HOROZLAR NEDEN ÖTÜYOR?

Müslüm Üzülmez

02-10-2023 17:28

Ali Haydar Üzülmez

Hiç düşündünüz mü, horozlar neden ötüyor? Zavallı horozun uykusu gelmez veya içgüdüsel olarak bir an önce sabahın gelmesini ister, erken öter, ahaliyi rahatsız ettiği için boynunu vurulur.

Akşam karanlık çöktüğünde, akşamın olmasını istemez inadına öter, ahali "uğursuzluk getirir" diye-çünkü doğa yasalarına aykırı, ahalinin uyuması, dinlenmesi gerekir- boynu vurulur. Konumuz doğa yasaları ve ahalinin cehaleti değil.

Konumuz: Tabu olan cinselliğimiz.

İnsanların temel ihtiyaçları beslenme, barınma ve üreme/cinselliktir. Beslenme ve barınma konusunda sıkıntılar yaşasak da bir şekilde hal ediyoruz. Bu durumlar daha çok maddi durumumuzla ilgili. Ama üreme, cinsellik konusu yalnız maddiyatla ilgili değil, işin içine aşk, sevgi, kıskançlık gibi duygularda giriyor. Karmaşık ve zor bir konu. İnsanla ilgili. Karşı cinslerin istemesi, birliği gerekli. Birliğin önünde maddi ve manevi bir sürü engel var.

İşimiz zor ve tatlı!

Zoru başarmak, engelleri aşmak, zevkli olanı yaşamak zorundayız.

Soruya dönersek horozlar neden ötüyor?

Köy yerinde sabah ahaliyi uyandırmak için mi?

Yoksa bir an için özgürlüğüne kavuşup, tavukların üstüne çıkıp cinsel hazzı yaşamak, neslini devam ettirmek için mi?

Canlıların doğada varlığını sürdürmesi için üremesi gerekir bunun için de bitkiler döllenir, insanlar ve hayvanlar da cinselliği yaşar.

Bu basit bir kuraldır.

Bitkilerin döllenmesini bir kenara bırakarak, hayvanların ve insanların cinsel yaşamlarına bakalım.

Çocukluk ve gençliğim Diyarbakır/Ergani Üçevler'de bitki ve hayvanların bol olduğu, doğa harikası bir ortamda geçti. Horozlar sürekli öter, aniden tavukların üstüne çıkar. Zaman zaman tavukları kovalar zorla, zaman zamanda -bazen yalandan- ağızına yiyecek alarak tavukları yanına çağırır-bir anlamda onlara kur yapar, onlarla yiyeceğini paylaşır, onların üstüne çıkar o bildiğimiz işi yapar. Sonra da keyifle kanatlarını açarak dişisinin etrafında döner. Haremine yabancı tavuk geldiğinde kabul eder, yabancı horoz geldiğinde ona saldırır.

Güvercin ve kuşlar da mevsimi geldiğinde-ki bu genellikle ilkbahar- mevsimdir. Erkek ve dişi aralarında sevimli bir şekilde kur yapar, erkek dişinin üstüne çıkar çiftleşirler, cinselliği yaşarlar.

Diğer hayvanların çiftleşmesi de gözümüzün önünde olurdu. Atın, eşeğin, ineğin, keçi ve koyunların çiftleşmeleri de gözümüzün önünde, biz oyun oynarken veya çalışırken onlar çiftleşirlerdi. Bunların içinde en ilginç olanı köpeklerin çiftleşme sonrası, ters popo popya dönmeleridir. Büyük bir acı ve hazzın yaşandığı hallerinden belli olan bu durum bazen saatler sürerdi. Çocukluğumda bir kez bu duruma müdahale etmek istedim annem “sakın karışma, günahtır" dedi, geri çekildim. Mart ayında kedilerin sesi zaman zaman bizi rahatsız ederdi. Onların da çiftleşmesi çok hırçındı. Yılanların birbirine sarılarak boyunlarını yarım, bir metre kaldırarak çiftleşirken çıkardıkları sesler, erkek kaplumbağanın dişisinin arkasına sürekli kafa atarak çıkardığı tak tuk sesi ve muradına erip dişisinin üzerine çıkıp "küsladığı"anlar yetmiş yaşına da gelsem belleğimden silinmedi.

Düşünün çocukluğunuzda bütün bunlar gözünüzün önüne oluyor ve son derece normal. Peki, insanlar, daha da önemlisi anneniz babanız bu işi nasıl yapıyor?

İşte orada dur!

Çok ileri gittin!

Orda karanlık perde kapanıyor.

Her şey ayıp ve günah!

Benim niyetim başarabilirsem, geçte olsa bu karanlık perdeyi birazcık da olsa aralamak. Yapılan işin ayıp ve günah olmadığını, bu işin çok normal olduğunu insanlara, özellikle temiz müslümanlara, gençlere, çocuklara anlatmak.

İşimin zor olduğunun bilincindeyim.

Milli Eğitim Bakanı yeni haremlik selamlık okullar açmak istediğini duyurdu. Bakan buna neden ihtiyaç duydu onu bilmiyorum. Her halde inancı gereği. İnancı, beşeri yaşama da müdahale ettiği için o da eline fırsat geçmiş, cennete gitmek için olsa gerek bu işi yapmak istiyor.

Bu işi yapan müslüman ülkelerin durumu ortada ama önemli değil. Cennet varken bu dünyanın ne önemi var!

Batı, cinsellik ilgili sorununu ve kadın erkek eşitliğini kendi inancı çerçevesinde, siyasi ve sosyal yaşamında iyi veya kötü bir şekilde çözüm yoluna koymuş. Kızlar ve erkekler tam olmasa da flört edebiliyor, birlikte olabiliyor. Birbirlerini tanıyarak birlikte yaşıyor veya evleniyorlar.

18 yaşına geldiklerinde aile baskısı veya sorumluluğu üzerlerinden kalkıyor.

“68 Gençlik Hareketi”nin getirmiş olduğu özgürleşmenin keyfini çıkarıyorlar!

Şimdiden sesinizi duyar gibiyim. "Hocam bu bize ters, dinimizce caiz değil, milli değerlerimize aykırı!"

Parantez açarak o zaman hemen sorayım: Adnan Oktar'ın, değişik tarikat ve cemaatlerin haremleri ya da bazı dinci/dinbazların çok eşliliği, yurtlarda, Kur'an kurslarında yapılan çocukların istismarı size ters değil. Bu olanlarda dinen caizdir. Millî değerleriniz ve vicdanınız da bunlardan incinmiyor. Ayrıca şunu da eklemeden geçmeyeyim. Sizin ve sizin arkasında durduğunuz yukarıda ismini sıraladığım zihniyetin nasıl kadına ve paraya - özellikle Dolar ve Euro'ya-düşkün olduğunu da biliyoruz. O nedenle sizlere zaten söyleyecek fazla bir sözüm yok. Benim esas sözüm temiz inançlı müslümanlara ve erdemli dürüst insanlara. Parantezi kapatıyorum.

Amacım sizin yanlış geleneğinizi, törenizi ve tutucu inancınızı tartışmaya açarak üzerinizdeki yükü birazcık da olsa hafifletmek.

Peki, bunu nasıl yapabiliriz?

Ailede ve okulda eğitimle.

Karma eğitimle, cinsellikle ilgili eğitim vererek.

Uygun bir dille, uygun yaşlarda çocuklara her şeyi açıklayarak. Açık konuşarak eğitim vermeliyiz. Öyle "sizi leylekler getirdi" demekle bu iş olmaz.- Unutmayın ki onların ellerinde akıllı cep telefonları var.- Derslere anatomi dersleri koyarak, çocuklar kendi bedenlerini ve karşı cinsin bedenlerini tanıyarak, korunmayı ve cinselliği öğrenerek büyümeli.

Gelişmiş Avrupa ülkeleri müfredatına bakarak bu işi çözebiliriz.

Fakat?!

Fakatı şu: Müslüman toplumların inancı ve geri kalmışlığı-ki bu durumu yöneticileri ve inançları yaratıyor- buna müsaade etmiyor. Bir anlamda bilim ve teknolojideki geri kalmışlık, beceriksizlik müslümanları korkutuyor. İçe kapanıyorlar. Müslüman erkeler kadınları kapanmaya zorluyorlar. Kız çocukları haremlik selamlık okullara, kadınları eve kapatmaya çalışıyorlar (Taliban'ın yaptığı gibi).

Ama diğer taraftan müslüman toplumlar bu yaşam biçimine ve özgürlüğe gıpta ile bakıyorlar. Onlar gibi yaşamak, Avrupa'ya göç etmek istiyorlar.

Dikkat ederseniz zengin Müslüman Ülkelere gitmiyorlar.

Ancak Batıya gidenlerin birçoğu da Batı toplumuna entegre olamıyor, kendi içlerinde geto hayatı yaşıyor, yer yer hırçınlaşıp, saldırganlaşıyorlar.

Normal olan bir fiili(cinselliği)anormal olarak gösterip, kendi kendilerini ve insanlığı mutsuz ediyorlar. Oysa yapmamız gereken şey çok basit: Normalleşmek...

Doğaya uyum sağlamak. Onun bize sunduğu nimetleri-cinsellikte dâhil- en iyi şekilde yaşamak. Bir erkek için güzel bir kadın bedeninden, bir kadın için yakışıklı, güçlü bir erkek bedeninden daha güzel bir şey olabilir mi?

Ey erkekler ve kadınlar bunun için her şeyinizi vermez misiniz?

Var oluşumuzdan beri-kapalı ya da açık- bunun kavgasını vermiyor muyuz?

Çoğu savaşlar bunun için değil mi?

Hırs, para, şatafatlı yaşam bunun için değil mi?

Neden kendi kendinize sınırlar koyup normal olanı değil sapkınlıkları yaşıyorsunuz?

Neden özgürce, normal olanı yaşamıyorsunuz?

Yaşamı kendinize ve bizlere cehennem ediyorsunuz?

Yukarıda da bahsettim; ailede, okulda çocuklara uygun bir dille gerçeği, sadece gerçeği; karşı cinslerin birbirleri için var olduğunu, birbirlerine karşı saygılı ve koruyucu olmaları gerektiğini anlatmalıyız. Derslerde erkek ve dişi bedenini onlara tanıtmak, zamanı gelince cinselliğin günah, ayıp olmadığını, normal olduğunu bunu sağlıklı bir şekilde yaşamaları gerektiğini bilmelerini sağlamak ebeveynlerin, öğretmenlerin görevi olmalı.

Ama ne yazık ki müslüman toplumlar bunu böyle yapmıyor ya da yapamıyor. Kız çocukları hâlen onlar için kıymetsiz. Müslüman erkeklerin sanki anneleri, sevgili eşleri geçmişte kız çocuğu değildi.

Müslüman ülkelerde özgürlükler kısıtlı.

Radikal unsurlar çok acımasız.

Ekonomi iyi değil.

Bir avuç yönetici ve işbirlikçileri her şeye hâkim. Dini sömürü ve baskı aracı olarak kullanıyorlar.

Bu cendereden çıkılamıyor. Bunun uzun bir süre devam edeceği ortada.

Peki, bizler bireysel olarak ne yapmalıyız?

Doğal olanı, normali yapmalıyız.

Çocuklarımız arasında ayrım yapmamalıyız. Erkek çocuklarımıza tanıdığımız özgürlüğü kız çocuklarımıza da tanımalıyız. Özellikle Kürt coğrafyasında kendilerine demokrat, yurtsever, ilerici, devrimci hatta sosyalist diyen arkadaşlarımız erkek çocuklarına tanıdığı özgürlüğü kız çocuklarına tanımıyor. Yine miras bölüşümünde Medeni hukuku değil, şerri hukuku, kız çocuklarına üçte bir payı savunuyor veya uyguluyor. Bunlara son vermeliyiz. Bu asla kabul edilemez. Özümüz ve sözümüz uyumlu olmalı, bir olmalı.

Her koşul ve şart altında seküler yaşamı savunmalıyız.

Kendi çocuklarımıza ve öğrencilerimize gerçeği yalnız gerçeği anlatmalıyız. Bunun yolunu yöntemini bulmalıyız. Yaratıcı olmalıyız.

Jin jiyan Azadi/ Kadın hayat özgürlük!

Her yerde geçerli olmalı. Yöneticilerin yasaları ve baskıları bizi engellememeli.

Sabahın erken saatlerinde, karşı köylerden horoz sesleri geliyor.

Horozlar neden ötüyor?

İçgüdüsel mi,

Özgürlük için mi,

Yem/yiyecek için mi,

İnsanları uyandırmak için mi,

Yoksa yaptıkları tek iş olan keyifle tavukların üstüne çıkmak için mi?

Bilemiyorum.

Ama horozlar sabırsızlıkla peş peşe ötüyorlar. Kendi kendime mırıldanıyorum.

Horozlar neden ötüyor?

Kim bilir!

Belki bir an önce o işi yapmak için, ya da gündüz yaptığı işe doymadığı için inadına akşam olmasın, karanlık gelmesin diye ötüyor.

Dileğim, yaşamın sağlıklı devam etmesi,

Horozların da hep ötmesi!

DİĞER YAZILARI Sömürgecilik ve Shakespeare’in Fırtına’sı 01-01-1970 03:00 Rüya, Rüya Yorumlama, Rüyam 01-01-1970 03:00 Rüyam ve “Mühendislik Felsefesi” 01-01-1970 03:00 Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj 01-01-1970 03:00 Tarih ve Beklenen Öcalan Çağrısı  01-01-1970 03:00 Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? 01-01-1970 03:00 Herkes Kendi Hayatının Yükünü Taşır 01-01-1970 03:00 “Toplam Kalite ve Süreç Yönetimi”ne Dair 01-01-1970 03:00 “Jiyana Nîvkuştiyan” 01-01-1970 03:00 Beşir Doğan Yoldaşımın Anısına… 01-01-1970 03:00 Hoşot (Dicle) Anıları ve Önemli Bir Öneri 01-01-1970 03:00 “Felsefe ve Matematiğin Yoldaşlığı” Yazıma Gelen Yorumlar 01-01-1970 03:00 “Yaşam-Jiyan” Resim Sergisine Dair 01-01-1970 03:00 Güzel İnsan Kamil Sümbül’ün Ardından 01-01-1970 03:00 Hafız, İskân Azizoğlu ve Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Bir Çevirmen, Bir Kitap ve... 01-01-1970 03:00 Hafız, Nişo ve Kavalın Büyülü Gücü 01-01-1970 03:00 Eğitim Aykırı İnsanlar Yetiştirmeli 01-01-1970 03:00 Genç Bir Yazarımız: Neçirvan Bozkaplan 01-01-1970 03:00 Batman’dan Kızıl Bir Yıldız Kaydı 01-01-1970 03:00 Ses Evreninde Efsunlu Bir Rum Kızı: EFTALYA 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin...”(2) 01-01-1970 03:00 “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…”(1) 01-01-1970 03:00 Dengbêj Gulo’nun Ardından Kılamlar Yetim Kaldı! 01-01-1970 03:00 Dengbêj Zifqarê Gulo’nun Ardından... 01-01-1970 03:00 4. Çermik Kitap Fuarı İzlenimlerim 01-01-1970 03:00 Bazı Şeyler Maalesef Unutulmuyor 01-01-1970 03:00 “Yok Sessizlikten Başka Sesimiz” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -3 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar -2 01-01-1970 03:00 “Devlet Aklı İnsan Merkezli Olmalı” 01-01-1970 03:00 “Yeraltı Edebiyatı”na Dair Aldığım Yazılar-1 01-01-1970 03:00 Öfkelilerin Öfkesi: “Yeraltı Edebiyatı” 01-01-1970 03:00 “Olası Bir Dicle Romanına Katkı” ve Hafız’ın Sözsüz Ezgileri 01-01-1970 03:00 Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur? 01-01-1970 03:00 Bilgisayarla tanışmam ve “kâinatın hâkimleri” 01-01-1970 03:00 Belalı Sevdalımız: MAKİNELER 01-01-1970 03:00 “Kara Yara”nın Romanı: Önce Kuşlar Öldü 01-01-1970 03:00 “Hafız Zülfo’nun Kavalı Ergani İstasyonunu İnletiyordu” 01-01-1970 03:00 Geçmişe Bir Yolculuk ve Bir Demet Şiir 01-01-1970 03:00 Recep Maraşlı’nın Kitabı: Pasolini’nin Filmi ve Diyarbakır 5 No’lu 01-01-1970 03:00 Teknolojik İşsizlik ve Gelecek Korkusu 01-01-1970 03:00 Ütopya, Distopya ve “Çalışılmayan Bir Dünya” Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri Üzerine 01-01-1970 03:00 Gül, Gulan, Anam 01-01-1970 03:00 Bir Fotoğraf Bazen Çok Şey Anlatır 01-01-1970 03:00 Fersûde [فرسوده]/ Erganili Mesud [ارغنيلى مسعود] 01-01-1970 03:00 Demokratik Tartışma Kültürü Üzerine 01-01-1970 03:00 Ukrayna-Rusya Savaşından Çıkardığım Bir Sonuç 01-01-1970 03:00 Kötülük ve Pislikler Çoğunlukla Kutsallık Adına Yapılır 01-01-1970 03:00 Tez ve Antitez Değiştiyse, Sentez de Değişmek Zorundadır 01-01-1970 03:00 Strateji, Gelecek, Kavramsal Tohumlar 01-01-1970 03:00 “Büyük Dönüşüm”, Korona, Geleceğimiz 01-01-1970 03:00 Elbet Gün Ağarır Anne(1) 01-01-1970 03:00 Cemal Süreya’nın Kanayan Yarası 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 “Bêje çiyayêreş, ceylanı nasıl yem ettin kurda” 01-01-1970 03:00 Düşünmenin Düşünülmesi 01-01-1970 03:00 Kardeşime Gece Gelen Şiir 01-01-1970 03:00 Brzezinski’nin Ölümünün Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Arzu Hayatın Kayıtsızlık Ölümün Belirtisidir 01-01-1970 03:00 Erganililer Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Kongresinden İzlenimler 01-01-1970 03:00 Bedros Dağlıyan ve Dengbêjin Gölgesinde Taş Meselleri 01-01-1970 03:00 ÇERMİK HALKINA SAYGI İLE DUYURULUR, 01-01-1970 03:00 Kapitalizmin Mutasyonu, Yenilgimiz ve Yeniden Düşünmek 01-01-1970 03:00 Çaresizliğin Sessiz Çığlığı 01-01-1970 03:00 Kumar, Dostoyevski ve Babam 01-01-1970 03:00 Sıradan Küçük İnsanlar… 01-01-1970 03:00 TÖS İle İlgili Arşivimde Bulunan Bir Fotoğraf 01-01-1970 03:00 Ergani’deki “Taş Mektep” ve Diyarbekir Eğitim Tarihi 01-01-1970 03:00 Bir İstihbaratçının Kaleminden Mezopotamya’nın İşgali 01-01-1970 03:00 Duygularım, Petersburg ve Dostoyevski’nin Acısı 01-01-1970 03:00 Çermik Dağlarında Gezer Bir Devrimci 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 MUSTAFA SUPHİ Karanlıktan Aydınlığa 01-01-1970 03:00 Mavi Çarşaflar Altında Saklanan Acılar 01-01-1970 03:00 Yanlış Hesap Davos’tan Döndü Gibi 01-01-1970 03:00 Dicle İlk Öğretmen Okulu İle İlgili Aldığım Bir Yazı 01-01-1970 03:00 Dostum Misbah Hicri’nin ardından… 01-01-1970 03:00 Şiir Okuyan Garip Bir Adam 01-01-1970 03:00 Dönemin Marazi Belirtileri 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey Gerçekler Kadar Acı Değildir 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (II) 01-01-1970 03:00 Bölünme ve “Bölünmenin Acısı” (I) 01-01-1970 03:00 Evlerde Yapılan Rakılara Rakı Diyebilir miyiz? 01-01-1970 03:00 Bir Kitap ve Bir Mekân: GÖBEKLİ TEPE 01-01-1970 03:00 Bilimin Seyri, Paradigmalar ve COVID-19 01-01-1970 03:00 'Sosyal Mesafe' mi, 'Fiziksel Mesafe' mi? 01-01-1970 03:00 Kara Bulutlar Tepemizde Dolanıyor 01-01-1970 03:00 Kahveler Tek Başına İçildiği İçin Tadı Yok 01-01-1970 03:00 Şairimiz Vecdi Subaşı’yı Yitirdik 01-01-1970 03:00 Kavalından Çıkan Sesle Bütünleşen Kavalcı:HAFIZ ZÜLFİ YOKUŞ(1) 01-01-1970 03:00 Kavalcı Hafız Zülfi Yokuş’la İlgili Bir Düzeltme 01-01-1970 03:00 Harika Bir İnsan Hakkında Harika Bir Kitap: Karanlıktaki IşıkYILMAZ GÜNEY 01-01-1970 03:00 Çiçek Kar Altında Yeşerir 01-01-1970 03:00 Şampanya İçerek Yaşamdan Ölüme Geçen Ölümsüz:Anton Çehov 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Bülbülün Kanıdır Güle Rengini Veren 01-01-1970 03:00 Gömülü Şamdan ve Satranç 01-01-1970 03:00 “Savaş ve Amerikan Ekonomisi” 01-01-1970 03:00 Önce Beyazken Sonra Neden Kırmızı Oldu Gül? 01-01-1970 03:00 İngiltere’nin Kürt Politikası (1918-1932) 01-01-1970 03:00 Bilimkurgu Sadece Bilimkurgu Değildir 01-01-1970 03:00 İyi Kötü, Güzel Çirkin… 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (II) 01-01-1970 03:00 Akıllı Teknolojik Cihazlarla Birlikteliğimiz? (I) 01-01-1970 03:00 Ben Sevgili Dayımı Türkiye Önemli Bir Değerini Yitirdi 01-01-1970 03:00 Bahar, Gül ve Bir Mayıs 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-2 01-01-1970 03:00 Her Dönemin Kendine Göre Bir Parmak İzi Olur-1 01-01-1970 03:00 Akıllı Makinelere Hapsedilmiş Bir Gelecek 01-01-1970 03:00 Yapay Zekâya Kai-Fu Lee’nın Yaklaşımı-2 01-01-1970 03:00 Yapay ZekâyaKai-FuLee’nın Yaklaşımı-1 01-01-1970 03:00 Mezopotamya ve Coğrafya Kaderdir Kitabı 01-01-1970 03:00 Amerikan Soğanı ve Soğanın Marifetleri 01-01-1970 03:00 İki Dosttan İki Kitap – Müslüm Üzülmez 01-01-1970 03:00 Bazı şeyleri unutmamak için yazmak Lazım 01-01-1970 03:00 “İdama Yürüyen Adam” 01-01-1970 03:00 “Arkamdan kimse ağlamasın” 01-01-1970 03:00 Karanlıkta Ne Çiçek Açar Ne Düşünce Filizlenir 01-01-1970 03:00 Tarım ve Uygarlığın Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Dünyada Madenciliğin İlk Başlangıç Noktası 01-01-1970 03:00 Ergani-Maden İlişkisi ve Ergani Bakır Maden İşletmesi Üzerine 01-01-1970 03:00 Fazla Kitap Göz Çıkarmaz, Ama… 01-01-1970 03:00 Dil, “Zihnin Aynası”dan Çok Daha Fazlasıdır 01-01-1970 03:00 Hefaystos, Bir Mayıs ve Ergani İsminin Kökeni 01-01-1970 03:00 Bir Tatlı Yanılgı: “Görünüyorum O Halde Varım” 01-01-1970 03:00 Ağza Giren İnsanı Kirletmez Ağızdan Çıkan Kirletir 01-01-1970 03:00 Adnan Aral’ın Ardından… 01-01-1970 03:00 İşimiz Zor 01-01-1970 03:00 “Çiçekler Özgürlük Ortamında Nefeslerinin Kokusunu Yayar” 01-01-1970 03:00 3.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 2.Nuh’un Adamı Enver Atılgan’ın Anısına 01-01-1970 03:00 1.NUH’UN ADAMI ENVER ATILGAN’IN ANISINA 01-01-1970 03:00