Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz:Anton Çehov

Müslüm Üzülmez

03-02-2020 17:44

Müslüm Üzülmez Yazdı: Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz: Anton Çehov

Bu yazımda dünyaca ünlü Rus yazarı Anton Çehov’u anlatmaya çalışacağım. Çehov, despot bir babanın ve kişiliği sinik bir annenin çocuğu olarak 1860 yılında Rusya’nın Taganrog şehrinde dünyaya gelir. Cin gibi altı kardeşiyle birlikte zorluklar içinde yaşar. Zor koşullar ve baba baskısı kendisini yıldırmaz; lise öğrenimini Taganrog’da, tıp öğrenimini de Moskova’da tamamlayarak doktor olur. Kardeşine; “Yasal karım olan tıp dışında, bir de metresim var: Edebiyat” (s.90) dese de, aslında “metres”i onu “yasal eş”i tıptan daha çok ilgilendirir. Doktorluğuyla değil, öykü ve piyesleriyle şöhretin doruklarına ulaşır. Zirvedeyken 2 Temmuz 1904’te Almanya’da hayata gözlerini yumar, 9 Temmuz’da Moskova’da toprağa verilir.

Çehov, öykü yazmaya lise yıllarında başlar. Tıp okurken ailenin geçimine katkı sağlamak için öykü yazmaya hız verir ve peş peşe yazdığı metinleri sanat dergilerine gönderir. Çok geçmeden ustalaşır, edebiyat dünyasına adım atar ve Rusya’da ünlü bir yazar olur. Kısa ömrünün son yirmi beş yılında çok sayıda öykü ve az sayıda piyes yazarak dünya edebiyatında saygın bir yer edinir. Türkiye’de de eserleri zevkle okunan tanınmış bir yazardır.

Öykü ve piyeslerinde yoksul köylüleri, aristokratları, toprak ağalarını, sanayicileri, işçileri, esnaf ve tüccarları, doktorları, avukatları, polisleri, subayları, eczacıları, öğretmenleri, papazları, zangoçlar, yani Rusya’nın insan yapısını olduğu hâliyle anlatır. Tüm duyargaları çalışır bir vaziyette insanları gözlemleyip ince, biraz da hüzünlü mizahi bir üslupla fotoğraflarını çeker gibi yazarak topluma ayna tutar. İnsanları yargılamadan, suçlamadan, kahramanlarını övme veya suçlamaya girişmeden, her hangi bir konuda yan tutup okuru etkilemeye çalışmadan sadece ne durumda olduklarını gösterir. Hiçbir zaman çözüm yolunu göstermez, okuyucuyu çözüm yolunu aramaya zorlar. Çözüm yolunu göstermenin sanatçıların işi olmadığını söyler.

Bu tutumu olup bitenlere karşı duyarsız ya da tarafsız demek değildir. Örneğin, Fransa’da 1984 yılında haksız yere cezalandırılan AlfretDreyfus’un davası ve bu dava sürerken ünlü yazar ÉmileZola’nın cumhurbaşkanına yazdığı “Suçluyorum” başlıklı açıklaması karşısında kabına sığmaz olur: “Zola, soylu bir insan… ve ben onun atılımlarıyla coşuyorum. Fransa olağanüstü bir ülke ve onun olağanüstü yazarlar var”(s.239) diye tarihe not düşer. Zola’ya saldırdıkları ölçüde ona hayranlık duyar. Sonrasında, A. Hotiayintseva’ya şunları yazar: “Bana, Zola’nın haklı olduğuna hep inanıyor musun diye soruyorsunuz. Ben de size soruyorum: Beni gerçekten o kadar kötü mü bellemişsiniz ki, bir an olsun, Zola’dan yana olduğumdan kuşkuya düşüyorsunuz? Şimdi onu ağır cezada yargılayan insanlar, bütün generaller ve soylular sınıfından tanıklar, bence onun tırnaklarının bir tekine bile değmezler.”(s.240)

Anton Çehov’un hayat mücadelesi, ailesini koruyucu şemsiyesi altına alışı ve ilişkileri, hayata ve sanata bakışı, öykü ve piyeslerini yazım serüvenleri, Sahalin adasında bulunan kürek mahkûmlarını izlemeye gidişi, F. Mihayloviç Dostoyevski ve İvan Turgenyev’e dair düşünceleri, “yaşlı peygamber” Lev Tolstoy ve Maksim Gorki ile buluşmaları ve ilişkileri, bir sanatçı olarak politikaya karşı tutumu, aşkları, insanlara yardımcı olma istek ve çabaları, bir doktor olarak insanlara yardıma koşarken kendi hastalığını önemsememesi düşündürücü, ilginç ve öğretici. Ölümü ise kendi şanına yakışır güzellikte nefis bir vedalaşma.

Çehov hastalığını önemsemeden sürekli çalışan ve yazan bir dâhiydi. Çileli disiplinli çalışmasından dolayı kendisiyle ilgili: “Manastırlara dinsizler alınsaydı ve insan dua etmeyebilseydi, keşiş olurdum”(s.203) diye yazacaktır bir gün. Sık gezmelerine, devamlı dostlarıyla bir araya gelmelerine, hastalığını aldırmazlığına ve hızlı çalışma temposuna ne yazık ki vücuda fazla dayanamaz, kırk dört yaşına girdiğinde artık çok hastadır, veremdir, sürekli kan tükürmektedir. Bir erkek kardeşi ve halası veremden öldüğü için hastalığını “aile hastalığı” olarak tanımlar. Hastalığının ileri aşamasında Moskova’da kendisini muayene eden doktor Almanya’da ünlü bir doktora gitmesini önerir. 15 Haziran 1904 tarihinde eşi Olga ile birlikte Almanya’ya gider. Verem uzmanı doktorun ilk müdahalesinden sonra biraz rahatlar gibi olur. Ama sonrasında bir gün yataktan uyanınca doktor ister. Bu, hayatında ilk defa yaptığı bir şeydir. O gün yaşananları HenriTroyat şöyle yazacaktır sonradan:

“Pencere ardına dek açık olmasına karşın, Çehov’un alnı ter içindeydi. Soluğu kesiliyordu. Dr. Schwöhrer, sabahın ikisinde geldi. Onu görünce Çehov, yastıktan başını kaldırdı. …Doktor ona hemen bir kâfuri iğnesi yaptı. Sonra, kalp yanıt vermeyince, bir oksijen tüpü getirmelerini istedi. Sonuna dek bilinçli olan Çehov, kesik kesik bir sesle karşı çıktı. «Artık her şey gereksiz. Tüp gelmeden önce, bir kadavra olacağım.» O zaman, Dr. Schwöhrer bir şişe şampanya getirtti.

Çehov kendisine uzatılan bardağı aldı ve Olga’ya dönerek, acınası bir gülümsemeyle: «Nicedir şampanya içmemiştim» dedi. Şampanyayı yudum yudum içti. Ve sol yanına uzandı. Biraz sonra, nefes almıyordu artık. Yaşamdan ölüme geçmişti, her zamanki sadelikle. Günlerden 2 Temmuz 1904’tü. Küçük sarkaçlı saat, sabahın üçünü gösteriyordu. Siyah kanatlı bir gece kelebeği pencereden içeri girmiş, yanan lambaya çarpıyordu deli deli. Cenazenin dört bir yanındaki bu yoğun çırpınma, sonunda, çekilmez oluyordu. Birkaç avutma sözcüğünden sonra, doktor çekip gitti. Birden, neşeli bir patlama oldu: Şampanya şişesinin tıpası fırlamış ve köpükler, şişenin ağzında boncuk boncuk olmuştu. Kelebek, açık pencereyi buldu ve sıcak gecede yitip gitti. Sonradan, sessizlik ve hareketsizlik oldu yeniden. Sonunda gün ışıdı, kuşların cıvıltıları ve yaprakların hışırtıları ile. Olga, büyülenmiş gibi, kocasının yüzünden ayıramıyordu gözlerini. Dingin, gülümseyen, ve her şeyden haberli bir yüzdü bu. Olga şöyle yazacaktı: «Hiçbir insan sesi duyulmuyordu, günlük yaşamın çalkantısı yoktu, yalınız güzellik, dinginlik ve ölümün büyüklüğü vardı.» ”(s.289-290)

HenriTroyat, ÇEHEV (Yaşamı/Sanatı), Çev: Vedat Günyol, Ada Yayınları, 1984.

 

 

 

 

 

DİĞER YAZILARI Cep Telefonları Tespihlerin Pabucunu Dama mı Atıyor? 01-01-1970 03:00 Sömürgecilik ve Shakespeare’in Fırtına’sı 01-01-1970 03:00 Rüya, Rüya Yorumlama, Rüyam 01-01-1970 03:00 Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi” 01-01-1970 03:00 Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj 01-01-1970 03:00 Tarih ve Beklenen Öcalan Çağrısı  01-01-1970 03:00 Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? 01-01-1970 03:00 Herkes Kendi Hayatının Yükünü Taşır 01-01-1970 03:00 “Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi”ne Dair 01-01-1970 03:00 “Jiyana Nîvkuştiyan” 01-01-1970 03:00 Beşir Doğan Yoldaşımın Anısına… 01-01-1970 03:00 Hoşot (Dicle) Anıları ve Önemli Bir Öneri 01-01-1970 03:00 “Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı” Yazıma Gelen Yorumlar 01-01-1970 03:00 “Yaşam-Jiyan” Resim Sergisine Dair 01-01-1970 03:00 Güzel İnsan Kamil Sümbül’ün Ardından 01-01-1970 03:00 Hafız, İskân Azizoğlu ve Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Bir Çevirmen, Bir Kitap ve... 01-01-1970 03:00 Hafız, Nişo ve Kavalın Büyülü Gücü 01-01-1970 03:00 Eğitim Aykırı İnsanlar Yetiştirmeli 01-01-1970 03:00 Genç Bir Yazarımız: Neçirvan Bozkaplan 01-01-1970 03:00 HOROZLAR NEDEN ÖTÜYOR? 01-01-1970 03:00 Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı 01-01-1970 03:00 Ses Evreninde Efsunlu Bir Rum Kızı: EFTALYA 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin...”(2) 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…”(1) 01-01-1970 03:00 Dengbêj Gulo’nun Ardından Kılamlar Yetim Kaldı! 01-01-1970 03:00 Dengbêj Zifqarê Gulo’nun Ardından... 01-01-1970 03:00 4. Çermik Kitap Fuarı İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor 01-01-1970 03:00 “Yok Sessizlikten Başka Sesimiz” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -3 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -2 01-01-1970 03:00 “Devlet Aklı İnsan Merkezli Olmalı” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar-1 01-01-1970 03:00 Öfkelilerin Öfkesi: “Yeraltı Edebiyatı” 01-01-1970 03:00 “Olası Bir Dicle Romanına Katkı” ve Hafız’ın Sözsüz Ezgileri 01-01-1970 03:00 Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? 01-01-1970 03:00 Bilgisayarla tanışmam ve “kâinatın hâkimleri” 01-01-1970 03:00 Belalı Sevdalımız: MAKİNELER 01-01-1970 03:00 “Kara Yara”nın Romanı: Önce Kuşlar Öldü 01-01-1970 03:00 “Hafız Zülfo’nun Kavalı Ergani İstasyonunu İnletiyordu” 01-01-1970 03:00 Geçmişe Bir Yolculuk ve Bir Demet Şiir 01-01-1970 03:00 Recep Maraşlı’nın Kitabı: Pasolini’nin Filmi ve Diyarbakır 5 No’lu 01-01-1970 03:00 Teknolojik İşsizlik ve Gelecek Korkusu 01-01-1970 03:00 Ütopya, Distopya ve “Çalışılmayan Bir Dünya” Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri Üzerine 01-01-1970 03:00 Gül, Gulan, Anam 01-01-1970 03:00 Bir Fotoğraf Bazen Çok Şey Anlatır 01-01-1970 03:00 Fersûde [فرسوده]/ Erganili Mesud [ارغنيلى مسعود] 01-01-1970 03:00 Demokratik Tartışma Kültürü Üzerine 01-01-1970 03:00 Ukrayna-Rusya Savaşından Çıkardığım Bir Sonuç 01-01-1970 03:00 Kötülük ve Pislikler Çoğunlukla Kutsallık Adına Yapılır 01-01-1970 03:00 Tez ve Antitez Değiştiyse, Sentez de Değişmek Zorundadır 01-01-1970 03:00 Strateji, Gelecek, Kavramsal Tohumlar 01-01-1970 03:00 “Büyük Dönüşüm”, Korona, Geleceğimiz 01-01-1970 03:00 Elbet Gün Ağarır Anne(1) 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya’nın Kanayan Yarası 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 “Bêje çiyayêreş, ceylanı nasıl yem ettin kurda” 01-01-1970 03:00 Düşünmenin Düşünülmesi 01-01-1970 03:00 Kardeşime Gece Gelen Şiir 01-01-1970 03:00 Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Arzu Hayatın Kayıtsızlık Ölümün Belirtisidir 01-01-1970 03:00 Erganililer Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kongresinden İzlenimler 01-01-1970 03:00 Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri 01-01-1970 03:00 ÇERMİK HALKINA SAYGI İLE DUYURULUR, 01-01-1970 03:00 Kapitalizmin Mutasyonu, Yenilgimiz ve Yeniden Düşünmek 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Kumar, Dostoyevski ve Babam 01-01-1970 03:00 Sıradan Küçük İnsanlar… 01-01-1970 03:00 TÖS İle İlgili Arşivimde Bulunan Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi 01-01-1970 03:00 Bir İstihbaratçının Kaleminden Mezopotamya’nın İşgali 01-01-1970 03:00 Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı 01-01-1970 03:00 Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar 01-01-1970 03:00 Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi 01-01-1970 03:00 Dicle İlk Öğretmen Okulu İle İlgili Aldığım Bir Yazı 01-01-1970 03:00 Dostum Misbah Hicri’nin ardından… 01-01-1970 03:00 Şiir Okuyan Garip Bir Adam 01-01-1970 03:00 Dönemin Marazi Belirtileri 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (II) 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (I) 01-01-1970 03:00 Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz? 01-01-1970 03:00 Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE 01-01-1970 03:00 Bilimin Seyri, Paradigmalar ve COVID-19 01-01-1970 03:00 'Sosyal Mesafe' mi, 'Fiziksel Mesafe' mi? 01-01-1970 03:00 Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor 01-01-1970 03:00 Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok 01-01-1970 03:00 Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik 01-01-1970 03:00 Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı:HAFIZ ZÜLFİ YOKUŞ(1) 01-01-1970 03:00 Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme 01-01-1970 03:00 Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki IşıkYILMAZ GÜNEY 01-01-1970 03:00 Çiçek Kar Altında Yeşerir 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Gömülü Şamdan ve Satranç 01-01-1970 03:00 “Savaş ve Amerikan Ekonomisi” 01-01-1970 03:00 Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül? 01-01-1970 03:00 İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932) 01-01-1970 03:00 Bilimkurgu Sadece Bilimkurgu Değildir 01-01-1970 03:00 İyi Kötü, Güzel Çirkin… 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (II) 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (I) 01-01-1970 03:00 Ben Sevgili Dayımı Türkiye Önemli Bir Değerini Yitirdi 01-01-1970 03:00 Bahar, Gül ve Bir Mayıs 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-2 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-1 01-01-1970 03:00 Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek 01-01-1970 03:00 Yapay Zekâya Kai-Fu Lee’nın Yaklaşımı-2 01-01-1970 03:00 Yapay ZekâyaKai-FuLee’nın Yaklaşımı-1 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri 01-01-1970 03:00 İki Dosttan İki Kitap – Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Bazı şeyleri unutmamak için yazmak Lazım 01-01-1970 03:00 “İdama Yürüyen Adam” 01-01-1970 03:00 “Arkamdan kimse ağlamasın” 01-01-1970 03:00 Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir 01-01-1970 03:00 Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine 01-01-1970 03:00 Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… 01-01-1970 03:00 Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır 01-01-1970 03:00 Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni 01-01-1970 03:00 Bir Tatlı Yanılgı: “Görünüyorum O Halde Varım” 01-01-1970 03:00 Ağza Giren İnsanı Kirletmez Ağızdan Çıkan Kirletir 01-01-1970 03:00 Adnan Aral’ın Ardından… 01-01-1970 03:00 İşimiz Zor 01-01-1970 03:00 “Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar” 01-01-1970 03:00 3.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 2.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 1.NUH’UN ADAMI ENVER ATILGAN’IN ANISINA 01-01-1970 03:00