Özümüz iyilikle kötülüğü bir arada barındırır. İnsan olmak anlamını büyük oranda iyiye yönelmekle bulur. Bünyesinde barındırdığı ikilem, insanı ömrü yettiğince kendi içinde mücadele etmeye iter. Evet, kötülük dürtüsünün de iyilik gibi içimizde yaşamasına engel olamıyoruz. Dünyaya ve dünya üzerinde yaşayan canlılara kötülük yapmaktan en fazla çekinen toplumlar arasında olmamız gerekirken her gün şahit olduğumuz o birbirinden korkunç olaylar hepimizin midesini ağzına getiriyor. Anlamış değilim vicdanlı, ahlaklı, kibar ve sosyal insanlar nasıl oluyor da günün birinde korkunç birer canavara dönüşebiliyor. İşte buna sebebiyet veren tek şey içimizdeki sevgisizlik. Asırlar öncesine dayanan misafirperverliğimizle haklı olarak övünürken, Tanrı misafirleri için sofralarımıza bir tabak daha ilave etmekten çekinmezken, çocuklarımızı başkalarının canına, malına, namusuna göz dikmemek üzerine bin bir türlü nutukla büyütürken nasıl oldu da yüreklerimiz sevgisiz yaşatmaya başladı.
Bir acıklı film izlerken haksızlığa, adaletsizliğe, kötülüğe uğrayan karakterler için burnumuzun dibinde bekleyen göz yaşları, nasıl oldu da komşumuza, eşimize, çocuğumuza türlü işkenceler yapma fırsatı verdi bize.İnsan olmanın tanımı asla değişmez. Sevginin tahtını sevgisizlik; mantığın, ve aydınlanmanın yerini korku ve cahillik aldığında, cehennemi kendi ellerimizle yeryüzündeki tüm canlılara yaşatmaya başlarız.Yeryüzünde düşünmeden, acımadan, sevgi göstermeden yaşamaya devam edemez hiçbir canlı.Önce insan, sonra birey ve toplum olmanın anlamını ve farkını, evimizde, yurdumuzda ve dünyada yaşayıp yaşatabilecek tek güç sevginin egemenliğinde saklıdır.Kötülükle mücadele etmek; kötülüğe izin vermek, göz yummak ya da görmezden gelmekle olmaz. Karşısına dikilip tepki vermekle olur.. Dünyada olup biten pek çok kötülüğün altında yatan mutsuzluk faktörünün bilincine varmak için sizde sevginin egemenliğini seçin.İnsana en büyük kötülükleri yaptıran insanın sevgisiz yüreği, yalnızlığı, mutsuzluğu, ve korkularıdır. Yeryüzünden kalıcı olarak silmeye çalışacağımız olgular da işte tam olarak bu noktada başlar.
Mutluluk içinde yaşamak istiyorsak, ahlaki ve manevi değerleri güçlendirmek israfı, savurganlığı, rantı,tüketim çılgınlığını önlemek gerekir.Barış ve kardeşliği sağlamak için insanların insana faydalı olması esastır.İnsanlar arasındaki uçurumun büyümesine neden olan tek şey sevgisizliktir.. Sevgiyi kendilerine dil seçenler sevgi sunarlar, gönül bağı kurarlar, insanların gerilimini azaltırlar, birbirlerine bağlanmaya neden olurlar. İnsanların bakışları, yüz ifadeleri anında belirginleşir. Sevgi ile konuşanların yüzlerinde bir rahatlama, bir ışıldama belirir. Kimilerine sevgi yüzlü denir, bu rast gele söylenmiş bir söz değildir.Nefret dili zehir saçar, öfke ile hem kendisi kudurur hem de karşısındakini kudurtur. Sevgi dili insanı insana çeker. En umulmadık ve beklenmedik zamanda, insanın konumuna, durumuna bakılmaksızın yakınlaşmaya neden olur. Birbirlerini sevenler kusurlarını görmezler. Sevgi gözü kötülüklere, çirkinliklere kördür. O sevmeyi ve âşık olmayı bilir. Çünkü o sevgi nehrinin coşkusundandır. Eğer doğruların var olduğuna ve bu doğruları zaten bildiğimize eminsek, bataklığı kurutmak daha kolaylaşacaktır. Eğer bakışınız bataklıkları kurutma misyonuyla sınırlıysa o bataklıkların sürekli kendilerini yenileyeceklerini ve bu arada yeni bataklıkların çıkma ihtimalinin de çok yüksek olduğunu akılda tutmak lazım. Çünkü ‘bataklık’ dediğimiz biraz da biziz…Doğruyu bildiğimden hiçbir zaman kesin olarak emin olamam çünkü insanım demeye hazır olmak lazım. Yani basitçe sevgiyle yaşamaya.Seviyle yaşam ilkesini hayata geçiremezsek,bataklığı kurutamadığımız için insanlar dünyayı sorgulama yeteneğini kayıp ederler.
Sevgiyle kalın. Ve her şeyden önce birbirinizi candan sevin. Çünkü sevgi birçok kötülüğü örter. Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar