Bireylerin birbirlerine olan ihtiyaçlarından kaynaklanan birlikte yaşama güdüsü; sosyal alanlarında gerçekleştirilen araştırmalarda ele alınan önemli konular arasındadır. Birlikte yaşamak, bireylerin diğerleriyle kurduğu sosyal ilişkilerinin sürekliliği anlamındadır ve bu süreklilik bireylerin birbirlerine olan bağlılıklarının kaçınılmaz nedenidir. Bununla birlikte bireylerin birlikte yaşamasını olanaklı hale getiren ve düzenleyen birtakım normların ve değerlerin birey tarafından öğrenilmesi ise toplumsallaşma süreci içerisinde gerçekleşir.Toplumlarda çoğunlukla, kimlik inşasında önemli bir rol gösteren aidiyet duygusuna ilişkin araştırmalar bireyin tek başına yaşadığı bir tecrübe değildir ve sosyolojik olarak da araştırılması gereken bir konudur.
Bu durumda aidiyetin kaynağını, grupsal ilişkilerde ve toplumun üyelerine sağladığı ortaklık ilişkilerinde bulmak mümkündür. Bununla beraber kişiliği sosyal durumlar içine konumlandıran kimlikler, toplumsallaşma sürecinin bir ürünüdür. Bu doğrultuda ilkel topluluklardan günümüze kadar bireyin temel ihtiyaçlarından birisi olan aidiyeti irdelemek sadece psikolojik değil sosyolojik bir yaklaşımı da gerektirmektedir. Sosyolojinin temel araştırma konularından birisi birey ile toplum arasındaki ilişkidir. İçinde doğulan toplum ile kurulan ve hayat boyu süren bu ilişkinin seyrinin birtakım faktörler tarafından belirlendiği sosyolojik bakış açısıyla kabul edilen bir gerçektir.
Bu faktörlerden birisi olan aidiyetin toplumsal yorumlarında ise, aidiyetin önemli bir ihtiyaç ve bireyin benliğinde gelişen bir duygu olarak ele alınmasının yanı sıra kimlik inşası sürecinde bir bilinç durumu ile ilişkilendirildiği görülmektedir. İster kendi iradesiyle isterse iradesi dışında herhangi bir topluluğa, gruba ya da sosyal kategoriye mensubiyetiyle bireyler, benzerleriyle bir araya gelerek ortak bir kimlik altında toplanmakta ve bu ortaklık bilinciyle hareket etmektedirler. Bir insanın çok malı mülkü olsa bile, hayatı bunlara bağlı değildir.” İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.
Mustafa Mızrak / Gazeteci Yazar