Son günlerde gelen trafik cezaları, adeta vatandaşın sırtına yük olmaktan öteye geçemiyor. Hele ki sabit gelirli emekliler için bu durum artık ekonomik bir çıkmaza dönüşmüş durumda. Emniyet kemeri takmamak ya da hız sınırını birkaç kilometre aşmak gibi basit ihlallerin karşılığı olarak 6 bin, 9 bin TL’lik cezalarla karşılaşan bir emekli ne hisseder, hiç düşündünüz mü?
Bugün ülkemizde ortalama bir emekli maaşı 14 bin TL seviyelerinde. 2025 yılı itibariyle maaşlara yapılması beklenen zam ise yüzde 10-15 civarında. Aynı dönemde trafik cezalarına yapılan artış ise yüzde 120’yi bulmuş durumda. Bu tablo ister istemez şu soruyu akıllara getiriyor: Devlet bütçe açığını trafik cezalarıyla mı kapatmaya çalışıyor?
CEZA İLE EĞİTİM YER Mİ DEĞİŞTİRDİ?
Devletin temel görevi; sadece denetlemek değil, aynı zamanda rehberlik etmektir. Yasalarla düzen kurmak kadar, toplumu bu kurallara gönüllü şekilde uymaya teşvik etmek de bir o kadar önemlidir. Cezaların amacı caydırıcılık olmalı ama bu caydırıcılık ekonomik çöküşe yol açacak kadar ölçüsüz olmamalı.
Elbette ki trafik kuralları can güvenliği için var. Ancak cezaların bu kadar astronomik seviyelere çıkması, artık güvenlikten ziyade bir gelir kalemi gibi görülmesine yol açıyor. Bu noktada cezalandırmak ile bilinçlendirmek arasındaki çizgi hızla siliniyor.
YOLLAR CEZA İLE DEĞİL, EĞİTİMLE GÜVENLİ OLUR
Peki çözüm nedir? Trafik kazalarını azaltmak için yalnızca ceza kesmek yeterli değildir. Aksine, bu sorunun kalıcı çözümü için bilinçlendirme, altyapı yatırımları, teknolojik çözümler ve sürekli eğitim kampanyaları gibi çok yönlü bir strateji izlenmelidir.
Toplumun tüm kesimlerini kapsayan trafik eğitimi projeleri,
Trafik denetimlerinin düzenli ve adil biçimde yapılması,
Yolların güvenliğini artıracak altyapı çalışmaları,
Teknolojik denetim sistemlerinin bilinçlendirme amacıyla kullanılması,
Kuralları ihlal edenlere doğrudan ceza yerine önce uyarı ve eğitim gibi ara çözümler sunulması...
Bu yöntemler, toplumda daha kalıcı bir etki yaratacaktır. Ceza kesmek kolaydır; zor olan toplumu değiştirmektir. Ama işte gerçek devletçilik de burada başlar.
KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMAK
Emekliye yüzde 10 -15 zam verirken, trafik cezasına yüzde 120 zam yaparsanız burada bir çelişki olduğu ortadadır. Hele ki birçok ihlalin bilinçli değil, bazen mecburiyetten ya da farkında olunmadan yapıldığını da düşünürsek, sistemin gözden geçirilmesi kaçınılmaz hâle gelir.
Devlet, vatandaşını korkutan değil, yanında duran bir güç olmalıdır. Aksi hâlde güvenlik adına atılan adımlar, vatandaşın devlete olan güvenini sarsar.
Sonuç: Ceza Değil Bilinç, Tahsilat Değil Rehberlik
Trafik cezaları elbette olmalı, ancak ölçülü ve adaletli olmalı. Amaç sürücüyü yıldırmak değil, doğruya yönlendirmek olmalıdır. Eğitim temelli, insan odaklı bir sistem hem kazaları azaltır hem de vatandaş-devlet ilişkisini güçlendirir.
Unutmayalım: Güvenli yollar sadece asfaltla değil, adaletle inşa edilir.