Geleceği insan yaşamına uygun alanlar olarak planlamak ve yaşamsallaştırmak, zihniyetimizin ve sistem çalışmalarımızın temelini oluşturmalıdır.

Bir yandan bu dengeyi doğa ve toplum lehine yeniden kurarken, doğasından uzaklaştırılan parçalarının kendini bütünlemesi için onarıcı bir tarz geliştirilmelidir. Aynı zamanda, güçlendirici ve yeniden kendi özüne kavuşturucu toplumsal bir çalışma içinde olma bilinciyle, bu alanlara yeniden varlık ve yaşam kazandırılmalıdır. Bu kazanım kapsayıcı, bütünleştirici, üretken bir bakışın vicdani, insani temelde zenginleşmesi, cep ve yüreğin ahlaki temizliğiyle değerini ve anlamını bulmasıdır.

Merkezci zihniyet dışında da yaşamın, toplumun örgütlenebileceğini, bunun binlerce yıllık deneyiminin olduğu bilinmektedir.

Demokratik Yönetim anlayışı, eğitiminden, sağlığa, ekonomiden doğaya ve insana kadar koruyacak, bir toplumsal örgütlenme düzeyidir. Yukarıdan ve dışarıdan belirlenen bir toplum değil, özünden gelen, varlığını her alanda korumayı bir varlık gerekçesi haline getiren yaşamsal gerçekliktir bu anlayış.

 

Devleti yurttaşın hizmetine sunma, toplumu güçlendirme alanı olan YEREL YÖNETİM anlayışı; demokratik ve özgür yaşamın temelini oluşturmaktadır. Bu süreç katılımcı, kapsayıcı, inandırıcı ve beklenen ciddiyette bir mücadeleyi gerekli kılmaktadır

Yerel yönetimler; kentsel ve toplumsal olarak inşa sürecinin esasını oluşturan alanların Toplumun yaşamı, bugünü ve geleceği hakkında doğru, iyi ve güzel işler bulma, kararlar alma, hizmet üretme ve bunu hayata geçirmenin yeridir Yerel Yönetimler.

 

Demokratik Yerel Yönetim anlayışı olarak Öz Yönetim, topluma ait olanın yeniden topluma kazandırılma mücadelesidir. Başkalarına ihtiyaç duymadan kendi yaşamını sürdürmenin tüm ihtiyaçlarını belirleyecek, sorunlarını tespit edecek ve gidermenin mekanizmalarını yaratacak bir toplumsallık düzeyini yakalamayı içermektedir.

Bu tercih tüm toplumsal kesimlerin, kültürlerin, dinlerin kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir yaşamsal alanın yaratılması doğrultusunda olmalıdır. Demokrasinin özü budur.

Çocukları koruyan ve geliştiren, gençlerin dinamizmini yaşamla bütünleştiren, kadının özgürlük ve üretken doğasını açığa çıkararak ve kadını yaşamın öncü gücü yapan bir yönetme tarzının hayat bulmasını sağlamak, yine esas olmalıdır.

 

Bu esas alma anlayışı, statükocu devletçi sistemin yabancılaşmaya yol açan, toplumu toplum olmaktan çıkaran tüm uygulamalarının karşısında duran ve katılımcılığı esas alan yerel yönetimlerin özünü oluşturmaktadır.

Geçmişten günümüze İnsanlar giderek ruhsuzlaşmakta, silikleşmekte, nesneleşmekte ve yaşama dair idealleri bireycilik sınırlarında tükenmektedir. Bu tükenişi durdurmanın yeri, yaşam yerleri, yaşama dair fikir, zikir ve eylemin yarıştığı yerlerdir. Yani; Demokratik, Ekolojik, çağdaş ve uygar bir yaşamın geliştiği Kentler ve bu kentlere yön veren yerel yönetim anlayışıdır.

Yerel yönetimleri bu eksende şekillendirmek, ideallerin yaşam bulduğu platformlar haline getirmek, yaşamı yeniden tanımlamak, yorumlamak ve kurmakla mümkündür. Bu eksen şekillenmesi, İnsanın insanca yaşama koşullarının yaratılmasıdır

 

İnsanca yaşam koşullarının yaratılması için eko sistem, sürdürülebilir kent, kaliteli, örgütlü bir dokuyu sosyal yaşama uyarlamak kaçınılmaz olmalıdır. Temel felsefe rant, çıkar, kayırma, öteleme ve örseleme anlayışını terk ederek, katılımcılığı, korumacılığı, kent bilimi ışığında insanı esas alan bir özgürlükçü anlayışın yaşamsallığıdır.

Hizmetlerin uygulanma biçimi, farklılıklara bakış açısı, öncelikli sorunların ele alınışı, halkın yaşam alanına müdahale kaygısı, kentin anayasası olarak bilinen planların hazırlanışında katılımcılığın esas alınıp alınmayacağı, kadrolaşmada uzmanlığa mı yoksa ideolojik yapılanmaya mı öncelik verileceği gibi beklentiler, algıların oluşumuna yerleşmesine vesile olacaktır.

Kenti yönetmede olumlu yaklaşımlar yönetenleri övgüyle onurlandıracak ve gururlandıracaktır.

 

SEVGİYLE KALIN ÇÜNKÜ SEVGİNİZ YOKSA İÇİ BOŞ ÇINLAYAN BİR BAKIR KAPTANN FARKINIZ OLAMYACAKTIR.