Ben rakamları çok sevmem. Onun için rakamla bin yazılmış iken ben yazıyla yazdım. M. Kemal Uğuzlu’yu da biz Kemaleddin Hoca olarak biliriz. Bazen unvanlar isimlerin önüne geçer. Ondada öyle olmuş… Her kitabında “aslıhu, fesluhu, nesluhu” misali Zirikibeşiran’ın varlığını, kimliğini ortaya koyarak, yazı ve şiir çalışmalarıyla kendini ifade etmektedir.
Mümbit toprağın velut bir yazar ve şairi. “Bin yıllık kardeşlik tehlikede” olduğunu rasat etmiş ve bu konuda kardeşliğe tuz olmak adına bir çaba içine girmesi, onun ne kadar sorumluluk sahibi olduğunun göstergesidir.
Yazıları büyük bir olgunluk taşıdığı kadar, İslami kutsalları referans alarak ilmi değerler taşıdığını ve yazılarına büyük önem kazandırdığını göreceksiniz. Güncel meseleleri tahlil ederken, barışı ve kardeşliği elden bırakmamaktadır. Okunması gereken önemli ve faydalı düşünceleriyle ülkeyi meşgul eden, kronik bir hal almış olan Kürt sorununa katkı sunacağına inanıyorum.
Kitap sayfalarını çevirdim. Yaşam serencamının “Basın ve yayın” bölümünde yazı yazdığı dergi ve gazetelerin ismi sanırım eksiksiz yazılmış. Ancak yayınladığı kitapların isimlerinin yer almamış olmasından dolayı onun kitap çalışmaların listesini veremiyorum. Onun ne kadar başarılı, yetenekli fesih bir zekâ ve başarılı bir kaleme sahip olduğuna tanık olacaksınız. Sanırım bu kitabı okuduğunuzda da yine onun performansını, çalışmasındaki azmine önemli bir referans olduğunu görecek ve yeterli kanata sahip olacaksınız.
Ayet ve hadisler ışığında kitapta kırk iki nesir, dokuz nazım yer almaktadır. Siyasi, dini, folklorik yazıların tadına şiirler ayrı bir haz katmaktadır. Bir deneme kitabı olması hesabiyle şimdiye kadar yazdığı yazıların bir kısmını burada toplama gereği duymuş. Bu yazılarda kardeşlik, barış, sevgi, dostluk temelinde tarihe bağlılık, birlikte ve eşit şekilde yaşama düşüncesiyle yazılmış yazılardır. İhtiyaç hissettiğimiz bir anda kitap şekline dönüştürüp toplumla paylaşması anlamda önemli bir çalışma...
“Başarının temel taşı barıştır” diyen Kemaleddin Hoca, arz ve talep noktasında önerilerini sunarken, birden feveran eden sesi mısralarda yankılar. Açık fikirli, onurlu bir düşünce adamı, ötekileştirmeye karşı çıkan, yurtsever düşünceleri ile zalime, egoiste, bencile kibirli durana karşı dik durmasını bilen biridir.
“Her türlü tahrik ve tefrikalardan sakınmaktır” önerisini sunarken, "adalet, sadakat, samimiyet, merhamet, vefakârlık ve fedakârlık" beklentisi onun için umuttur. Kendisini özgürce ifade etme özlemi çeken, baskılardan usanmış, suya hasret insanlar gibi susuzluğunu giderme çabasında iken, suyun sesini duyup bulamaması onu son derece kaygılandırmaktadır.
“Yeter be artık yeter demeye de yeter!/Dahası var vallahi oluruz bin beter!
Ne güneş kalır ne hilal ne yıldız; söner!/Ne peşmerge kalır ne gerilla ne asker!
Vallahi birleşmezsek batarız birer birer! “ (109)
“Anahtarsız açılım olur mu” diye sorgularken satır aralarında, bir yakarış, bir feveran gözlerimize batarcasına “Edi bese, artık yeter” seslerinin haykırışını duyacaksınız. Yıllarca sokaklarda, meydanlarda, mitinglerde ve halen meclis kürsüsünde dahi bu haykırış seslendirilmektedir. Kemalettin Hoca’da endişesinde fazlasıyla haklı… Bu cennet ülkenin barışa, beraber yaşamaya, gönülden birlikteliğe muhtaç olduğumuz bir zaman olduğunu vurgusuna kim katılmaz ki...
“Gerçek açılım” deyip, fikirlerini sesli, alenen ortaya koymaktadır. Aykırı düşünürken sebep ve sonuçlarını erdemli düşünceleriyle hep aradığı bir hasretle paylaşmaktadır. “Def-i şer, celb-i nef’a racittir. (Yani şerri, zulmü, haramı, yanlışı ortadan kaldırmak hayır işlemekten önceliklidir.) Kaidesiyle olursa çözüm süreci anahtarını bulmuştur.” (S.116)
Denemeleri okumak gerek. “Herkesi rengiyle, diliyle kültürüyle kabul ederek ve kabul görerek her türlü horlamanın ve yok saymanın ortadan kaldırılması” önerisini sunarken barıştan öteye bir yol, yordam tanımıyor.
Fırsat bulduğunda şiirsel bir dille şikâyetini, sevgisini, önerisini öfkesini hemen dile getiren Kemalettin Hoca şu dörtlükte onun sızlanışını okuyacak ve sizde eminim birkaç dakikada olsa düşüneceksiniz
“Ne oldu bize, Allah aşkına!/neden böyle dönmüşüz şaşkına?/
asla uymayalım bir taşkına!/yolumuz vasattır, müstakim sırattır.”(120)
Şimdi demokrasi zamanı, şimdi silahların susturulması zamanı, şimdi geç kalınmış demokratik açılımı sürdürme zamanı, şimdi diyalog zamanı, adalet ve özgürlükler için dayanışma zamanı… İşte bu nedenle ; bin yıllık kardeşliği tehlikeye sokmaktansa barışla onu taçlandıralım…