Savaşın tahribat olduğunu, barışın ise hem yıkımın hemen insanlığın imarı olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez. Savaş yalnız binaları değil; aynı zamanda kültürel miras, etik değerleri ve insanlar arası ilişkileri, sosyal yaşamı da beraberinde tüketir. Bir parça ekmeği, bir bardak suyu paylaşmaktan yoksun bırakır.
Dünyanın her yerinde göçler, şehrin demografik yapısını etkilerler. Onların şehrin yapısının işleyişini kazandırma, orada yaşayan herkesin görevi olmalıdır. Nedense edinilen sorumsuzluk “bana ne” dedirmektedir. Bir kentin kültürel mirası yıkıma uğrarken yazı yazmanın ne kadar anlamlı olduğunu bilen bilir. Bilmeyenler zaten okusalar da kültürel mirasın varlığı ve yokluğuna ilgisiz olduklarından arasında ki farkı anlayamazlar.
Hele tarihi ve mimari varlıkları bir düşünün! Varken çok önemsemiyoruz. Yakılıp yıkıldıktan sonra “ver yansın” ediyoruz. Tarihin iz düşümün nostaljinin, göz estetiğinin dünyaya bakışını farklılaştırdığı gibi insanların kendi geçmişine olan ilgisini arttırır. İnsanların başını sokacak bir yer aradığı zamanda, insanların vahşet ve katliamlara maruz kaldığı, kadın çocuk demeden ölümlerin sürdüğü bir ortamda kültürel mirasın ne önemi var diyen olabilir. Bizler savaşa insanların ölümlerine göçlere, sürgünlere karşı olduğumuz gibi kültürel mirasında yok olmasına taraftar değiliz.
Önce Urfa’dan başlayalım; bir savaş hali yok. Ama yıllardır Harran ve çevresindeki tarihi mekânları sahiplenip turizme kazandırma uğraşı verilmediği gibi, halkın tarihi işgal ve kullanımını da engelleyemez olduk. Bir kentin doğal yapısına, tarihi mekânlarına yenilikler kazandırmamız, kazı ve restorasyonlarla önem vermemiz gerekirken yıkımına seyirci kalmaktayız. Siyasi iktidarların tarihi mekânlara değer vermekten ziyade iktidarda kalma uğruna yaptıkları siyasi manevralar ve birilerine rant sağlama, şoven duygularla coğrafik ve otantik tarihi isimleri yok etmekle başladı. Harran ismini “Altınbaşak” yapmak, ya da onu ilçe olması hangi akıla hizmettir. Her ismi değiştirilen mekânın tarihi ismiyle anılması ona verilen değerdir.
Savaşın verdiği tahribatlara gelince; şehirleri görsel şölene dönüştürülmek için verilen uğraşlar yapılırken, diğer yanda tank ve toplarla imha edilip, kepçelerle, buldozerlerle büyük yıkımlarla tarih heba edilmektedir. Bir ağacın, bir taşın bile korunması gerekirken yok edilen kültürel varlıklar yeni nesillere önemsizliği sunulmaktadır.
Bu gün insan hayatı önemsenmemektedir. Dünyanın birçok yerinde süren savaşlar insan ölümünü ucuzlaştırdığı gibi kültürel miras, tarihsel varlıkların da yıkımına, yok olmasına neden olmaktadır. İnsanlar ölürken kimileri göçe zorlanarak yerel kimlikler yok olmakta, yeni gelenler de o tarihten habersizdirler. Bu önemsizlik zaman geldikçe herkese sirayet edilmekte ve tarihi varlıklar unutulmaktadır.
Tabiri yerindeyse bazı “aç gözlüler de” kültürel varlıkları çalarak kaçak yollarla kaçırma uğraşını vererek, bunu bir sektöre dönüştürmektedirler. Bize en yakın savaş daha doğrusu Irak işgali yaşandı. Nice tarihi miras çeşitli yollarla sınırları aşmasına neden oldu. Müzeler, kütüphaneler talan edildi. Afganistan’da ne yıkımların yaşandığını gördük. İnsanların geçmişi ve yaşananları her türlü kaosa, kargaşaya karşı öne sürmek terörizme karşı bir propaganda aracı olarak kullanmasını başarısını yakalamalıyız. Zaman varken bu bilinçle insanlar tarihine ve kültürüne sahip çıkma arzusunda iken önlemler alınmalıdır. Harran ve çevresindeki yerler Urfa sınırları içinde ismini sayfalar doldurun “han mağara, kale, burç” inancımız gereği “ziyaret” olarak adlandırılan yerlere sahip çıkılmalıdır. “Girê miraza” (dilek tepesi) denilen Göbekli Tepe’yi tanıtırken Urfa ili sınırları içinde ören yerleri turizme kazandırma uğraşı vermeliyiz.
Savaşın yıkım, barışın yapıcı yanlarını görerek Diyarbakır, Şırnak Hakkâri çevresinde sürdürülen yıkımın insan ölümlerine neden olduğu gibi tarihi mekânları tahrip etmesinden dolayı son verilmelidir. Çünkü başlayan göçler başka illere yapılan sığınmalar oradaki hayatı da fazlasıyla etkilemektedir. Mevcut bu güne kadar kurtulmuş mevcut eserlerin restorasyonu yapılarak toplumun göz estetiğine geçmişin derin izleriyle buluşturmalıyız. Mimari güzellik ve incelikleri yaşama kazandırırken neden yıkımlara fırsat verelim. Yapılan tüm güzellikler, kaldırım düzenlemeleri, refüj ve peyzaj çalışmaları, ekilen çiçekler, boyanan bordür taşları hepsi insan için.
Tarihi kentin için de benimle eğlencenin ve cinsel arzularının için de olmak için seçimlerin de tercihen ben varsam şimdi benimle iletişime geçmenin de tam zamanı olduğunu sana söylemem gerekir. Adım Melisa 23 yaşın da ve 52 kilodayım. Kendim için bakımlı olarak her randevum da ayrı bir kıyafet tercihi ile giderim. İstanbul için de bulabileceğin kaliteli bir kartal escort olarak sıradan kızların sana sunamayacağı çok şey için gecenin için de sana unutulmaz bir süreç yaşatacağım. Arzuların da olan her zevk için seni fazlası ile mutlu ederek çok daha ile dünyasın da olduğunu zannetme neden olacağım. Her saniyesin de tutku ve şehvet verirken kusursuz güzelliğimden sonuna kadar yararlanman için sana bedeni açacağım. Özel hizmetim için bende kendi dairem de ya da istenirse lüks oteller de servis de verebilmekteyim. Bunun için beni randevu alırken bilgilendirmen yeterli olacaktır. Seninle tutku dolu bir macera için de her odasın da evimin istediğin zevk için birleşerek tenlerimizden alev çıkmasını da sağlayacağım. Sen sadece hayal et ben bunu gerçeğe dönüştürerek senin için en zevk veren ortamları da sağlayacağım. Beğeni için de olup arzuların da istenen düzey de gelişmesi için bu mesleğin de bilincin de olup severek yaptığımı da bilmen gerekir. Sonuç da bağlılık istemeyen ateşli bir kızın erkekler için bu sunumu yapması özel bir hayat da gerektirir. Senin için sevk verem ben arzuların da yaşatacağın gece için tuzla escort adresin de şimdi araman için bekliyor olacağım. Şehveti ve tutkularım senin isteklerin karşısın da emrine amade olacak ve her noktam senin için yanıyor olacaktır. Şimdi ara ve tüm bunlar için çok geç olmadan yaşa.