535 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianus’un ordusu tarafından işgal edilir ve şamdanla birlikte yağmalanan tüm zenginlikler başkent Konstantinopolis’e/İstanbul’a taşınır.

Şamdan yollara düştüğünde, Yahudiler de yollara düşmek zorunda kalır. (s.31) Sürgünde yaşamaları kaderleri olur. Romanın kahramanlarından biri olan Haham Eliezer bu yaşamın nasıl bir şey olduğunu şöyle anlatır: “Diğer halklar gibi yataklarımızın altında kendimize ait toprağımız yok, kendi tarlalarımızda tohumumuz da meyve sebzemizde yetişmez. Yaya olarak diyardan diyara gider, mezarlarımız bile yabancı topraklarda kazılır. …halklar arasında yalnız başına ve kimsesiz bir halk olarak kaldık.” (s.44)

Yapılacak tek şey vardır şamdanın kurtarılması. Bunun için yeryüzüne dağılmış Yahudiler seferber olur, kenetlenir ve Benjamin Marnefesch’i şamdanı kurtarması için seçerler. Şamdanın kurtuluşu kavimin kurtuluşu, şamdanın vatanı Kudüs’ten uzak oluşu Yahudilerin yabancı ellerde sürgünlüğünün devam edilişi olarak görülür. Şamdanla Yahudi kavminin kaderleri özdeşleşir artık. Haham Eliezer bunu çok net anlatmaktadır: “Bu dünyada hiçbir eser bu yedi kollu şamdan kadar kutsal ve eski değildir ve çağlar boyu yeryüzünde bu kadar uzun yolu geride bırakmamıştır, bütünlüğümüzün ve saflığımızın ifadesi olarak geçmişte ve bugün sahip olduğumuz her şey arasında en değerli güvencemizdir o. Ve onun ne zaman ışığı sönüp yok olursa, bizim de yazgımız karanlığa mahkûm olur.” (s.53) “Şamdan Kudüs’e geri döndüğünde, kendi sürgününe son verecek ve kavmi kurtarılan kendi sembolünün etrafında yeniden bir araya getirecek”tir (s.80). “Sürekli kovulup sürülenler ve ezelden beri zulme uğrayanlar olarak kurtarılmayı beklemiş olmasalardı nasıl yaşayabilirlerdi zaten?” (s.117)

Kendi devletlerini kurmayanların ya da kuramayanların geleceğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu ve yok olmayla karşı karşıya bulundukları tarihin öğrettiği bir gerçek. Ezilen, sürgün edilen, göçe zorlanan, baskı gören mazlum halkların, inanç gruplarının, ulusal azınlık mensuplarının Gömülü Şamdan’dan öğrenecekleri bir şeylerin olduğunu düşünüyorum. Güncel, okunmasında fayda var.

(Stefan Zweig, Gömülü Şamdan, Venedik Yayınları, (Çev: Recep Özbay), 2019 İstanbul.)

Stefan Zweig’inSatranç’ı ise beni fazlasıyla düşündürdü ve etkiledi. Etkilemesinin altında yatan neden, 1982-1984 yılları arasında Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi’nde değişik koğuş ve hücrelerde tutuklu olarak bulunmamdan kaynaklanıyor. Cezaevinde iki “Ben” vardım. Biri cezaevinde tutuklu olan, robot gibi havalandırma ya da koğuşta marş söyleyen, otomatiğe bağlanmış gibi marşların sözleri kendiliğinden ağzından dökülen ya da emir tekrarı eden bendi. Diğeri ise hayaller kuran, eşiyle geleceğe dair planlar yapan, çocuklarıyla oynayan, akrabalarıyla dertleşen; arkadaşlarıyla Diyarbakır’da kahvelerde çay içip sohbet eden, Ergani’de Makam dağı eteklerinde bahçelerde subaşlarında eğlenip tartışan, İstanbul’da Boğaz’da rakı içen. Yani ikili bir var oluş yaşıyordum: Bedenimle tutsak, hayallerimle özgürdüm.

Bu deneyimi yaşamış biri olarak açıkçası Satranç’ı biraz stresli okudum. Öykünün kahramanı Dr. B., benden farklı, çok daha ileri boyutta, o da ikili bir var oluş yaşıyor. Olay şöyle gelişir. Gestapo tarafından psikolojik işkence amaçlı özel bir odaya kapatılan ve uzunca bir süre hiçbir şeyin olmadığı bu odada tek başına tutulan, soyutlanan, tümüyle hiçliğin içine itilen ve uzun bir aranın ardından sorgulama için odadan çıkartılan Dr. B., bir rastlantı sonucu, eline bir satranç kitabı geçirir. Satranç bilmemesine rağmen, odada tek başına olmanın vermiş olduğu can sıkıntısıyla bu kitap sayesinde satranç oyunun tüm inceliklerini kuramsal olarak öğrenir. Satranç tahtası ve taşlarının olmamasını önemsemez. Tıpkı bizim Diyarbakır 5 Nolu’da yaptığımız gibi, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla ve kareli desenlere sahip yatak çarşafının altmış dört karesiyle, sonra da tümüyle zihninde üç boyutlu olarak oynar. Farkımız, bizler zihinde değil, satrancı koğuş ya da hücre arkadaşlarımızla oynardık. Dr. B., böylece zihnin sonsuz alanında çift taraflı düşünerek farklı iki rakibi/kişiliği yaşar, yani kendini siyah ve beyaza bölüp ikili bir var oluş özelliği kazanır ve sonuçta çok iyi bir satranç ustası olur. Hiçliği yok eden bir uğraşı edinir, ancak bu tutkusu, “satranç zehirlenmesi” yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi edilir, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi beş yıl eline satranç taşı almamış olsa da, bir gün New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde, gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu kazanarak herkesi şaşırtır: İkili bir var oluş oyunda mucizevi etkisini gösterir.

Satranç’ın konusu, kurgusu, anlatımı ve kahramanının ruhsal gelgitleri incelikle işlenmiş, çok güzel ve ilginç. Okunması gereken kitaplardan biri olarak düşünüyorum. (S. Zweig, Satranç, Çev: Ahmet Cemal, TİB Kültür Yayınları, 2012 İstanbul.)

Okunanların anlamı okuyanın ruh haline bağlı olarak değişebilir. Ben, Gömülü Şamdan ve Satranç’ı böyle okudum. Hürmetle…

 

 

 

DİĞER YAZILARI Sömürgecilik ve Shakespeare’in Fırtına’sı 01-01-1970 03:00 Rüya, Rüya Yorumlama, Rüyam 01-01-1970 03:00 Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi” 01-01-1970 03:00 Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj 01-01-1970 03:00 Tarih ve Beklenen Öcalan Çağrısı  01-01-1970 03:00 Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? 01-01-1970 03:00 Herkes Kendi Hayatının Yükünü Taşır 01-01-1970 03:00 “Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi”ne Dair 01-01-1970 03:00 “Jiyana Nîvkuştiyan” 01-01-1970 03:00 Beşir Doğan Yoldaşımın Anısına… 01-01-1970 03:00 Hoşot (Dicle) Anıları ve Önemli Bir Öneri 01-01-1970 03:00 “Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı” Yazıma Gelen Yorumlar 01-01-1970 03:00 “Yaşam-Jiyan” Resim Sergisine Dair 01-01-1970 03:00 Güzel İnsan Kamil Sümbül’ün Ardından 01-01-1970 03:00 Hafız, İskân Azizoğlu ve Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Bir Çevirmen, Bir Kitap ve... 01-01-1970 03:00 Hafız, Nişo ve Kavalın Büyülü Gücü 01-01-1970 03:00 Eğitim Aykırı İnsanlar Yetiştirmeli 01-01-1970 03:00 Genç Bir Yazarımız: Neçirvan Bozkaplan 01-01-1970 03:00 HOROZLAR NEDEN ÖTÜYOR? 01-01-1970 03:00 Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı 01-01-1970 03:00 Ses Evreninde Efsunlu Bir Rum Kızı: EFTALYA 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin...”(2) 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…”(1) 01-01-1970 03:00 Dengbêj Gulo’nun Ardından Kılamlar Yetim Kaldı! 01-01-1970 03:00 Dengbêj Zifqarê Gulo’nun Ardından... 01-01-1970 03:00 4. Çermik Kitap Fuarı İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor 01-01-1970 03:00 “Yok Sessizlikten Başka Sesimiz” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -3 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -2 01-01-1970 03:00 “Devlet Aklı İnsan Merkezli Olmalı” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar-1 01-01-1970 03:00 Öfkelilerin Öfkesi: “Yeraltı Edebiyatı” 01-01-1970 03:00 “Olası Bir Dicle Romanına Katkı” ve Hafız’ın Sözsüz Ezgileri 01-01-1970 03:00 Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? 01-01-1970 03:00 Bilgisayarla tanışmam ve “kâinatın hâkimleri” 01-01-1970 03:00 Belalı Sevdalımız: MAKİNELER 01-01-1970 03:00 “Kara Yara”nın Romanı: Önce Kuşlar Öldü 01-01-1970 03:00 “Hafız Zülfo’nun Kavalı Ergani İstasyonunu İnletiyordu” 01-01-1970 03:00 Geçmişe Bir Yolculuk ve Bir Demet Şiir 01-01-1970 03:00 Recep Maraşlı’nın Kitabı: Pasolini’nin Filmi ve Diyarbakır 5 No’lu 01-01-1970 03:00 Teknolojik İşsizlik ve Gelecek Korkusu 01-01-1970 03:00 Ütopya, Distopya ve “Çalışılmayan Bir Dünya” Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri Üzerine 01-01-1970 03:00 Gül, Gulan, Anam 01-01-1970 03:00 Bir Fotoğraf Bazen Çok Şey Anlatır 01-01-1970 03:00 Fersûde [فرسوده]/ Erganili Mesud [ارغنيلى مسعود] 01-01-1970 03:00 Demokratik Tartışma Kültürü Üzerine 01-01-1970 03:00 Ukrayna-Rusya Savaşından Çıkardığım Bir Sonuç 01-01-1970 03:00 Kötülük ve Pislikler Çoğunlukla Kutsallık Adına Yapılır 01-01-1970 03:00 Tez ve Antitez Değiştiyse, Sentez de Değişmek Zorundadır 01-01-1970 03:00 Strateji, Gelecek, Kavramsal Tohumlar 01-01-1970 03:00 “Büyük Dönüşüm”, Korona, Geleceğimiz 01-01-1970 03:00 Elbet Gün Ağarır Anne(1) 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya’nın Kanayan Yarası 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 “Bêje çiyayêreş, ceylanı nasıl yem ettin kurda” 01-01-1970 03:00 Düşünmenin Düşünülmesi 01-01-1970 03:00 Kardeşime Gece Gelen Şiir 01-01-1970 03:00 Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Arzu Hayatın Kayıtsızlık Ölümün Belirtisidir 01-01-1970 03:00 Erganililer Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kongresinden İzlenimler 01-01-1970 03:00 Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri 01-01-1970 03:00 ÇERMİK HALKINA SAYGI İLE DUYURULUR, 01-01-1970 03:00 Kapitalizmin Mutasyonu, Yenilgimiz ve Yeniden Düşünmek 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Kumar, Dostoyevski ve Babam 01-01-1970 03:00 Sıradan Küçük İnsanlar… 01-01-1970 03:00 TÖS İle İlgili Arşivimde Bulunan Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi 01-01-1970 03:00 Bir İstihbaratçının Kaleminden Mezopotamya’nın İşgali 01-01-1970 03:00 Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı 01-01-1970 03:00 Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar 01-01-1970 03:00 Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi 01-01-1970 03:00 Dicle İlk Öğretmen Okulu İle İlgili Aldığım Bir Yazı 01-01-1970 03:00 Dostum Misbah Hicri’nin ardından… 01-01-1970 03:00 Şiir Okuyan Garip Bir Adam 01-01-1970 03:00 Dönemin Marazi Belirtileri 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (II) 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (I) 01-01-1970 03:00 Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz? 01-01-1970 03:00 Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE 01-01-1970 03:00 Bilimin Seyri, Paradigmalar ve COVID-19 01-01-1970 03:00 'Sosyal Mesafe' mi, 'Fiziksel Mesafe' mi? 01-01-1970 03:00 Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor 01-01-1970 03:00 Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok 01-01-1970 03:00 Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik 01-01-1970 03:00 Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı:HAFIZ ZÜLFİ YOKUŞ(1) 01-01-1970 03:00 Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme 01-01-1970 03:00 Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki IşıkYILMAZ GÜNEY 01-01-1970 03:00 Çiçek Kar Altında Yeşerir 01-01-1970 03:00 Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz:Anton Çehov 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 “Savaş ve Amerikan Ekonomisi” 01-01-1970 03:00 Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül? 01-01-1970 03:00 İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932) 01-01-1970 03:00 Bilimkurgu Sadece Bilimkurgu Değildir 01-01-1970 03:00 İyi Kötü, Güzel Çirkin… 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (II) 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (I) 01-01-1970 03:00 Ben Sevgili Dayımı Türkiye Önemli Bir Değerini Yitirdi 01-01-1970 03:00 Bahar, Gül ve Bir Mayıs 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-2 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-1 01-01-1970 03:00 Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek 01-01-1970 03:00 Yapay Zekâya Kai-Fu Lee’nın Yaklaşımı-2 01-01-1970 03:00 Yapay ZekâyaKai-FuLee’nın Yaklaşımı-1 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri 01-01-1970 03:00 İki Dosttan İki Kitap – Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Bazı şeyleri unutmamak için yazmak Lazım 01-01-1970 03:00 “İdama Yürüyen Adam” 01-01-1970 03:00 “Arkamdan kimse ağlamasın” 01-01-1970 03:00 Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir 01-01-1970 03:00 Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine 01-01-1970 03:00 Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… 01-01-1970 03:00 Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır 01-01-1970 03:00 Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni 01-01-1970 03:00 Bir Tatlı Yanılgı: “Görünüyorum O Halde Varım” 01-01-1970 03:00 Ağza Giren İnsanı Kirletmez Ağızdan Çıkan Kirletir 01-01-1970 03:00 Adnan Aral’ın Ardından… 01-01-1970 03:00 İşimiz Zor 01-01-1970 03:00 “Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar” 01-01-1970 03:00 3.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 2.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 1.NUH’UN ADAMI ENVER ATILGAN’IN ANISINA 01-01-1970 03:00