İnsanı sevmek yaratıcıya olan saygının ifadesidir. Yunus’un “Yaradılanı severiz Yaradan’dan ötürü” vecizesinin içeriği sanırım en büyük özelliği hitap ederken saygının gereğini ifadelerimizle yerine getirmenin erdemini yakalamaktır. Kelimeler bu, bazen en güzel anlamı yüklerken, bazen nefretin, kinin, öfkenin hatta sövgünün kabalığına vardırıldığını görür, duyarız.

Toplumsal ilişkilerde de  kullandığımız bazı öyle  kelimelere var ki ; çok önemli kabul edip, söylenmediğinde bir eksiklik gibi kabul edilir. Kimi sözler insanı onurlandırdığı gibi muhatabına karşı küçük düşüren sözü söyleniş biçimine göre ses tonuyla değiştiğini hissederiz. Sosyal ilişkiler ve çevre faktörü bu tür kelimelerin oluşumuna neden olmaktadırlar. Mekân ve zamana özgü söylenen kelimeler prensipler zinciri içinde olduğu zaman daha anlamlıdır. “Alim” yakıştırmasında bulunurken birden mübalağalı bir şekilde “başımıza alleme” kesildi deyip öfkenin sesi yayıldığını duyarsınız.

            “Hazret” kelimesinin “sayın” anlamını taşıdığı gibi saygı duyulan, kibar, mevki mertebe olarak, büyüklüğü ifade etmesine rağmen hiçbirimiz peygamberlerin ismini yad ederken “Sayın” söylemini kullanmayız. Bu kelimeyi söylemek bir eksiklik bir saygısızlık ifadesi olarak kabul edilir. Bu “hazret” kelimesi padişahlar zamanında kullanılmaya başlanmasına rağmen gerileri götürüp peygamberlere paye gibi yapıştırıyoruz.

            İkinci bir kelime "efendi, muhterem" kelimeleridir. Muhterem kelimesini isim olarak kullanırız da hitapta çok az şekilde yer veririz.  Peygamber efendimiz deyip efendi kelimesini kullanarak peygambere övünç, methiye kattığımıza inanırız. Aynı zamanda bir rahatlık hissederiz. Bunu söylemekle de kendimize bir farklılık katarız. 

            “Efendi” kelimesi köken olarak Fransızcadan Rumcaya oradan da Türkçeye geçmiş “saygın” anlamındadır. Türkçede de bir Türkçe kelimeymiş gibi kullanılmaktadır. Bu kelime İngilizcede “mistir” ve “centilmen” kelimelerinin anlamını yüklenmiştir. Aynı zamanda “hazret, efendi, muhterem, sayın, bay, mistir, centilmen, cindi” tüm bu kelimeler eş anlamlıdırlar. Hiçbir zaman konuşmada ve yazılarda  "centilmen" ve dilimizde söylendiği gibi "mistir" hitabını kullanmamız mümkün değildir. Yaşadığımız toplumda çok acayip karşılanır.  Ama “efendi, bey, ağa” hatta  “beyefendi” deyip daha da yüceltme, belki de yaranmak için en büyük uğraşı veririz. Bu tür söylemler dilimizden düşmez. Hatta kapıcılara, hizmet edenlere “efendi” diye sesleniriz. Birimizle konuşurken “bey” diye hitap ederiz. Efendilik hafif bir kelime olarak görürüz. Peki, bu kelimeyi kendilerine yakıştırmıyorsak neden Peygamberler için kullanıyoruz! Hata “hoca efendi” dediğimizde ona bir paye biçmiş oluruz. Onu söylemediğimizde de bir eksiklik hissederiz.

Bu tür saygınlığı büyüklüğü veren kelimeler her dönemde çeşitli yerlerde kullanılmış, zengin kimselere, şehzadelere, toprak ve köle sahiplerine de “ağa, reis bey” din adamlarına da “molla, melle, şeyh, hafız, seyyid, imam, mevlana” gibi unvanlar vermişlerdir. Cumhuriyet öncesi bu kelimeler nüfus cüzdanlarına kadar yazılırdı. 1934 yılında çıkarılan yasa ile soyadı kanunu çıkarılmış,  lâkap ve unvanlar kaldırılmış ise de bu unvanları kullanmaktan toplum olarak halen haz duymaktayız. Yasalar karşısında bile lakap ve unvanlarla anılmalar bir üstünlük oluşturmuştu.   “Efendi, Bey, Paşa, Ağa, Hacı, Hoca, Hafız, Molla, Hazret, Zade, Zat” gibi unvanlar, sıfatlar, yakıştırmalar ve böbürlenme, paye veren unvanlar yasa ile önlenmiş olsa da bu gün hala önemsenerek kullanılmaktadır.  

            Halkımız arasında hayli kullanılan ve Türkçeye yerleşmiş “efendi” kelimesi artık bir deyime dönüşmüş “efendi ol” söylemenin bir gerginliğe yatıştırmaya yöneliktir. “Efendi… efendi!..” yani “usul usul, edepli” bir şekilde anlam yüklenmiş. “Efendi gibi” deyip zaman zaman tavsiyelerde bulunuruz ve “efendi gibi dinle” demeyi de ihmal etmeyiz. Bu saatten sonra bu kelimenin yok sayılması veya etimolojiden çıkarılması mümkün değil; ancak o kelimenin gerektiği yerde uygun şekilde kullanılmasını elbette isteriz.

            Hele okulda yoklama yapılırken “buradayım” cevabını aşıp “efendim “ diyenleri de duyduk. Kimi zamanda söze başlamak için müsaade istemek için “efendim” deyip başladığımızda olmuştur. “Centilmen” veya “mistir” kelimelerini kullanırsak bir acayiplik hissedilir. “Efendi” ya da “bey” kelimesi yetmez “beyefendi”  ikisini birden kullanarak samimiyet ve değer verdiğimizi ortaya koyarız.  

            İşte “efendi” kelimesi hayatımızla içselleştiği gibi kibarlığın, muteberliğin, nezaketin referansıdır. Hangi dilden gelmişse gelmiş olsun muhatabı olan kişi o kelimeye layıksa kullanmakta bir bahis görmüyorum. Lakin bu kelimeye layık olmayıp, sırf paye vermek ve onu onurlandırmak için söyleniyorsa o kelimenin içeriğine hakaret etmiş oluruz diyebilirim.

           

 

           


maltepe escort
ataşehir escort
kadıköy escort
anadolu yakası escort
ümraniye escort
erenköy escort
ataşehir escort
ümraniye escort
şerifali escort
ümraniye escort
ataşehir escort
ümraniye escort
pendik escort
kadıköy escort
escort
masaj
ataşehir escort
ümraniye eskort
kartal escort
istanbul spa
istanbul masaj
kadıköy escort
masaj
ataşehir escort
masöz
maltepe escort
ataşehir escort
anadolu yakası escort
kadıköy escort
anadolu yakası escort
ümraniye escort
şerifali escort
üsküdar escort
erenköy escort
ataşehir escort
ümraniye escort
şerifali escort
samandıra escort
pendik escort
kurtköy escort
kartal escort
gebze escort
tuzla escort
bostancı escort
göztepe escort
beykoz escort
suadiye escort
escort bayan
seks hikaye
ankara escort
izmir escort
maltepe escort
escort bayan
anadolu yakası escort
kadıköy escort
maltepe escort
kadıköy escort
pendik escort
ataşehir escort
kadıköy escort
göztepe escort
maltepe escort
bostancı escort
ankara escort
kocaeli escort

A