Her sabah kaldırımları aşındıran ayaklar, bozuk yollarla yüzleşen tekerlekler, çamurla sınanan çocuklar, çöplerle boğuşan sokaklar... Burası bir Anadolu şehri, belki Şanlıurfa, belki başka bir şehir. Değişmeyen tek şey: vizyonsuzluk.
Yerel yönetimler, yereli yönetemiyor. Belediyecilik, temizlik görevlilerinin günlük rutininden ibaret sayılıyor. Sokakta birkaç esnaf ziyareti, iki fotoğraf, birkaç tebessüm… Ve sonra sosyal medya paylaşımı: "Bugün esnafımızla buluştuk, projelerimizi konuştuk." Oysa konuşulanlar belli: projesizliğin projesi.
Bir şehrin kaderi; yönetenin vizyonuyla, yönetilenin beklentisiyle şekillenir. Bakın yanı başımızdaki Gaziantep’e. Bir şehir düşünün; sanayide büyüyen, kültürde çeşitlenen, turizmde atağa geçen... Bu bir tesadüf değil. Fatma Şahin gibi hem yerel hem ulusal deneyime sahip bir siyasetçinin, şehrini "dar pencere"den değil, geniş bir vizyonla izlemesinin sonucudur bu.
Peki bizim şehirlerimiz?
Şanlıurfa gibi kadim medeniyetlerin beşiği olan topraklar, “çöp konteyneri yeniledik” diyerek halkına hizmet sunduğunu zanneden yöneticilerin elinde çürümeye terk ediliyor. Mahalleler, sokaklar, köyler; adeta unutulmuş. Şehir merkezleri dahi sahipsiz. Temizlik hizmeti aksıyor, alt yapı sorunları çözülmüyor, otoparklar yetersiz, trafik keşmekeş...
Her seçim döneminde aynı sözler, aynı vaatler… "Yeni parklar, gençlik merkezleri, spor tesisleri yapacağız." Ama bakıyorsunuz yapılan parklar ya da tesisler ya yanlış yerde, ya da hiç ihtiyaç olmayan bölgelerde. Çünkü planlama yok, saha analizi yok, bilimsel yaklaşım hiç yok.
Oysa modern belediyecilik artık sadece "yol yapmak", "çöp toplamak" değil. Sosyal belediyecilik, kalkınmacı belediyecilik, yeşil dönüşüm, akıllı şehir uygulamaları gibi birçok yeni kavram var. Avrupa'daki şehirler artık karbon ayak izini azaltmanın, yenilenebilir enerjiyle şehir aydınlatmanın, tarımda verimliliği desteklemenin derdinde. Biz hâlâ "çöp bidonlarımızı yeniledik" manşetleriyle övünmeye çalışıyoruz.
İmar planları ekin alanlarının üzerine kurulu, verimli topraklar betonla boğuluyor. Oysa dağlık alanlar değerlendirilmeli, yapılaşma oralara yönlendirilmeli. Tarımı destekleyecek, üretimi artıracak projeler yerine; sadece "makyaj projeler" yapılıyor. Belediyeler, şehrin doğal yapısını, geleceğini planlamak zorundadır.
Sorun sadece belediyelerde de değil; yerel siyasetçilerin de bu vizyonsuzluğa sessiz kalması, hatta zaman zaman ortak olması ayrı bir yara. Bir şehirde hastane mi yapılacak? Spor tesisi mi kurulacak? Öncelik verimli ovaya değil, kıraç alanlara verilmelidir. Ama bu bilinç, ne yazık ki birçok siyasetçide yok.
Sözün özü:
Yerel belediyeler dar pencerelerden bakmaya devam ettikçe, şehirler büyümeyecek, sadece şişecek. Halk; vizyon ister, plan ister, kalkınma ister. Sadece fotoğraf değil, gelecek görmek ister. Artık masa başı yönetim değil, saha belediyeciliği zamanı. Projesi olmayanın sözü olmaz. Sözü olmayanın da halk nezdinde bir hükmü kalmaz.

