Eskiden büyüklerimiz bir laf ederdi: “Açlıktan ölen mi var?” Evet, vardı ama uzak bir ihtimaldi. Şimdi ise yanı başımızda, dünyanın gözleri önünde, ekranlara düşen görüntülerde Gazze’de çocuklar ve yaşlılar açlıktan ölüyor. Bu artık bir mecaz değil; acı bir gerçek.
İsrail’in aylardır uyguladığı ağır abluka, Gazze’yi adeta açık hava hapishanesine çevirmiş durumda. Son 40 günde onlarca bebek yetersiz beslenmeden hayatını kaybetti. Bunun adı yavaş bir soykırımdır.
Bir başka trajik gerçek de şu: Gazze sınırında, içeri girmeyi bekleyen 900'den fazla yardım tırı, İsrail tarafından bilinçli şekilde bekletiliyor. Gıda, ilaç, su... Hiçbiri o çocuklara ulaşamıyor. İnsanlık ise sadece "kınıyor." Tıpkı daha önce de yaptığı gibi...
Zengin ülkeler susuyor, kınamalar sosyal medyada birkaç saat yankılanıyor ve sonra gündem değişiyor. Ama Gazze’de gündem değişmiyor: Orada her gün açlık, her gün ölüm.
Filistin halkı gerçekten yalnız. Sadece coğrafi olarak değil, vicdanlar düzeyinde de... Çünkü insanlık, çıkarları uğruna bu yalnızlığı kabullenmiş durumda.
Eskiden “açlıktan ölen mi var” denilirdi. Artık o söz çoktan geçersiz kaldı. Çünkü var… Hem de yanı başımızda, kameraların önünde, göz göre göre.