41 yıldır süren çatışmalar, ölümler, yıkımlar ve acılar… Türkiye’nin yakın tarihinde belki de en derin yaralardan biri, nihayet kapanmaya doğru bir adım atıyor. PKK’nin silah bırakma sürecine dair açıklaması, sadece Türkiye’de değil, bölgedeki tüm insanlar için umut ışığı yaktı. Herkesin memnuniyetle karşıladığı bu gelişme, silahlı mücadelenin sonu ve barışa, diyaloğa dayalı yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.
Diyarbakır Cezaevi kapatıldı. Yıllarca işkence, acı ve karanlıkla anılan o yer, artık bir müze olacak. Geçmişin hatıraları unutulmayacak ama yaşananların tekrar etmemesi için anlatılacak. “Beyaz Toros” devri ve faili meçhuller çok geride kaldı. Devletin dili değişti, anlayışı değişti. Bugün artık Kürtçe dil kursları var, bir zamanlar linçle karşılanan Kürtçe klipler normalleşti. Ahmet Kaya’nın mezarında huzur bulmasını sağlayacak bir toplumsal dönüşüm yaşanıyor.
Elbette bu kolay bir süreç değil. Bu topraklarda barış demek sadece silahların susması değil, zihinlerin de değişmesi demektir. Bu yüzden, kimsenin şımarıklık yapmaya, süreci provoke etmeye hakkı yok. Şiddet, hiçbir zaman çözüm olmadı; şimdi artık bunun herkes tarafından görülmesi gerekiyor.
PKK’nın fesih kongresi yapması ve silahlı mücadeleye son verdiğini açıklaması, sadece Türkiye için değil tüm Kürtler için de tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu saatten sonra, örgütün adının yerini sivil siyaset almalı. DEM Parti’nin sivil siyaseti daha da geliştirmesine, özgür ve demokratik bir şekilde halkla bağ kurmasına izin verilmelidir. Siyaset meydanı herkesin sesini duyurabildiği bir alan olmalı, dağlar değil.
Bu süreçte sadece DEM değil, CHP, AK Parti, MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve diğer tüm siyasi aktörlerin de sorumluluğu büyüktür. Çünkü barışın sahibi bir parti ya da ideoloji değil; halktır, vicdandır, gelecek nesillerdir.
Sosyoloji, tarih ve hafıza bu süreci kaçırmamamız gerektiğini haykırıyor. Toplumsal barış için bir daha böyle bir fırsat doğmayabilir. O yüzden şimdi herkesin aklıselimle, samimiyetle ve cesaretle bu sürece sahip çıkması gerekiyor.
Bu saatten sonra silah değil söz, baskı değil demokrasi, kin değil kardeşlik konuşmalı. Aksi hâlde sadece Türkiye’ye değil, bu coğrafyadaki tüm halklara ihanet etmiş oluruz.
Süleyman Turan