Dikenler üzerinde yürümek, Çıplak ayaklarla çorak topraklara basıp yürümek ve yeşilliklerin hayalini kurmak, elbette hepimizin özlemi. Sevgisizliğin mahkûmuyuz aslında birçoğumuz. Ekonomik zararlara detaylıca değinmeme gerek yok. Sosyal etkileşimler, seyahatler, konferanslar, toplantılar, sinemalar, restoranlar, spor müsabakaları ve iş yerleri durma noktasına gelmiş durumda. Ülkemizin yaşadığı her önemli krizde ortaya çıkan ve halkın paniğe kapılmasını sağlayan, halkı kışkırtan, Devleti suçlayan, Devleti küçük düşürmeye çalışan yalan bilgiler, sosyal medya paylaşımları bazı kişiler tarafından yapılır. Çoğu zaman fark edilmeyen şey şu ki, çektiğimiz acıların içinde iyi işler yapmaya devam ederek insanları seviyor olmak, tuzumuzu daha tuzlu kılar ve ışığımızın da daha çok parlamasını sağlar.
Sevgi anahtar olmalıdır açılmadık kapılara. Yaşamla bağını kesmeyen; hayatı, seven, olgun, sevinç dolu, algıları açık, nazik, anlayışlı, bakımlı, enerji dolu, hem çocuksu, hem de güçlü, kişileri seviyorum... Devlete karşı asılsız haberler çıkarları hiç sevmem. Aslında hepimizin aynı gemide olduğunu ve felaketlerden ortak zarar göreceğimiz gerçeğini görmeliyiz. Bazı kötücül ruhların insanı, hayatı, devleti ve toplumu sevmemek gibi bir iç yarası vardır. Bu durum bir suç olmanın da ötesinde yazıktır, ayıptır ve günahtır… Zaten özellikle sosyal medya ortamında bu tür suç niteliğinde haber yayanlar hakkında hızla gereğinin yapıldığını biliyoruz; ama bu ruh hastalarının kaç kişiye manevi zarar verdiğini de bir düşünmek gerekir.
Herkesin korku içinde olduğu korona virüsünün en yoğun olduğu zamanlarda, gerçek olmayan toplu mezar görüntüleri, asılsız rakamlar yayınlandı ve hala devam etmekte. Ayrım gözetmeden herkesin tehdit altında olduğu, psikolojik anlamda baskının dayanılmaz hale geldiği bu can pazarında, hâlâ kirli politik hesap peşinde yalan yanlış haber yaymak vicdansızlıktır. Sevgi Sabırlıdır, Sevgi Şefkatlidir. Sevgi Kıskanmaz, Övünmez, Böbürlenmez.
Mustafa Mızrak / Gazeteci / Yazar