“Kara Yara”nın Romanı: Önce Kuşlar Öldü

Müslüm Üzülmez

14-11-2022 08:36

Müslüm Üzülmez

 İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Sovyetler Birliği’ne bağlı Kızıl Ordu Hitler faşizminin kalbi Berlin’e girdi ve paralel olarak aynı zamanda Amerika Avrupa’ya bir çıkartma yaparak bazı ülkelere yerleşti. Savaşın sonunda yapılan bir anlaşmayla da sadece Avrupa değil, dünya ikiye bölündü: Bir tarafta ABD’nin başını çektiği emperyalist-kapitalist blok, diğer tarafta Sovyetler Birliği’nin başını çektiği sosyalist blok. Ve bu bölünme sonrasında ABD ve Sovyetler Birliği arasında yaşanan kıran kırana rekabet ve yarışmanın bir sonucu olarak tüm dünyada “Soğuk Savaş” rüzgârı esmeye başladı, hem de çok sert.

 Soğuk savaşın başladığı yıllarda Türkiye’de Demokrat Parti iktidarda olup Adnan Menderes başbakandır. Adnan Menderes yönetimi bu dönemde ABD’yle sıcak ilişkiler kurarak ABD’ye tüm kapıları gizli ya da aşikâr açtı. ABD yönetimi de Türkiye’yi kendisine bağımlı hale getirmek için kapsamlı yoğun bir çalışmanın içine girdi. Soğuk savaşla birlikte artık her şey bu savaşın ya öznesi ya da nesnesi durumuna geldi. 23 Haziran 1954’te “Askerî Kolaylıklar Antlaşması” ve daha sonrasında imzalanan çok sayıdaki ikili antlaşmalarla Türkiye’de bir yandan ABD askeri üs ve tesisler kurulup açılmaya başlanırken, diğer yandan da ilkokul öğrencilerine ABD’den hibe olarak gelen süt tozu, kek, balık yağı dağıtılmaya başlandı. “Barış Gönüllüleri” adı altında birçok CIA ajanı ise her yerde çalışmalarını gönül rahatlığıyla aleni sürdürür oldu.

 ABD’nin yardım(!) kampanyalarından biri de 1955 yılında Marshall Planı kapsamında süneye, yani kımıl böceğine karşı korunaklı olan ilaçlanmış tohumluk buğdayların göndermesidir. Halk arasında Kara YaraBirîna Reş olarak tanımlanan amansız hastalık işte bu buğdayların gelişiyle başlar. Kimyasal tarım ilaçlarıyla zehirlenmiş yüzlerce ton tohumluk buğday dönemin iktidarı tarafından bölgedeki partili ağa, bey ve ileri gelenlere bedava dağıtılır. Onlardan bir kısmı bu buğdayları el altından a’laf ve zahireciler aracılığıyla darı, arpa ve buğdaydan daha ucuz bir fiyata satarlar. İlk önce zahire dükkânlarının civar ve önlerinde bu buğdayları yiyen serçe, güvercin ve kumrular ölmeye başlar, ama trajik olay anlaşılıncaya kadar insanlar bu ölümlerin nedenini anlayamaz. Ardından da fakir-fukara naçar bazı insanların bu buğdayları ucuz olduğu için satın alıp değirmenlerde öğüterek un yapmaları ve bu unlardan yapılmış ekmekleri yiyen çocukların el, ayak ve yüzlerinde kara yaralar oluşmaya başlar. Küçücük bedenleri kaplayan bu yaraların hemen sonrasında da yüzlerce kız ve erkek çocuk yaşlarına doyamadan ölür, yüzlercesi de sakat kalır.

 Dayım Nurettin Değirmenci Çermik’teki acılı o kara günleri anılarında şöyle anlatır:

 “Kara yara, bütün vücudu sarıyordu. Özellikle, su sıkıntısının olduğu bölgelerdeki insanlar, bu buğdayları yıkamadan değirmene götürdükleri için; felaket daha büyük oluyordu.

 Bazı analar çok titiz olduğu için, onların çocukları kara yara belasını ucuz atlattı. Ancak, fırınlardan satın alınan ekmeklerden de kara yara oluşuyordu. Bu teşhis sonradan yapıldı. İş işten geçtikten sonra. Kara yara kasabayı kavurduktan sonra, gerekli önlemler alınmaya başlandı. O zamana kadar zaten ilaçlı buğdaylar bitmişti.” (1960’lı Yıllardan Bir Kesit ÇERMİK, İstanbul 2002, s. 231-232)

 1960 öncesinde Diyarbakır ve çevresi hem ekonomik nedenlerle hem de Kürt nüfusa sahip olması nedeniyle geri kalmışlık ve ulusal baskının yoğun yaşandığı sıkıntılı bir durumdadır. Eğitim oranı düşük, işsizlik ve yoksulluk diz boyudur. Kara yara hastalığı ortaya çıktığında bu nedenle Diyarbakır başta olmak üzere Kürt nüfusun yoğun yaşadığı illerde korkunç acılara sebep oldu; toplumun vicdanında derin yaralar açtı. Başka bölgelerde, yani Ege’de, Trakya’da, Karadeniz’de bu hastalık yaşandı mı, bilmiyorum, maalesef bu konuda bir bilgiye sahip değilim. Ama coğrafi bölge olarak neresi olursa olsun, bu hastalığa yakalanan çocuklar dönem iktidarının “kara leke”sini yaşamları boyunca hep bedenlerinde taşıdı ve halen de taşıyor.

 Musa Anter, bu korkunç olaydan etkilenerek 1959 yılında “49’lar Davası”ndan tutukluyken İstanbul-Harbiye’de hücrede Brîna Reş (Kara Yara) adlı piyesini yazar ve eser 1965’te yayınlanır. Nazım Hikmet 1959 yılında “Gazete Fotoğrafları Üstüne” üst başlığı altında “Kara Yara” şiirini kaleme alır. Erganili şair Enver Atılgan çok sonraları başka bir facia nedeniyle yazdığı “83 Ölü” başlıklı şiirinde kara yara trajedisine değinir ve bu şiirinde çok önemli bir tespit de yapar: “yeryüzünde ilk kez/ bende görüldü kara yara” diyerek.

 Bu piyes ve şiirlerin yazılışından yıllar sonra, yakın bir zamanda, kara yara hastalığının bir romanı yazıldı. Yazar Vedat Çetin, Önce Kuşlar Öldü(*) adlı bu romanında hastalığın yoğun yaşandığı Ergani’yi merkeze alıp Diyarbakır, Silvan, Hazro, Kulp, Çermik, Çınar, Bismil’de yaşanan kara yara hastalığını anlatarak döneme ayna tutuyor.

 Kitabın yazım sürecinden başından beri haberim olduğu için, romanın çok uzun ve yoğun bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyebilirim. Romanın yazılış sürecinde 1960 öncesinin mekânlarına ve insanların yaşam tarzı ve sosyal ilişkilerine dair elimde olan görsel malzeme ve yazıları göndererek, dönemin kara yarasından etkilenen şahıslarla görüşmelerini sağlamaya çalışarak, sonrasında roman taslağını okuyup düşüncelerimi ileterek yardımcı olmaya çalışmıştım.

 Vedat Çetin sonuçta, Önce Kuşlar Öldü isimli romanında kara yara olayını çok iyi kurgulayıp toparlayarak toplumsal belleğe önemli bir katkı sunmuş. Zaman ve mekân ilişkisi, 1960 öncesi atmosferini yansıtması yerinde, güzel. Hastalığa yakalananların psikolojik davranışlarına dair hassas dokunuşlar ise romana zenginlik katmış: Kara yara illetine yakalananların iç dünyalarının derinliklerinde kopan fırtınaların ne kadarını kendi içlerinde bastırdıkları ne kadarını dışarıya yansıttıklarını, hastalıktan bedeni ve ruhu yaralanmış romanın başkarakteri Musa’nın ağzından iç burkucu bir şekilde anlatılmış.

 Arkadaşımı kutluyorum!

 (*) Vedat Çetin, Önce Kuşlar Öldü, Klaros Yayınları, Eylül 2022, İstanbul, 169 sayfa.

DİĞER YAZILARI Cep Telefonları Tespihlerin Pabucunu Dama mı Atıyor? 01-01-1970 03:00 Sömürgecilik ve Shakespeare’in Fırtına’sı 01-01-1970 03:00 Rüya, Rüya Yorumlama, Rüyam 01-01-1970 03:00 Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi” 01-01-1970 03:00 Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj 01-01-1970 03:00 Tarih ve Beklenen Öcalan Çağrısı  01-01-1970 03:00 Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? 01-01-1970 03:00 Herkes Kendi Hayatının Yükünü Taşır 01-01-1970 03:00 “Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi”ne Dair 01-01-1970 03:00 “Jiyana Nîvkuştiyan” 01-01-1970 03:00 Beşir Doğan Yoldaşımın Anısına… 01-01-1970 03:00 Hoşot (Dicle) Anıları ve Önemli Bir Öneri 01-01-1970 03:00 “Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı” Yazıma Gelen Yorumlar 01-01-1970 03:00 “Yaşam-Jiyan” Resim Sergisine Dair 01-01-1970 03:00 Güzel İnsan Kamil Sümbül’ün Ardından 01-01-1970 03:00 Hafız, İskân Azizoğlu ve Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Bir Çevirmen, Bir Kitap ve... 01-01-1970 03:00 Hafız, Nişo ve Kavalın Büyülü Gücü 01-01-1970 03:00 Eğitim Aykırı İnsanlar Yetiştirmeli 01-01-1970 03:00 Genç Bir Yazarımız: Neçirvan Bozkaplan 01-01-1970 03:00 HOROZLAR NEDEN ÖTÜYOR? 01-01-1970 03:00 Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı 01-01-1970 03:00 Ses Evreninde Efsunlu Bir Rum Kızı: EFTALYA 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin...”(2) 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…”(1) 01-01-1970 03:00 Dengbêj Gulo’nun Ardından Kılamlar Yetim Kaldı! 01-01-1970 03:00 Dengbêj Zifqarê Gulo’nun Ardından... 01-01-1970 03:00 4. Çermik Kitap Fuarı İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor 01-01-1970 03:00 “Yok Sessizlikten Başka Sesimiz” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -3 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -2 01-01-1970 03:00 “Devlet Aklı İnsan Merkezli Olmalı” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar-1 01-01-1970 03:00 Öfkelilerin Öfkesi: “Yeraltı Edebiyatı” 01-01-1970 03:00 “Olası Bir Dicle Romanına Katkı” ve Hafız’ın Sözsüz Ezgileri 01-01-1970 03:00 Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? 01-01-1970 03:00 Bilgisayarla tanışmam ve “kâinatın hâkimleri” 01-01-1970 03:00 Belalı Sevdalımız: MAKİNELER 01-01-1970 03:00 “Hafız Zülfo’nun Kavalı Ergani İstasyonunu İnletiyordu” 01-01-1970 03:00 Geçmişe Bir Yolculuk ve Bir Demet Şiir 01-01-1970 03:00 Recep Maraşlı’nın Kitabı: Pasolini’nin Filmi ve Diyarbakır 5 No’lu 01-01-1970 03:00 Teknolojik İşsizlik ve Gelecek Korkusu 01-01-1970 03:00 Ütopya, Distopya ve “Çalışılmayan Bir Dünya” Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri Üzerine 01-01-1970 03:00 Gül, Gulan, Anam 01-01-1970 03:00 Bir Fotoğraf Bazen Çok Şey Anlatır 01-01-1970 03:00 Fersûde [فرسوده]/ Erganili Mesud [ارغنيلى مسعود] 01-01-1970 03:00 Demokratik Tartışma Kültürü Üzerine 01-01-1970 03:00 Ukrayna-Rusya Savaşından Çıkardığım Bir Sonuç 01-01-1970 03:00 Kötülük ve Pislikler Çoğunlukla Kutsallık Adına Yapılır 01-01-1970 03:00 Tez ve Antitez Değiştiyse, Sentez de Değişmek Zorundadır 01-01-1970 03:00 Strateji, Gelecek, Kavramsal Tohumlar 01-01-1970 03:00 “Büyük Dönüşüm”, Korona, Geleceğimiz 01-01-1970 03:00 Elbet Gün Ağarır Anne(1) 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya’nın Kanayan Yarası 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 “Bêje çiyayêreş, ceylanı nasıl yem ettin kurda” 01-01-1970 03:00 Düşünmenin Düşünülmesi 01-01-1970 03:00 Kardeşime Gece Gelen Şiir 01-01-1970 03:00 Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Arzu Hayatın Kayıtsızlık Ölümün Belirtisidir 01-01-1970 03:00 Erganililer Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kongresinden İzlenimler 01-01-1970 03:00 Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri 01-01-1970 03:00 ÇERMİK HALKINA SAYGI İLE DUYURULUR, 01-01-1970 03:00 Kapitalizmin Mutasyonu, Yenilgimiz ve Yeniden Düşünmek 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Kumar, Dostoyevski ve Babam 01-01-1970 03:00 Sıradan Küçük İnsanlar… 01-01-1970 03:00 TÖS İle İlgili Arşivimde Bulunan Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi 01-01-1970 03:00 Bir İstihbaratçının Kaleminden Mezopotamya’nın İşgali 01-01-1970 03:00 Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı 01-01-1970 03:00 Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar 01-01-1970 03:00 Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi 01-01-1970 03:00 Dicle İlk Öğretmen Okulu İle İlgili Aldığım Bir Yazı 01-01-1970 03:00 Dostum Misbah Hicri’nin ardından… 01-01-1970 03:00 Şiir Okuyan Garip Bir Adam 01-01-1970 03:00 Dönemin Marazi Belirtileri 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (II) 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (I) 01-01-1970 03:00 Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz? 01-01-1970 03:00 Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE 01-01-1970 03:00 Bilimin Seyri, Paradigmalar ve COVID-19 01-01-1970 03:00 'Sosyal Mesafe' mi, 'Fiziksel Mesafe' mi? 01-01-1970 03:00 Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor 01-01-1970 03:00 Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok 01-01-1970 03:00 Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik 01-01-1970 03:00 Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı:HAFIZ ZÜLFİ YOKUŞ(1) 01-01-1970 03:00 Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme 01-01-1970 03:00 Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki IşıkYILMAZ GÜNEY 01-01-1970 03:00 Çiçek Kar Altında Yeşerir 01-01-1970 03:00 Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz:Anton Çehov 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Gömülü Şamdan ve Satranç 01-01-1970 03:00 “Savaş ve Amerikan Ekonomisi” 01-01-1970 03:00 Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül? 01-01-1970 03:00 İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932) 01-01-1970 03:00 Bilimkurgu Sadece Bilimkurgu Değildir 01-01-1970 03:00 İyi Kötü, Güzel Çirkin… 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (II) 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (I) 01-01-1970 03:00 Ben Sevgili Dayımı Türkiye Önemli Bir Değerini Yitirdi 01-01-1970 03:00 Bahar, Gül ve Bir Mayıs 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-2 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-1 01-01-1970 03:00 Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek 01-01-1970 03:00 Yapay Zekâya Kai-Fu Lee’nın Yaklaşımı-2 01-01-1970 03:00 Yapay ZekâyaKai-FuLee’nın Yaklaşımı-1 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri 01-01-1970 03:00 İki Dosttan İki Kitap – Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Bazı şeyleri unutmamak için yazmak Lazım 01-01-1970 03:00 “İdama Yürüyen Adam” 01-01-1970 03:00 “Arkamdan kimse ağlamasın” 01-01-1970 03:00 Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir 01-01-1970 03:00 Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine 01-01-1970 03:00 Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… 01-01-1970 03:00 Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır 01-01-1970 03:00 Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni 01-01-1970 03:00 Bir Tatlı Yanılgı: “Görünüyorum O Halde Varım” 01-01-1970 03:00 Ağza Giren İnsanı Kirletmez Ağızdan Çıkan Kirletir 01-01-1970 03:00 Adnan Aral’ın Ardından… 01-01-1970 03:00 İşimiz Zor 01-01-1970 03:00 “Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar” 01-01-1970 03:00 3.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 2.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 1.NUH’UN ADAMI ENVER ATILGAN’IN ANISINA 01-01-1970 03:00