İnsan bir günah işlediğinde kalbinde küçük bir siyah leke olur. Günahlarına devam ettikçe lekeler büyür ve zamanla bütün kalbi kaplar. İnsanın günahlardan sakınması, zordur. Günahlar, insanın düşünce ve duygu dünyasına, aile ve toplum hayatına olumsuz anlamda derin izler bırakır. Bu izler, tövbe ile giderilemez ise, insan karanlığın tamamen esiri olur. Kim kirli birinden temiz bir insan meydana getirebilir. Âdem ile Havva yaratıldıklarında kusursuzdu, hata yapmaya eğilimli değillerdi. Onlar günah işlemeyi seçtiklerinde kusurlu hale geldiler.
En doğru ilaç ise sevgiden başka bir şey değildir.
Hoş görmek, hoş ve güzel olanı görmektir. Kötü, çirkin, haram ve yasak olanı güzel görmek değildir. Neyin iyi veya kötü, güzel veya çirkin, hoş veya nâhoş olduğunu insanın içindeki sevgi belirler.. Hepimiz günahı miras aldık; hastalanıyor, yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bunun asıl nedeni yaptığımız kötü şeyler değil, doğuştan kusurlu olmamızdır. Kusurlu olduğumuz için hata yapmaya eğilimliyiz. Bu eğilimden kendi çabalarımızla kurtulamayız.
Tek kurtuluş sevgidedir.Günahların merkezi iblistir..
Tıpkı kusurlu bir kek kalıbından çıkan kekler gibi Âdem ve Havva’nın soyu olan bizler de kusurlu kişiler olarak dünyaya geldik. Ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor. Hepimiz onlar gibi kusurluyuz ve yanlış eğilimlerimiz var. Kısacası, günahı Âdem ve Havva’dan miras aldık. Ciddi sorunlarla karşılaşınca huzur ve mutluluğu elde etmenin zor olduğunu düşünebiliriz. Ancak sevgi birçok insanın hayatın getirdiği baskılarla başa çıkmasına, fiziksel ve duygusal yaralarını sarmasına, anlamlı bir hayata sahip olmasına yardım ediyor. Bir insanın çok malı mülkü olsa bile, hayatı bunlara bağlı değildir.” İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.
Mustafa Mızrak / Gazeteci Yazar