Oyunlar çocukluğun, gençliğin ve hatta olgun yaşta insanların vazgeçemediği eğlenceler arasındaydı bir zamanlar. Tarım toplumunun en büyük özelliği boş zamanlarını oyunlarla değerlendirirlerdi. Artık eskimiş sayfalar arasında kaldıysa da hep güzellikle yad edilir.  Şimdi böyle bir şeye ihtiyaç duyanlar yok gibi.

 Oyunları çeşitliliği; oyunların mevsimlere göre değişkenlik gösterdiği gibi gece ve gündüz olarak ayrıldığı yetmez, mevsimlere göre içeride ve dışarıda oynanan oyunlar olarak ayrılırlardı.  Kapalı mekânlarda aile içinde oynanan oyunlar, açık alanlarda arkadaş grupları ile oynanan oyunlar diye ayırmak mümkün.

Oyuncular daha önceden oynanan kurallar yanında kendinden bir şeyler katarak oyunu kendi zekâ gücüyle geliştirirlerdi. Bu oyunların çocuklar için  büyük faydası olduğu şüphesiz. Çocukların el becerilerini geliştirme, yeteneklerini dışa vurma anlamında, dikkat kesilmelerine, oyunların büyük katkısı olurdu. Birlik ve beraberlik ruhu, toplumsal istikrarı anlamlandırma, barışçıl olmaları,  sevgi ve saygı çerçevesinde oyunlar değer bulurdu.  

            Oyunlar dinsel ve siyasal gelişmelerin dışında, magazinsel boyutlara girmeden  gönül eğlendirmedir. Mükemmeliyet yanında maharet ve yeteneklerin ortaya konulmasıdır.       Aşağıda yazdıklarım oyunlar; "Nasıl olurda bölgemizden Amerika'ya  gidebilir" diye sorgulayabilirsiniz. Ama yazımı okudukça bana hak vereceksiniz. Ben bu oyunları oynamadım sadece anlatılanları yazdığım gibi bir belgesel için özel hazırlayıp bir köyün gençleri ile oyunun oynama şansını elde ettim.

            Yıllar önceydi yöresel oyunlarla ilgili saha çalışması için kollarımı sıvamıştım. Gittiğim her köyde çocukların, büyüklerin oyunlarını sorar soruştururdum. Köylülerde oynadıkları oyunları bize en ince detayı ile anlatırlardı. Hala bazı oyunların oynandığını, ama bazı oyunların artık unutulmaya yüz tuttuğunu söyleyenler de vardı. Biz yine duyduklarımızı en ince detayı ile yazmaya çalıştık.

            Bu günkü yazımızda dünün oyunlarını hatırlayıp paylaşabilirsek ne mutlu bizlere. Gençlerin hiç duymadığı veya hatırlayamadığı  oyunların ne olduğunu anlatırken, orta yaşlılara bir nostalji yaşatmaya çalışma gayretinde olacağım.

            Bizler sarı sıcak güneşi bol bir coğrafyanın sıcakkanlı insanlarıyız. Eğlenmeye, gülmeye, oyunlara,   sohbete ihtiyacımız daima vardır. Medeniyetin beşiği Mezopotamya'da oyunlar bir zamanlar baş döndürücü bir uğraştı. Ama ne yazık ki yıllardır biz bu oyunları unuttuk ve oynamaya hasret kaldık.   

            1. "Hura" oynu; Bu oyun iki grup  şeklinde oynanır. Oyunda kullanılan daha önceden koyun işkembesinden hazırlanmış kurutulmuş içine bir avuç küçük taş konulmuş hava doldurularak ağzı bağlanmış bir aparattı. Taş konulmasının nedeni huranın ağırlığı verirken bir başkasına ulaşmasının sağlanmasıdır. Bu oyun en az on dört  en fazla on sekiz kişiyle oynanır. İki gruba ayrılır. Her grup yedi  veya dokuz kişi olarak taraf olurlar. Bu oyunda oyuncular ne kadar kalabalık olsa o kadar oyuna olan ilgi artmış olur.

            Üç-beş  adımlık bir kale belirlenir. Karşılıklı kalelerin  her köşesine birer taş yığını indirilerek belirlenir. Bu kaleye atılan hura kaleyi geçerse bir sayı almış olurlar. Bu hura elden ele birbirine atılarak oynanır. O hura  atılıp birisine değdiğinde o kişi  hurayı tutamasa oyundan çıkar. Hurayı tutarsa bir sorun olmaz, üstelik bir sayı da almış olur. Ayrıca oyundan çıkarılmış ölü sayılan oyun arkadaşları  varsa tekrar ruh kazanıp oyuna katılmış olur. Kısaca özetlemek gerekirse televizyonda gördüğümüz; bu gün Amerika'da oynanan Beysbol oyunundan farkı kesinlikle yoktur. Bu oyunu bizim onlardan öğrenme şansımız yoktur. Ancak onlar yüz yıldır içimizdedirler. Dolaysıyla oyunumuzu elimizden alan onlardır.   

            Genelde yenilen taraf karşı tarafa yemek ziyafeti verir.

            2. Gogê Oyunu; Gogê bir elma büyüklüğünde yuvarlak olarak şekillendirilmiş bir ağaç parçasıdır. Genelde ağaçların düğüm yerinden koparılır ki vurulduğunda kırılmasın. Gogê en az her grup alt veya en fazla her grup sekiz kişi olarak oynanır.  Bunun nedeni bu oyun değneklerle gogê kovalanır. Kalabalık olunca göge ve değnekler tehlike oluşturabilirler.

            Her iki taraf bir kişinin koruyabileceği kale yapılılar. Bu kaledekinin değneği yoktur. O daha çok gelen gogêyi tutma çabasında olur. Bu oyunda çokça yaralanmalar olmasına rağmen üstün gelebilme, mağlup etme çabası rekabeti kızıştırır ve oyun sürer. Kaleden topu geçiren bir sayı alır. Bu oyunda ruh kaybetme veya kazanma yoktur. Sayılarla bu oyun sürer.

            Bu oyun köylüler kendi arasında oynadıkları gibi başka köylülerle de karşı karşıya geldikleri olur. Genelde dostça olsa da zaman zaman tartışmalara, kavgalara neden olduğu da olmuştur. Bu oyunun Amerika'da oynanan buz hokeyinden hiçbir farkı yoktur. Onlar özel değneklerle ve özel topla oynanır. Bizim burada rast gele değnek ve gogê dediğimiz yuvarlak ağaç düğümü ile oynanır. 

            Bu oyunun sonunda yine mağlup olanların verdiği ziyafet vardır.