26 Eylül Türkçe dil bayramıydı. 82 yılı kutlandı. Önemli açıklamalara rastlamadım. Her yıl tekrarlanan nutuklar. Kimse neden bu Türkçe dili yenilenmiyor, neden bu kadar yabancı dillerin tesirinde kalıyor demiyor. Verilen beyanatlar dili yenileme ve geliştirme değil yok olmasına göz yumma gibi beyanatları izledim.
Bir iki beyanatın dışında, sanki "dil bayramı da nedir," gibisinden içerikli yazılar okudum. Doğrudur. Devleti olan, devleti sınırlarında dilini konuşan, milliyetini dili ile süsleyenlerin çok bir şey söylemeleri gerekmez. Kimin dili yasak ediliyorsa kimin dili yoktur deniliyorsa onların sahip çıkması gerekir. Peki ya hala dil olmamış dillerin başka dillerden alınan kelimelerle yaşayan dillerin neden kendilerini yenilemediği elbette suçlanır.
Her dil muhabbetin sevginin, cesaretin, kahramanlığın sesidir. Her dil adaletin, nezaketin hoşgörünün, itidalli davranmanın kendisidir. Her dil ufuklardan düşen bir ışık huzmesinin yaşamı renklendirmesidir. Kendi dilimizin kıymetini bildiğimiz kadar diğer dillere kıymet vermek dilimize o kadar güven, itimat telaki eder.
Türkçe dil bayramını kutlanmalı ancak bu güne kadar türkçeye ne gibi katkıda bulunmuşuz bunun üzerinde durmamız gerekir. Yabancı kelimeler türkçeyi alıp götürmüş. Türkçe yabancı kelimelerle dünden bu güne gelirken dil bilimcilerin neden eli kolu bağlı durmaktadır. Hala gün ve ay isminden yoksundurlar. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet diller birbirinden etkilenir. Bugün Türkçe de Arapça Kürtçe, Farsça ve Avrupa dil ailesinden kelimeler cirit atarken susup durmak bir hareket yapmamak ne kadar doğru...
"Orhun Anıtlarına nakış nakış işlenmiş ruh, Kaşgarlı Mahmut'un kaleminden dalga dalga yükselen gurur, Yusuf Has Hacib'teki onur, Ahmet Yesevi'nin ocağından tüten ülkü, Karamanoğlu Mehmet Bey'in yönetim anlayışındaki irade, Yunus Emre'nin dizelerinden fışkıran ilke, Ali Şir Nevai'nin emaneti" olan dilin bu kadar harf sayısından eksik, kelimelerden yoksun bir dil olarak kalması elbette üzüntü verici. Hala Karadenizle, Eğe bölgesi, İçanadolu ile Doğu ve Güneydoğu'nun, hala Akdenizle Ortaanadolu'nun anlaşamaması Türkçe adına üzüntü verici...
Her gün biraz Türkçeye yapancılaştığımız tabelalardaki yazılardan, tişörtlerde yazılı mesajlardan çok kolay anlaşılıyor.
Örneğin haftanın günleri ile başlıyorum. Haftanın kürtçe de heft yedi anlamına geldiğini bilmenizi isterim. Şem de gün demektir.
1- Pazar: Bazar Farsça, Kürtçe 2- Pazartesi: Pazardan sonra gelen gün.
3- Salı: Farsça, Kürtçe üçüncü gün.4- Çarşamba: Farsça, Kürtçe dördüncü gün.
5- Perşembe: (doğrusu pencşem) Farsça, Kürtçe beşinci gün. 6- Cuma: Arapça
7- Cumartesi: Cumadan sonra gelen gün.
Ay isimlerinin nerden geldiğini bilmek ister misiniz? Merak konusu buya araştırdım sizlerle paylaşıyorum.
1- Ocak: "Ocak" (ateş yakılan yer, ev yuva, eve çekilip ocak başında oturma) 2- Şubat: Süryanice
3- Mart: Latince 4- Nisan: Süryanice
5- Mayıs: Latince 6- Haziran: Süryanice
7- Temmuz: Sümer ve İbranice 8- Ağustos: Latince
9- Eylül: Süryanice. 10- Ekim: Türkçe "ekme" Tarlaların sürülüp ekildiği ay...
11- Kasım: (Eski Türkçe) Yine de tartışmaya açık..12- Aralık: Türkçedeki "aralık" sözünden geliyor. Yılın arasındaki ay....
Yazı teknik bir arıza nedeni ile sizlere geç ulaştı. Saygılarımla...
kadıköy escort
escort
masaj
ataşehir escort
ümraniye eskort
kartal escort
istanbul spa
istanbul masaj
kadıköy escort
masaj
ataşehir escort
masöz
maltepe escort
ataşehir escort
anadolu yakası escort
kadıköy escort
anadolu yakası escort
ümraniye escort
şerifali escort
üsküdar escort
erenköy escort
ataşehir escort
ümraniye escort
şerifali escort
samandıra escort
pendik escort
kurtköy escort
kartal escort
gebze escort
tuzla escort
bostancı escort
göztepe escort
beykoz escort
suadiye escort
escort bayan
seks hikaye
ankara escort
izmir escort
maltepe escort
escort bayan
anadolu yakası escort
kadıköy escort
maltepe escort
kadıköy escort
pendik escort
ataşehir escort
kadıköy escort
göztepe escort
maltepe escort
bostancı escort
ankara escort
kocaeli escort