8 Mart Dünya kadınlar günü tüm kadınlara mutluluk getirmesi dileğiyle başlıyorum. Bu tür özel günler aslında her ne kadar kadınları hatırlatmak için yapılmışsa bile diğer günler günü gibi kapitalizmin bir oyunu olarak kabul ediyorum. İnsanları alış-verişe zorlamadan başka bir şey değildir. Yoksa kadınları hatırlamak mutlaka hediye ile olmamalıdır. Onlar bizim anamız, yoldaşımız, bacımız, kızımız. Onlar bizim emeğimize emek katanlar, onlar bize hayat bahşedenlerdir.
Alışagelmiş söylemlerle bazı değerlerin anlam ve önemi bir günlük etkinliklerle dile getirilmesi bana göre yetersiz kalır. Aslında kadına verilen değer bir günlük kutlama ile değil; ömür vefa ettikçe olmalıdır. Her şeyi bir karşılık düşüncesiyle yapılmamalıdır. Tek karşılık bekleyen olgular; sabır, sevgi, saygı, sadakat ve beraberinde saadeti getirir.
Aslında, sahip olduğumuz değerlere, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımıza, öncelikle, insanî, ahlakî ve vicdanî açıdan bakmalıyız. Mükâfatı "cennet" olmasa da sevgimizi esirger miydik annemizden, sanmıyorum?
8 Mart Dünya kadınlar günü kadınların kendi hem cinslerini sahiplenmeye başlayan emekçilerin direnişi ile başladı. Zoru başarma kendini kabul ettirmenin bir gelişmesidir. Bu günün batıdan çıkmasının önemli nedeni vardır. Çünkü kadın yaşam içinde zorluk, facia ve çirkinliklere maruz kalmasındandır.
Tarih boyunca sömürülmesi ve halen bir süs aracı, eğlence olarak sunulan kadınlar, çıplak vücutları ile burjuvanın reklam aracıdırlar. İnsani değerlerden yoksun edilmiş. Gayri ahlaki yollara düşürülmüş. Tüm bu davranışlar kadının suçu olmadığını, bunu sistemin yapısından, yanlışlığından, kusurlarından kaynaklandığını bilmeliyiz. Buna razı olanlar yapar, razı olmayanlar kendi yaşamlarını bildikleri ve inandıkları şekilleri ile sürdürürler.
Bu açık kadın içinde, örtünen kadın içinde böyledir. Her kadın hakkını savunanı feminist olarak görmek olaylara gelişmelere ve yeniliklere kapalı olmaktan başkaca bir şey değildir. Aile ahlakı almamış bir kadının haklarından bahsetmesi elbette düşünülemez. Aile ahlakı almış olan kadın ve erkeğin bilime saygı çerçevesi içinde toplumsal değerler içinde kadına yer vererek daha mutlu oldukları gözlenmektedir.
Kendini bilmeyen kadına haklarını versen de alsan da o yine bildiğini yapar. Erkek kadar kadınlar çalışarak nasıl çocuklarının sahiplenildiğini görüyorum. Kadınsız yuvanın olmayacağını nedenini, erkeğin ölümü halinde kadının o aileye nasıl şefkatli kollarını sarmalayarak nice başarılı, mutlu evlatlar yetiştirdiğini biliyoruz.
"Allah'tan sonra tapılacak biri olsaydı anneler olurdu." İslamiyet'te olduğu gibi önceki dinlerde de kadınlara haklar verilmiştir. Haklar kimi alanlarda olumsuzluklarla dolu olduğu kadar olumsuz yanları da olmuştur. Yahudilerin "Allah iyi bizi kadın olarak yaratmadı" derken Hıristiyanlar "kadın erkeğin hizmeti için vardır."
Kocasına tapılacak duruma getirilmiş kadınlar din adı altında yapılan baskı ve zulümden kurtarılmalıdır. Ailenin bir sevgi yumağı olduğu kadının kocasından hak ve taleplerinin kocalarına karşı gelsinler şeklinde algılanmamalıdır. Kadınların sadece itaat değil karşılıklı anlayış içinde fedakarlıkla mutluluk getirdiği unutmamak lazımdır. Birbirlerini sürekli tamamlayanlardır.
Çağdaş toplumlarda insanların cinsiyetlerine göre değil bulundukları konuma göre, birer birey olarak değerlendirildikleri gösterilir. Birer birey olarak kadınların istekleri, talepleri ne doğrultudadır buna baktığımızda, kadınların isteklerine cevap verebiliyor muyuz? Sorusuna elbette ki "hayır" diyoruz. Kadınlar içinde bulundukları şartlar ve ortam içinde çok değişken talepleri bulunmaktadır. Bunu ortak bir paydaya indirgemek hayli zordur. Dün köyde, köy odasında oturan konuşan, misafir ağırlayan kadın, bu gün evinde haramlık, selamlık olarak davranmaktadır.
Günümüzün şartlarında her sistemde kadın sömürü ve baskı aracı olarak kullanılmaktadır. Yöremizde de kaybolmuş töreler yeniden hortlatılarak hala cinayetler işlenmekte ve bunlara da töre cinayetleri adı vermektedirler. Aslında töremizde kadın cinayeti her ne kadar töre adı altında işlenmekte ise de "töre" diye bir olayın artık önemini kaybettiğini bu tür cinayetlerin her birisi içinde ayrı ayrı bir içerikleri olduğu bilinmektedir.
*www.ruhanews.com’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar RuhaNews Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.