Hayvan terbiyecisi olmak; azim, sebat ve temkinli olmayı gerektirir. İnsanlık yaratılışı gereğince sahiplenme içgüdüsü ile donatılmıştır. Merhamet, yardım etme, insanlığın erdemini paylaşma, özverililik, bilinçli ve iradeli hareket etmek. Ama bazen tüm erdemli söz ve davranışlar birden bire yok olur, hayvan, terbiyecisine saldırır.
Biliyorum yukarıda yazdığım bu söz sizin tuhafınıza gidecek. Her ebeveyn çocuğunun emrinde olmasını ister. Aklıselim, başarılı ve yetenekli olması en büyük arzusudur. Bazı çocuklar babasının emrinde bir koyun gibi güdülürler. Bazıları kuzu gibi annelerinin peşindedirler. Bazı evlatlar aileye bağlılığı ile munis bir kedi ya da sadık bir köpek gibi sevgi görür, sahiplenilirler…
Küçük iken gözün çöpten korunması gibi korunur kollanırlar. Büyüdükçe yaşamın getirdiği şartlar bazen babayı, bazen evladı uzaklaştırır. Araya mesafe girdikçe sevgi ve saygı yerine, karamsarlık, derken sıkıntılar, boğuntular baş gösterir. Güçlülerin güçlüsü, akıllıların akıllısı insan hayvanları terbiye etmesine rağmen kendi evlatlarına baş edememenin acizliği içinde olması büyük üzüntülere neden olmaktadır. İşte şeklen insan düşünen ve konuşan insan da olsa icraat ve fiiliyatıyla hayvanları aratmaz duruma gelir.
Ömür boyunca yaşama sevinci benimsediğimiz gibi uğraş vermenin arayışı içindeyiz. Bunun yanında hayranlık, nefret, öfke, sevgi, saygı daha nice duygusal davranışlar sarar etrafımızı. Bazen güdülmek için çoban arar, bazen gütmek veya eğitmek için çoban ya da bazen hayvan terleyicisi olur çıkarız. Oysa insanoğlunun akıl sahibi olması, onun nesine yetmez ki. Hayvanlardan üstün olmasına rağmen ruhen ve icraatları ile hayvanlara benzeşmeleri kabul edilir bir durum değildir.
Yine hayvanlarla devam edelim. Bazı evlatlar var ki yılan huyludur. Sirklerden yaşanan olaylar gazetelere yansımasını okuyoruz. “Eğittiği yılan sahibini boğdu.” Ya da yıllardır elleriyle beslediği aslan, kaplan terbiyecisini parçaladı. İşte bazen çocuklar da babasına ailesine saldırmış iş en tehlikeli ve acınacak boyuta vardırmışlar. Onların o sirk yılanından farkı nedir?
Bacı çocuklar aslan gibidir kendi geçimini sağlar kimseye muhtaç olmaz anasına babasına el açmaz, kendi azim ve gayretiyle yaşamını idame ettirir. Kirli aktörler, kötü jönler, mikrop barındıranlar devreye girer ve çocukları farklı yönlere iterler. Bir de bakarsınız ki çocuklar var ki birer parazit, birer asalak olup çıkmışlar. Anne baba ölünceye kadar bir kene gibi onlara yapışır emer de emer…
Servet edinme hırsı uğruna tilki gibi kurnazlaşanlar, kendilerini dev aynasında görenler fil olup gövde gösterisinde bulunan evlatların, babalarının kazançlarının içine girip nasıl darmadağın ettiklerini görüyor, duyuyoruz. Onların gayeleri ihtiyaçtan ziya de zevklerini tatmin etme gayretindedirler. Bazı evlatlar, çocuklar kirli ellerle bir çarkın içine girerler. Babalar, anneler onları kurtarmak için tüm gayreti gösterirler. Son günler de gazete haberleri arasında okudum Bir baba Daşin eline düşmüş kızını kurtarmak için Almanya’dan yola düşmüş gelmiş Suriye’ye geçmiş ve kızını oradan kurtarmış.
Çok bilindik, çok söylenin bir söz var. “Hayırlı evlat neylesin baba balını, hayırsız evlat neylesin baba malını?” Hayırlı baba kazanır, hayırsız evlat olanı da dağıtır. Her baba karanlığa meydan okuyan direngenlik gösteren, evladının hayatta başarılı olmasını ister. Ama çocuklar çoğu zaman bunun farkında olmaz veya umursamazlar. Yalçın iradeli gençlerin yaşam içinde ki başarıları hem ailesine mutluluk verirken, çevresinin de takdirini kazanır.
Duymuşsunuz “evlat aziz ama terbiye evlattan aziz” sözü bu yazdıklarımız karşısında ne kadar değer bulduğunu anlıyoruz. İnsanın evladı kendisi için çok kıymetli olabilir ama yazmak da fayda vardır. Evlada verilecek temiz, doğru bir ahlak, evladın kendisinden bile daha önemlidir. Bunu anlayıp uygulayana ne mutlu…
Hepiniz timsah denilen hayvanı bilirsiniz. Halkımız arasında yaygın bir deyimdir.“Timsah gözyaşları” diye. Malumunuz timsah yavrularını yer, ondan sonra iki damla gözyaşı dökermiş. Samimi olmayanlar için bir deyim… İşte kimi babaların yanlış davranışlarına rastlamışız. Evladının hayatına kast etmiş sonra çeşitli bahanelerle pişman olduğunu dile getirir. Oysa hiç mi hiç duymamış. “Son pişmanlık fayda vermez” diye…
Her insan hayvan terbiyecisi olduğu gibi eğitim veren kişidir. Eğitim başlı başına bir yetenek, bir uğraş bir başarıdır. Her baba bir eğitimcidir. Becerilerini evlatlarına aktararak onların hayatta muvaffakiyetler bekler.
*www.ruhanews.com’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar RuhaNews Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.