Bir gün uzak bir dağ köyünde, insanların akıl danışmaya geldiği yaşlı bir bilge yaşıyordu. Ona “DEHA” derlerdi, çünkü konuştuğunda herkes susar, onu dinlerdi.
Genç bir adam çıktı geldi bir sabah. Gözleri endişeyle kararmış, yüzü yorgun.
“Bilge Efendi,” dedi, “Bu hayat neden bu kadar karmaşık? Seçimlerim beni yıpratıyor. Hangisi doğru, hangisi yanlış kestiremiyorum. Sürekli endişeleniyorum...”
Bilge gülümsedi. Bastonuna yaslanıp uzun yıllar her yerde anlatılacak olan şu konuşmayı yaptı:
Sağlıklı mısın, hasta mısın?
Sağlıklıysan, endişelenecek bir şey yok.
Ama hastaysan iki seçeneğin var.
İyileşecek misin, kötüleşecek misin?
İyileşirsen, endişelenecek bir şeyin yok.
Ama kötüleşirsen yine iki seçeneğin var.
Yaşayacak mısın, ölecek misin?
Yaşarsan, endişelenecek bir şeyin yok.
Ama ölürsen iki seçeneğin var.
Cennete mi gideceksin, cehenneme mi?
Cennette gidersen endişelenecek bir şeyin yok.
Cehennemse… orada da artık yapacak bir şey kalmamış demektir.
Genç adam donup kaldı. Ama bilge devam etti:
“Gördün mü? Hayat seni hep iki seçenekle sınar. Ama çoğu zaman, endişeyi seçmek bir tercih olur. Korkuyu beslersin, çünkü kontrol etmek istersin. Oysa hakikat şudur:
Seçeneklerin olabilir, ama hangisini yaşayacağını seçen sensin.”
Bir süre sessizlik oldu. Genç adam ellerini dizlerine koydu, derin bir nefes aldı.
“Peki ya hata yaparsam?” diye fısıldadı.
Bilge bastonunu yere vurdu:
“Hata yapmak cesaretli bir seçimdir. Ama asıl mesele, hangi bilgelikle devam ettiğindir.”
Ya Sen?
Hayat bize sürekli sorular sorar. Ve biz, hayatın bize sormuş olduğu her bir soruya karşılık her an bir karar veririz ya da kararsız kalırız.
Araştırmalar, bir insanın günde ortalama 35.000 karar verdiğini söylüyor.
İnanması zor geliyor, değil mi?
Ama düşün: sabah alarmı ertelemek mi, kalkmak mı?
Kahveyi şekersiz içmek mi, iki şekerli mi?
Mesajı şimdi göndermek mi, yoksa biraz daha beklemek mi?
Karar… karar… karar…
Ve her biri seni bir yöne çeker.
Kimi küçük, kimi fark edilmez. Ama bazıları var ki…
Onlar hayatın yönünü belirler, etkiler.
Bazen bir cümlede, bazen bir suskunlukta saklıdır.
Ve çoğu zaman onların farkına ancak yıllar sonra varırsın.
Şimdi Sıra Sende!
Günde 35.000 karar veriyorsun.
Ama içlerinden kaçı gerçekten senin özgür iradenin ürünü?
Kaçı korkudan?
Kaçı alışkanlıktan?
Kaçı başkalarını üzmemek için?
Ve en önemlisi:
Bugün, şu an, bu yazıyı okurken bile, birçok karar veriyorsun.
Kendinle yüzleşmeyi mi seçeceksin? Yoksa konfor alanında kalmaya devam mı edeceksin?
Bugün, şu an, şimdi, küçük bir seçim yapabilirsin.
Ama bu küçük seçim, senin için büyük bir fark yaratabilir:
Kendin için. Hayatın için. Yarının için.
Eğer bu satırlar sana dokunduysa…
Bu yazı yoluna çıktıysa…
Bil ki, bu da senin seçiminin bir sonucuydu.
Bunu okuduğun için bana teşekkür etmen gerekmiyor.
Ama…
Kendine dönüp ‘Ben gerçekten neyi seçmek istiyorum?’ diye sorman gerekiyor!
Ve ben sana şunları soruyorum!
Sen gerçekten neyi seçmek istiyorsun?
Kendini ve hayatını daha ne kadar ertelemeyi düşünüyorsun?
Hangi konuda kendini özgürleştirmeye ihtiyaç duyuyorsun?
Bu özgürlüğe “EVET” dediğinde nelere “HAYIR” demiş olacaksın?
Özgürlüğün için bir bebek adımı atacak olsan bu ne olur?
Bu adım için hemen şimdi ne yapacaksın?
Şimdi değilse ne zaman?
Son söz:
Bu soruları kendine dürüstçe sorup cevaplarını verdiğinde, hayatın artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak.
Çünkü biliyorsun…
Seçim senin. Her zaman senindi.
Ve şu an ihtiyacın olan tek şey:
Ve sonra...
Kendin için bir adım atmak.
Unutma:
Şimdi değilse, ne zaman?
Arif VURAL
Danışman - Yazar